Prof. Dr. Hakkı UYAR

Prof. Dr. Hakkı UYAR

[email protected]

Kurtuluş Savaşı, herkes için turnusol kağıdıdır...

21 Şubat 2020 - 14:24

Kurtuluş Savaşı, herkes için turnusol kağıdıdır... 

Milli Mücadele karşıtı Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin adının doğduğu Tokat’ta bir Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne ve İskilipli Atıf Hoca’nın isminin İskilip Atıf Hoca Devlet Hastanesi’ne verilmesine, Atıf Hoca adına sempozyum düzenlemesine günümüzde sadece Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı üzerinden bakmak yetmez. Çünkü bu isimler Kurtuluş Savaşı’na da karşı çıkmışlardı. Bizim için Kurtuluş Savaşı’ndan yana olmak ya da karşısında olmak turnusol kağıdıdır. Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkmak ve bu konuda örgütlenip eylemsel faaliyette bulunmak açık ve net bir şekilde vatana ihanettir.
 
Garip olan vatana ihanet eden din adamlarına sahip çıkılmasıdır. Eğer din adamlarının vatan ve millet sevgisine örnek aranıyorsa yakın dönem tarihimizde ve özellikle Milli Mücadele tarihinde bolca ve zengin örnekler mevcuttur.
 
Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’den tutun da Ankara Müftüsü Börekçizade Rıfat Efendi’ye kadar… İstanbul Hükümeti'nin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah ile Mustafa Sabri’nin Milli Mücadele’ye karşı çıkan, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının katledilmelerini savunan fetvaya karşı, “karşı fetva” yayınlayan 153 müftü, din adamı ve alim…
 
O, Ahmet Hulusi Efendi ki, Müdafaa-i Hukuk Hareketi içerisinde yer alan diğer din adamları gibi, lafla değil icraatıyla da Milli Mücadele’den yana tavır aldı. İzmir’in işgali üzerine Denizli’de organize ettiği mitingde, işgale direnişten yana “Fetva veriyorum” dedi ve konuşmasını şöyle tamamladı:
 
“Elinizde hiçbir silahınız olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiili mukabelede bulununuz…"
 
Müdafaa-i Hukuk, Redd-i İlhak cemiyetlerinin insan kaynakları arasında din adamları, asker ve sivil bürokrasi, eşraf, İttihatçılar, sıradan halk yer alıyordu. Vatan, millet aşkına, sığındıkları son yurt parçasının da kaybedilmemesi uğruna savaştılar, mücadele ettiler. Üstelik bunu İstanbul’daki hükümete ve padişah-halifeye rağmen yaptılar. Bu dönem, Türk tarihinde merkezi devlet yapılanmasının olmadığı ender zamanlardan biriydi (Moğol istilası sonrasındaki dönem, Fetret dönemi gibi). Dolayısıyla halk kendine, kaderine sahip çıkmış, rahmetli Bülent Tanör hocanın deyimiyle “yerel kongre iktidarları” oluşturmuştu ve ardından Mustafa Kemal’in liderliğinde de birleşmişti.
 
Anadolu’daki direniş hareketine karşı çıkan, düşmanla işbirliği yapan, Milli Mücadele’ye ihanet eden din adamlarının isimlerini İmam Hatip Lisesi'ne, Devlet Hastanesine vereceğimize, adına sempozyum düzenleyeceğimize, Milli Mücadele’yi destekleyen 153 müftü, din adamı ve alimin ismini İmam Hatip Liselerine, devlet hastanelerine vermeye, adlarına sempozyum düzenlemeye ne dersiniz? Bunlar daha yerli ve milli değiller mi?
 
Son olarak şunu söylemek isterim ki Padişah-Halife Vahdettin’in, İstanbul Hükümeti’nin başındaki Damat Ferit’in, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin, Teali İslam Cemiyeti’nin ihaneti olmasaydı ülkeyi kurtarmak ve Misakı Milli hedeflerine ulaşmak çok daha kolay olurdu. Emperyalist işgalcilerin yanı sıra yerli işbirlikçileriyle uğraşmamış olurduk. İskilip Atıf şapkaya muhalefetten değil; vatana ihanetten, Milli Mücadele’ye ve Cumhuriyet devrimlerine karşı çıkmaktan asıldı.
 
İskilipli Atıf, Mustafa Sabri Efendi vatana ihanet demektir. Vatanseverlik arıyorsanız Börekçizade Rıfat Efendi'ye, Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi'ye, Uşak heyeti Merkeziye başkanı İbrahim Tahtakılıç'a, Manisa Müftüsü Alim Efendi'ye bakacaksınız...
 
Bilmeyenler için birkaç okuma kitabı da önerelim:
 
Ali Sarıkoyuncu, Atatürk, Din ve Din Adamları, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2010.
 
Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadelede Din Adamları Cilt I-II, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007.
 
Nejdet Bilgi, İstiklal Yolunda Bestekar Bir Müftü Ahmet Alim Efendi, Manisa Belediyesi Kültür Yayınları, Manisa, 2008.
 
Prof. Dr. Hakkı UYAR