Prof. Dr. Ayşe İLKER

Prof. Dr. Ayşe İLKER

[email protected]

Yoksulluk Semantik Olarak Nasıl Örtülür?

16 Ekim 2024 - 10:03

Yoksulluk Semantik Olarak Nasıl Örtülür?
("Peynir Kullanmamak" ve “Et Sevmemek” Örnekleri Üzerinden Bir Yorumlama)
Ayşe İlker[1]
0.Giriş
Manisa Ağızları üzerinde çalıştığım ve dil malzemesi topladığım zamanlar boyunca; ses kaydı yapmadığım sürelerde de kadınları; köylerde, tarlalarda, çiftlik evlerinde, yayla ve ovalarda ve doğal olarak katıldığım ortamlarda; şehirlerde "altın günleri"nde, kendi aralarında düzenledikleri "öğretmen arkadaşlar", "akrabalar", "çocukluk arkadaşları" gibi toplantılarında dinlemeye ve notlar almaya devam ettim. Bu notlarımdan biri “Kahvaltıda peynir kullanmıyoruz” cümlesi idi. Cümleyi kuran, patates ve afyon tarlalarında ailece mevsimlik işçi ve tarlada kiracı olarak çalışan dört çocuklu bir kadındı.
Cümlenin söylendiği ortam, yokluğu olanca çıplaklığıyla vermekte, kahvaltı sinisindeki birkaç gıda, peynirin neden tercih edilmediğini göstermekteydi. Buna rağmen kadın, “Peynir alamıyoruz” cümlesi yerine “Peynir kullanmıyoruz” cümlesini tercih etmişti. Kullanmak fiilini, almamak ve alamamak fiili yerine koymuştu. "Alamıyoruz" veya "almıyoruz" dediğinde, bu doğrudan doğruya yoksulluğun ilanı anlamına gelecekti.
İkinci notumdaki cümle şöyleydi: “Benim çocuklar eti hiç sevmiyorlar!” Bu cümleyi kuran da üç çocuklu, eşinden boşanmış ve maişetini evlere temizliğe giderek temin eden bir başka kadındı. Doğal sohbet ortamında çocukları için hazırladığı yemeklerden söz ederken bu cümleyi kurmuş, sohbetin ilerleyen ayrıntılarında, etin çok pahalı olduğu, birkaç defa iki yüz elli gram kıyma alındığı, çocuklara köfte yapılıp, büyük oğlanın “Bu köfteyi beğenmedim, et sevmiyorum” diyerek yemediği, diğer küçük kardeşlere bıraktığı bilgileri ortaya çıkmıştı.
İşte bu yazı, “mahrum olunan/alınamayan/pahalı olan” bir gıdanın (peynir ve et) tüketilmeme sebebi olarak “kullanmama” ve “sevilmeme” fiilinin gösterilmesi üzerinde inşa edilecektir. Buradan hareketle içinde bulunulan durumun, karşı tarafa hissettirilmek istenmemesinin semantik örtme aracıyla giderildiği anlatılacaktır. Semantik örtmenin, tam anlamıyla bir “örtmece” olmadığı da ortaya konulmaya çalışılacaktır. Yazının girişinde önce yoksulluk ve mutlak yoksulluk kavramları üzerinde durulacak; ana bölümde örtmece, semantik örtme, kullanmak ve sevmek fiillerinin tarihsel dönemlerden günümüz ölçünlü diline kadarki anlamları verilecek; “peynir kullanmama”, “et sevmeme” birleşik fiillerinin tercih sebebi irdelenecek ve son olarak “değerlendirme-yorum-sonuç”la tamamlanacaktır.
I.Kavramlar
I.1.Yoksulluk
“Yoksulluk” kavramının tanımı konusunda toplum bilimcilerin, ekonomistlerin ve bu disiplinlerle ilişkilenen diğer bilim dallarındaki araştırmacıların, özellikle Batılı kaynaklara dayanarak yaptığı birbirine benzeyen ve benzemeyen açıklamalar vardır (Sipahi, 2006; Ak, 2016; İncedal, 2013). Bu açıklamalarda, yoksulluğun pek çok yönü ve türü olduğu, ülkeden ülkeye ve yaşam şeklinden yaşam şekline bile tanımların değişebildiğine dikkat çekilmektedir. Hatta bazı araştırmacılar “yoksulluk” kavramının tam ve mükemmel bir tanımının yapılmasının neredeyse imkânsız olduğunu da belirtmişlerdir.
Dünyanın ve gelişmiş ülkelerin tamamının değişik nedenlerle ilgilendiği yoksullukla ilgili istatistikî bilgiler Dünya Tarım ve Gıda Örgütü, Birleşmiş Milletler ve başka kuruluşlarca sürekli olarak güncellenmekte ve veriler paylaşılmaktadır. Ülkemizde de hem devlet kurumlarının, hem de sivil kuruluşların yoksullukla ilgili önemli çalışmaları kamuoyuna sunulmaktadır. Bunlardan, yazının ilerleyen bölümlerinde veri olarak kullanılacak birkaç istatistikî bilgiyi burada vermek gerekmektedir: Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre yoksulluk sınırı 2006 yılında TL temelinde 1881 iken 2016 yılında 5693 olmuştur. 2006-2016 yılları arasında bu rakam 400-600 arası artmıştır. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Türk-İş’in 26 Haziran 2018’de açıkladığı rakamlara göre, Haziran ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1714, yoksulluk sınırı 5 bin 584 lira olarak hesaplanmıştır (TÜİK ve Türk-İş verileri, Genel Ağ, Haziran 2018).
Yoksulluk üzerine yapılan araştırmalarda “yoksulluk” kavramının yanında bir de “mutlak yoksulluk” kavramı yer almaktadır. Bu kavram, kişilerin hayatlarını devam ettirebilmek için gerekli olan ihtiyaçlarını kesin olarak karşılayamama durumu olarak anlamlandırılmaktadır (İncedal, 2013; Güneş, 2009). Mutlak yoksullukta beslenme ihtiyaçlarıyla barınma ihtiyaçlarının da aynı anda karşılanmaması söz konusudur. Bunlara sağlık ve ulaşım hizmetlerinden yararlanamama da eklenmektedir.
Bu verilerden sonra, toplumun bütününü ilgilendiren sosyal ve ekonomik bir problem olan “yoksulluk”a, genel dilde nasıl bakıldığını görmek gerekir. Konu, dil bağlamında ele alınacağı için temel Türkçe sözlüklerde “yoksulluk” kavramının tanım ve anlamına bakmak yeterli olacaktır. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ünde kavramın anlamı için “1. Yoksul olma durumu, yoksuzluk, variyetsizlik, sefillik, sefalet, fakirlik. 2. Mec. Verimsizlik, yetersizlik” açıklamaları yapılmıştır (Türkçe Sözlük 2011:2601). Kubbelaltı Lugatı’nda yoksulluk kavramı “yoksul olma durumu” biçimiyle tek cümlede açıklanırken, “yoksul” kavramı “Maddi imkânı çok az olan, geçinmekte güçlük çeken (kimse), fakir” biçiminde tanımlanmıştır.
İstatistik verilerini ve sözlük tanımlarını birleştirdiğimizde şöyle bir yoksulluk tanımı yapmak mümkün olacaktır:”Yaşamak için gerekli temel gıda/besin maddelerinin satın alınabilmesi/ üretilmesi/işlenmesi hususunda yeterli para gücüne sahip olamama; bu halden dolayı güçsüz ve yetersiz kalma.”
I.2. Örtmece
“Örtmece”nin tanımı, türleri ve tasnifi konusunda pek çok çalışma yapılmıştır. Türk halklarında “tabu” ve “örtmece sözler”i örneklediği ve “örtmece” konusundaki öncü çalışmalardan biri olarak görülen Çağatay’ın çalışmasından günümüze pek çok araştırmacı Türkçe’de örtmece, tanımı ve türleri gibi konularda makaleler yazmıştır (Çağatay, 1974; Özyıldırım, 1996; Güngör, 2006; Demirci, 2008; Türkmen, 2009; Koç 2010). Günümüzde “örtmece” konusunda yadsınamayacak bir kaynakça bulunmaktadır. Bunların içinde kuramsal olarak belirli tartışmaları ele alan önemli bir çalışma Karabulut-Ospanova’nın makalesidir. Bu makalede “örtmece” kavramının Batı ve Amerika’daki araştırmacılar tarafından yapılmış tanımları örneklenmiş, Türkiye’deki çalışmalara değinilmiş ve “tabu-dil ve örtmece ilişkisi”, “örtmece-mecaz ilişkisi” incelenerek, Kazak Türkçesi ve Türkiye Türkçesindeki tabu sözler ve örtmeceler karşılaştırılmıştır(Karabulut-Ospanova, 2013:122-146). Karabulut-Ospanova’da çok ayrıntılı bir örtmece kaynağının dökümü yapıldığı için bunlara yeniden değinilmeyecek, sadece kuramsal tanımlar örneklenecektir. Onların Howard 1985 ve Abrams 1993’den aktarımına göre “örtmece” “uygunsuz, sert, patavatsız ifadelerin daha belirsiz, yumuşak ve dolambaçlı olanlarıyla değiştirilmesi olayıdır”; “utandırıcı veya zor durumda bırakıcı olduğu düşünülen ifadelerin yerine kullanılan zararsız ifade”dir (Karabulut-Ospanova, 2013:124).
Bu tanımlardan sonra “örtmece”nin dilin kendi imkânları içinde, yüzyıllar boyunca kullanılagelen olumsuz-kötücül-duygusal ve düşünsel karmaşa yaratan sözlerine karşı, yine o dil kullanıcılarının geliştirdiği bir yaklaşılabilirlik çözümü demek mümkün olmaktadır.
II. Semantik Örtme ve Kişilerin Anlık Oluşturduğu Semantik Örtme[2]
Semantik örtme, hayatın bütün alanlarında geçerli olan bir örtme biçimidir. Muhatabını incitmeme; muhatabından incinmeme gibi psikolojik duygu durumları; insanların kullandıkları kelimeleri daha dikkatli seçmelerine ve bu nedenle de asıl söylemek istedikleri daha sert/kırıcı/iz bırakıcı söz yerine daha az incitici sözleri seçmeye yöneltmektedir. Sözlü bir sınav için “Kazanamadınız” kelimesi yerine, “Önümüzdeki sınavlarda sizi tekrar bekleriz” cümlesi; yapılan/ikram edilen yemeği beğenmeme ve yiyememe durumunda “Çok güzel olmuş, ama bugün biraz midem ağrıyor” cümlesi de semantik bir örtmedir. Böylece, asıl ifade edilecek ve duygu/düşünceyi tam olarak verecek kelimenin anlamı, pek çok saikle başka bir kelimeyle örtülmekte, daha sert ve katı olan anlam, bireyler arası hoşnutsuzluğa sebep olacak diye daha yumuşak ve esnek olan bir anlamla örtülmektedir.
Yoksulluğu göstermemenin ve hissettirmemenin de türlü türlü yolları vardır. Bu ihtiyaç, kişilerin öz benliklerini koruma, öteki karşısında emniyetli bir duruş sağlama ve soyut olarak haysiyet/ ar/ duygularından dolayı mevcut durumu teşhir etmeme isteğinden kaynaklanabilir.
Yoksulluk, çoğunlukla sosyal koşullardan ve sağlık koşullarından ortaya çıkan bir durumdur. İstenilen ve seçilen bir pozisyon değildir. Buna rağmen kişilerden kaynaklanan tembellik, iş beğenmeme gibi durumlarda da yoksullukla yüz yüze kalınabilir. Bu istenmeyen durumla baş edebilmek, hem bedensel hem de zihinsel güç istemektedir. Genç bireylerin, çocukların ve kadınların çoğunlukla akranları karşısında maddi elverişsizliklerini kapatmak istedikleri bir gerçektir. Sosyal statü, arkadaşlık ve dostluk ilişkileri, kendini başka bireyler karşısında güçlü hissetme isteği, yoksulluğun örtülme sebeplerindendir. Özellikle geleneksel kız alma/evlendirme ilişkilerinde, maddi gücü olmadığı halde güçlü görünmek isteyen, karşı tarafa kendini maddi bakımdan yeterli gösteren pek çok örnek vardır. Çocukların özellikle ilkokul çağlarında birbirlerinin kullandıkları kalem/silgi/çanta/ayakkabı gibi eşya ve malzemeye dayanarak bunların değerleri ve markaları üzerinden bir üstünlük yarışına girdikleri de görülmektedir. Bu üstünlük yarışında hiç kimse altta kalmak istemeyecek ve imkânsızlığını/maddi yetersizliğini değişik yollarla örtmeye çalışacaktır. Bu örtme biçimleri, davranışlara ve dile yansıyacaktır.
II.1. Semantik Örtme Kelimeleri
II.1.1. Kullanmak/Kullanmamak/ Peynir Kullanmamak
Yazının asıl temelini oluşturan cümlelerden biri  Manisa’nın Gördes ilçesinde yaşayan ve konuşması ses kayıt cihazına alınmayıp  sadece not tutularak değerlendirilen  dört çocuklu bir kadına aittir. Kadın, ilkokul eğitimi almamıştır ve tarlada çalışmaktadır. Cümleyi, bir sabah vaktinde tarlaya gelen misafirlerinin tanık olduğu kahvaltı anında, kahvaltı sinisine bakarak ifade etmiştir: “Kahvaltıda peynir kullanmıyoruz.”
Bu noktadan itibaren “kullanmak” fiili, üzerinde ayrıntılı olarak durmayı gerektirmektedir. Türkçenin en eski fiillerinden biri olan kelime, Divanü Lügati’t-Türk’te örneklenmemiş (Ercilasun-Akkoyunlu, 2014); Kutadgu Bilig İndeks’inde yer almamış, “kul” adının türevleri olan “kulluk” ve “kulsıg” madde başı olarak gösterilmiştir (Eraslan-Sertkaya-Yüce, 1979). Batı Türkçesi’nin ilk dönem değerli örneklerinden biri olan Süheyl ü Nevbahar’da “kullanmak” fiili metinde yoktur. Ancak “hizmet etmek, hizmette bulunmak” anlamlarında “kullık it-, kullıg eyle-, kullık kıl-“ birleşik fiilleri tercih edilmiştir (Dilçin, 1992:624). Şeyhi Divanı’nda “kulluk kemerin bağlan-: Hizmete amade olmak, hizmette bulunmak” biçimi gösterilmiştir (Özkan, 1995:692).
Nuri Yüce’nin “Şuşter nüshası Mukaddimetü’-Edeb” için verdiği tarih 13. yüzyıldır ve bu eserde “kullanmak” fiili geçmektedir; “kullan- kul, köle yapmak” biçimiyle bir kez örneklenmiştir (Yüce, 1993: 11, 151). Bu örnekten, “kullan-“ fiilinin “kul, köle” anlamındaki “kul” adından önce “kul et-, kul eyle- “gibi birleşik yapılar üretildiği, daha sonra da bu birleşiklerdeki addan en kolay fiilleştirme yolu olan +lA- ekiyle genişleyerek, günümüze kadar süren bir fiil türetildiğini söylemek gerekmektedir. Burada, “kişiyi, insanı hizmete çekmek, kişiye/insana iş yaptırmak, bir kişi için bir insan gücünden yararlanmak” anlamları temel anlam olarak ortaya çıkmaktadır.
Gülensoy, Köken Bilgisi Sözlüğü’nde “kullan- ‘Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak açıklamasını yapmıştır. Ayrıca fiilin Başkurt Tatar, Özbek, Uygur, Kazak, Türkmen, ve Kırgız Türkçesindeki biçimleri de örneklemiştir (Gülensoy, 2007:566). Gülensoy’un fiil için yaptığı anlamlandırma, ilk dönemlerde insan/kişi hizmeti için vuku bulan eylemin yüzyıllar içinde çok geniş anlamlama ile eşya/nesne/varlık gibi evrende işlem gören/ilişilen/tutulan/değerlendirilen her şey için de kullanılmaya başlandığını göstermektedir. Yani, başlangıçta fiilin nesnesi sadece insan/kişi varlığıyken, zaman içinde çok geniş canlı/cansız varlıklar da nesne haline gelebilmiştir.
Türkçe Sözlük’te kullanmak “1. Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak 2. Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, çalıştırmak 3. İşletmek, değerlendirmek 4. Giymek, takmak 5. Sigara, içki vb. şeylere alışmış olmak 6. Kelimeyi yazmak, söylemek 7. Harcamak, sarf etmek” (Türkçe Sözlük, 2008:1521) biçiminde yukarıda verilen yediden fazla tanımla açıklanmıştır.
Kubbealtı Lûgatı’nda ise “geçişli f. ((Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 2008:1808).
Aslında kaynak kişi “kullanmıyoruz” derken, o besin/gıdadan yararlanılmadığını da belirtmektedir. Ancak, “kullanmak” fiilinin yaygın kullanımı ve anlam genişlemesi sonucu, bu anlamdan başka, yukarıda alıntılanan anlamları da ortaya çıktığında “bilinçli bir tercih” anlamı daha belirgin hale gelmektedir. Bu tıpkı günümüzün sağlıklı beslenme öğreti ve önerilerinde sürekli olarak güncellenen “yemeklerde margarin kullanmamak” benzeri bir ifadedir. Kubbealtı Lûgatı’nda 7. sırada verilen “harcamak, tüketmek, sarf etmek” anlamıyla da bu kullanım örtüşmektedir.
Hiç eve girmeyen bir gıdanın, diğer nesne ve eşyalar gibi kullanılma  özelliğiyle anlatılması da çok ilgi çekicidir. Kullanmak fiili “yok/ alamıyoruz” kelimelerinden daha olumlu değere sahip değildir. Kaynak kişi, “kullanmamak” yüklemiyle bir dirençlilik sergilemektedir. İsteğe bağlı olarak seçmeme, almama halini ifade etmekte, bir irade beyanı ile yoksulluğun örtülmesine çalışmaktadır.
II.1.2. Sevmek/ Sevmemek/Et Sevmemek
Türkçenin en eski fiillerinden olan kelime hemen bütün tarihsel dönemlerde görülmektedir. Köktürk ve Uygur dönemlerinde “seb-“ biçiminde, Batı Türkçesinde sev- biçiminde çok yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Birisine karşı duyulan ilgi/iştiyak/bağlılık; bir varlık ve nesneye yönelen ilgi ve merak olarak tanımlanabilecek fiil, canlı ve cansız bütün nesnelere geçişli olarak doğrulmakta ve bir sınır tanımamaktadır. Büyük Türkçe Sözlük’te “1. Sevgi ve bağlılık duymak 2. Birine sevgiyle bağlanmak, gönül vermek 3. Çok hoşlanmak 4. Okşamak 5. Yerini, şartlarını uygun bulmak” anlamlarıyla verilmiştir (www.tdk.gov.tr).
Kaynak kişi, oğlunun “Et sevmiyorum” dediğini anlatan bir annedir. Anne, evlere temizlik işine gitmektedir ve eşinden ayrılmıştır. Onun gelirinden başka bir destek yoktur ailenin hayatında. Nadiren aldıkları et, çoğu kez kıyma olmakta, o da gramla alınmaktadır. Kilonun dörtte birine yapılan köfte üç çocuğa ve anneye paylaştırılacak kadar bile olmamaktadır. Bu sebeple büyük oğlan, kardeşleri yesin diye duygusal ve zihinsel bir bahane üretmiş ve annesine “Eti sevmediğini” söylemiştir. Burada da yeterli miktarda olmayan ve maddi imkânsızlıklarla ulaşılamayan temel bir besin maddesine karşı “Köfte az, kimseye yetmeyecek, ben o sebeple yemiyorum. Siz daha küçüksünüz, siz yiyin” cümlesi; acıtıcı yönü örtülerek “Ben et sevmiyorum” cümlesine evrilmiş, acıtıcılık duygusu böylece semantik olarak örtülmüştür. Böylece “sevmek” fiilinin olumsuz kullanımı, kişisel bir tercihi ortaya koyabilmiş ve anne büyük oğlunun eti sevmediğine inanmıştır.
III. Peynir Kullanmamak ve Et Sevmemek Kalıpları Gerçek Örtmece midir?
Burada bütün dillerde görülen ve yukarıda değinildiği gibi tabu haline gelmiş ve kuralları oluşmuş bir “örtmece” söz konusu değildir. Çünkü bu örtmecelerin bir sistematiği ve tarihsel süreci vardır. Bu yazıda örneklenen kişisel semantik örtmeler, yoksullukla ilgili kavramların doğrudan söylenmek istenmeyişinden meydana gelmektedir ve anlıktır. Örnek cümleler tamamen anlık/doğaçlama olarak gelişmiştir. Kaynak kişinin aynı kelimeyi yeniden kullanıp kullanmayacağı veya yoksulluğunu örtmek için başka yollar bulup bulamayacağı bilinmezdir. Burada şunu ifade etmek gerekir ki "Kullanmamak" fiili aslında kötü bir şeyi, korkulan ve kaçılan bir nesneyi veya olayı örtmemektedir. Oysa “örtmece” kavramlarda ortak kabul bulunmakta ve bunlar sürekli olarak eş zamanlı ve art zamanlı olarak aktarılmaktadır.
Aslında, yoksulluk ifadesi olan “alamıyoruz/paramız yetmiyor” gerçekçi ifadesine karşı kaynak kişilerin rencide olmama/incinmeme isteğinden doğan “kullanmıyoruz”, “sevmiyorum” fiilleri, psikolojik bir savunma davranışını da yanında getirmektedir.
Şunu da göz ardı etmemek gerekir. Televizyonlardaki yemek programlarında, “kullanmak” fiili çok tercih edilmektedir. Yeşil biber, salça, tereyağ kullanmak gibi. Bu etkilerin ve bir ölçüde medyatik beyin yıkanmasının sonucu olarak da yoksulluğun göstergesi olan “peynir kullanmıyoruz” cümlesi sarf edilmiş olabilir. Bunlardan başka dolaylı anlatıma da girebilir kaynak kişinin cümleleri. Burada dilsel bir örtmeceden ziyade ruhsal bir sakınma ve örtme söz konusudur. Aslında, dilsel örtmecelerin de kaynağı yasak/günah/tabu/korku karşısındaki dönüşümlerle ortaya çıkmaktadır. Ancak burada kaynak kişinin anlık gelişen cümlesinde "kullanmak" fiili bir örtmece olarak kullanılmamıştır. Fiil, "yok", "alamıyoruz" yüklemleri yerine tercih edilmiş, uzun süren bir peynir yememe evresi, yine uzun süren bir mahrumluk ve iradeyle seçildiği izlenimini sezdiren “kullanmamak" biçimiyle ifade edilmiştir. Burada Karabulut-Ospanova’nın Warren 1992’den alıntıladığı örtmecenin oluşumu için gerekli dört yoldan sonuncusu olan “semantik yenileşme” de söz konusu olabilir (Karabulut-Ospanova; Warren 1992’den alıntı; 2013: 137).
IV. Değerlendirme / Yorumlama ve Sonuç
"Yok", "alamıyoruz" ve “sevmiyorum” kelimeleri, kötü anlamlı kelimeler değildir. Sadece olumsuzluk anlamı taşımaktadır; kaynak kişiler aslında ailenin içinde bulunduğu bu olumsuzluğu ve maddi imkânsızlığı örtmeye çalışmaktadır. Belirtilen cümleler - “Peynir kullanmıyoruz / Et sevmiyorum” - söylendiğinde üzüntüye sebep olacak, muhatap nezdinde bir aşağılanma- acıma duygularıyla karşılaşabilecektir. Fiiller değiştirilince, kendini emniyete alma/ ruhen daha dayanıklı olma sağlanmış olacaktır. Et sevmeme örneğinde ise, kardeşlik duyguları içindeki bir çocuğun tamamen “ağabeylik” psikolojisi ve rolü ile kendi payını üleştirmesi, kendi hakkından vazgeçmesi söz konusudur.
Yukarıda verilen bilgilere dayanarak, kaynak kişilerin “mutlak yoksulluk” içinde oldukları; dört kişilik bir ailenin temel gıda harcamaları için güncel olarak gereken 1734 TL’ye ulaşma imkânının oldukça güç olduğu; buna rağmen temel besin ihtiyaçlarına ulaşamamayı, toplumsal ve psikolojik bir duyguyla gidermeye çalışarak semantik yollarla örttükleri görülmektedir. Semantik örtme, ölçünlü dilde farklı anlamlarda kullanılabilen iki fiilin- kullanmak/sevmek- , hayattaki gerçek bir durumu açığa çıkarmayacak biçimde  asıl fiillerle-alamamak/maddi durumu yeterli olmamak -  yer değiştirerek  kullanılmasıyla gerçekleşmiştir.
Kaynak kişiler, yazı dili ölçütlerinde söylenmiş bu yüklemlerle, hallerinin meşruluğunu/ yadsınacak bir durum olmadığını hissettirmeye çalışmaktadır aynı zamanda.
Peynir ve et, en temel besin kaynaklarındandır. Kalsiyum ve protein dengesi bakımından özellikle çocukların vazgeçilmez ihtiyaçlarındandır. Ancak, yukarıda da anlatıldığı gibi, mutlak yoksulluk hallerinden ikisi, biri bir anne tarafından, diğeri bir ağabey tarafından iki farklı fiille ifade edilmekte, mutlak yokluk örtülmektedir.
Bir annenin peynirden vazgeçmesi, diğer bir annenin ancak iki yüz elli gram kıyma alabilmesi; büyük oğulun kendi payını üleştirmesi ve bunları ifade biçimleri; dilde semantik örtme oluşturmuştur ama asıl çözümlenecek husus, çocuk ve gençlerin mutlak yoklukla yaşamak zorunda olmamalarıdır.
Kaynaklar
AK, Muammer (2016). Toplumsal Bir Olgu Olarak Yoksulluk, Akademik Bakış Dergisi, s. 54 Mart-Nisan
Arat, Reşit Rahmeti (1979). Kutadgu Bilig İndeks, yayına hazırlayanlar: Kemal Eraslan- Osman Fikri Sertkaya- Nuri Yüce, Türk Dil Kurumu, Ankara.
Arpacıoğlu, Özge- Yıldırım Metin (2011). Dünyada Ve Türkiye’de Yoksulluğun Analizi, Niğde Üniversitesi İibf Dergisi, 4. Cilt, 2. Sayı, s. 60-76
Ayverdi, İlhan (2008). Kubbealtı Lugatı- Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı, İstanbul.
Çağatay, Saadet (1974). Türk Halklarında Tabu ve Örtmece (Euphemism) Sözler, Türklerde Batıl İnançlar Arasında Tabu, Milli Folklor Enstitüsü, I. Uluslar arası Türk Folklor Sempozyumu, Ankara.
Çelik, Cengiz (2011). Türkiye Türkçesinde Örtmece ve Tabu Kelimeler, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.
Demirci, Kerim (2008); Türkçede (Euphemism) Kavramı Üzerine, Milli Folklor, sayı 77, s.  21-34.
Dilçin, Cem (1991). Mesud Bin Ahmed Süheyl ü Nev-Bahar, İnceleme-Metin-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi, Ankara.
Ercilasun, Ahmet - Akkoyunlu, Ziyat (2014). Divanü Lügati’t-Türk Tercümesi, Türk Dil Kurumu, Ankara.
Güneş, Zeynep (2009). Türkiye’de Yoksulluk Araştırmaları: 1990 Sonrası Çalışmaların Bibliyografik Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Bilgi ve Belge Yönetimi Anabilim Dalı, İstanbul.
Güngör, Ahmet (2006). Tabu-Örtmece (Euphemism) Sözler Üzerine, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 29, s. 69-93.
İncedal, Sümer (2013) Türkiye’de Yoksulluğun Boyutları: Mücadele Politikaları Ve Müdahale Araçları, Aile Ve Sosyal Politikalar Uzmanlık Tezi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, Ankara.
Kale, Hüseyin Tancan (2007). Bölgesel Yoksulluk ve Farklılaştırılmış Politika Önerileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hatay.
Karabulut, Ferhat-Ospanova, Gülmira (2013). Örtmece Sözlerin Mantığı: Kazak Türkçesi İle Türkiye Türkçesinde Karşılaştırmalı Model Analizi, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi, 2. Cilt, 2. Sayı.
Killi, Gülsüm (2006). Hakas Türkçesinde Tabu Sözler ve Örtmece, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 3. Cilt, 3. Sayı.
Koç, Aylin (2010). Hastalık İsimlerinde Örtmece, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı:188, Ekim, İstanbul.
Özkan, Mustafa (1995). Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, Filiz Kitabevi, İstanbul.
Özyıldırım, Işıl (1996). Türkçe’de Örtmece Sözcükler Üzerine Bir Araştırma, Dil Dergisi, Sayı: 50
Sipahi, Esra Banu (2006). Yoksulluğun Küreselleşmesi ve Kentsel Yoksulluk: Ekonomik ve Sosyal Boyutlarıyla Konya Örneğinde Yoksulluk, SÜ İİBF Sosyal Ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 6. Cilt, 11. Sayı, s. 172-189.
Tan, Zeki (2009). Yoksullukla Mücadele Bağlamında Başkalarını Yaşatmak İçin Yaşamakta Duygusal Zekânın Rolü Üzerine Bir Deneme, I. Ulusal İyilik Sempozyumu, Bildiri Kitabı, Elâzığ.
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu). Eşdeğer Hane Halkı Kullanılabilir Fert Gelirine Göre Hesaplanan Yoksul Sayıları-Yoksulluk Oranı ve Yoksulluk Açığı 2006-2016, http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1013, erişim tarihi 28/06/2018
TÜRKİŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu). http://www.turkis.org.tr/SUBAT-2018-Açlık-Ve-Yoksulluk-Sınırı-d14721 erişim tarihi 28/06/2018
Türkmen, Seyfullah (2009). Türkçedeki Örtmece Sözler, Karadeniz Araştırmaları, 6. Cilt, 23. Sayı, s. 131-140.
Yoksulluk ve Çocuklar Üzerine Etkileri http://bianet.org/bianet/cocuk/35699-yoksulluk-ve-cocuklar-uzerine-etkileri
Yüce, Nuri (1993). Mukaddimetü’l-Edeb, Hvarizm Türkçesi İle Tercümeli Şuşter Nüshası Giriş, Dil Özellikleri, Metin, İndeks Türk Dil Kurumu, Ankara.

 
 
[1] Prof. Dr. Ayşe İlker, Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Manisa.
[2] “Semantik örtme” kavramı, durumu açıklayabilmek için “bilimsel sezgi” yoluyla kişisel olarak ortaya çıkardığım bir kavram olmuştur.

Kaynak: 
2019, Fakirlik Libra Kİtap Editör: Emine Gürsoy Naskali; https://www.academia.edu/38828066/YOKSULLUK_SEMANTIK_OLA_RAK_NASIL_O_RTU_LU_R

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum