“GÖRSEL”İN ÇEKİM ALANI
Ayşe İlker
Bazı kelimeler büyülüdür, işittiğiniz veya okuduğunuz zaman alır götürür sizi uzak iklimlere. Sanki kanadı vardır, dağ bayır, dere deniz aşırır; bulutlara değdirir başı. Gözler, hülyalanır o kelimelerle; sevginin şefkatin binbir rengini sürer yüzlere. Büyülü kelimelerin hep yüzlerce yıllık olduğunu düşünürüz; doğrudur bu, ama gencecik, filizce kelimeler de o yüzlerce yıllık kelimeler, sözler gibi büyülü hale gelebilir. “Görsel” bunlardan biri işte. Gerçekten büyülü olduğu tartışılabilir, ancak bir çekim gücü, çekim alanı var bu kelimenin. Gencecik, filizlenmesi yenice bir kelimenin böylesi bir çekim gücü yaratabilmesi, kök ve ek arasındaki bağlanma şartlarıyla ilgili olsa gerek. Belki de özleştirme heyecanıyla türetilen sözlerden olduğu için hala bu heyecanı yayıyor olabilir anadil kullanıcılarına.
Cumhuriyetin ilanından ve özellikle de Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmasından günümüze kadar Türkçe kök ve eklerle türetilmiş yüzlerce kelime kazandırıldı dilimize bu heyecanla. Her dönem, türetilen kelimeler hakkında yorumlar yapıldı, tartışmalar meydana geldi. İsim köklerine eklenenler, fiillere eklenemez, fiil köklerine gelenler de isimlere gelemez diye konuşuldu, örnekler verildi. Türetilen kelimelerin hatalı olduğu, bu yanlış kelimeleri kullanmanın doğru olmadığı söylendi. Hepsinde haklılık payı vardı elbette; ama bunlara hiç aldırış etmeden, söylenene, yazılana hiç bakmadan bazı sözler yola koyuldular ve tutundular anadil gövdesine. Matematiksel bir doğrulukta olamıyor bazen kelimelerin türetimi. Bu noktada devreye gri veya bulanık mantık mı giriyor acaba? Beyaz ve siyah değil, doğru ve yanlış değil, iyi ve kötü değil. Bunların arasında, kuralın hem içinde hem dışında; olabilirliğin hem yakınında hem uzağında. Kullanılabilirlik imkânlarının hem dahilinde hem haricinde. +sAl eki, aslında bir addan ad yapma eki; Türkçede bu ekle yapılmış gibi görünen birkaç örnek var; kumsal eskiden beri bildiğimiz. Ama burada +sAl eki yerine eş sesli müstakil bir kelime düşünmek daha uygun. Uysal ise uy- fiil kökünden türemiş görünüyor fakat değil; +sAl /-sAl ekinin yaygınlık kazanması kökün uy- olduğu izlenimini veriyor. Tarihsel kökleri epeyi eskiye giden bir kelime bu ve -sAl eki yok kök üzerinde.
İşte tam burada +sAl /-sAl ekinin de yeni olduğunu bir benzetme yoluyla dile alındığını, özleştirme cereyanında işlek olarak kullanılacak eklere dahil edildiğini söylemek gerekecek. Bu eki dilimize kazandıran öz Türkçeciler acaba kumsalın bilinçaltında bıraktığı izi mi bilinç üstüne çıkardılar? Dilimize dahil edilen bu ekin özleştirme sürecinde fiil köklerine eklenerek türetilen örnekleri ise sınırlı. gör- fiili bunların başında geliyor; ama duy-, al-, bil- gibi geçişli köklere -sAl eki getirilememiş. Ek, fiil gövdesi olan işit-, biliş-, düşün- gibi kelimelerle bilim, birey, duygu, işlev, kavram, çevre gibi fiilden türemiş ad tabanlarına da eklenerek yaygın bir kullanıma doğru ilerliyor. Toplumsal, bireysel, kişisel gibi örnekler de +sAl ekinin isim gövdelerine eklendiği haliyle elde edilmiş sözler. Yüzlerce yıldır kullandığımız kelimelermiş gibi muamele ediyoruz bilişsel, kişisel, işitsel, bilimsel, bireysel, duygusal, kavramsal, düşünsel, işlevsel gibi kelimelere.
Fiil köklerine mi isim köklerine mi gelmeli dediğimiz -sAl/+sAl ekiyle türetilmiş görsel kelimesi muhkem bir kale gibi karşımızda duruyor artık. Kuralların dışına çıkarak, belki de bulanık mantık dairesine girerek eklemişiz fiil köküne eklenmemesi gereken eki. Kelimeyi cazibeli hale getiren bu ek olmasın? Kök ise, ekinden daha cazibeli, daha büyülü ve açısı uçsuz bucaksız; göz kapaklarından açılıyor dünyaya ve kapakların verdiği açı ve açıklıktan dünyayı görüyor. Evreni içine alıyor bu kök. Hem toprağa salınıyor kökleri hem gökyüzüne uzanıyor uçları.
Bazen bir ressamın fırçasından çıkan karmaşık renk ve çizgiler, uzaktan bakıldığında bir manȃ ifade eder hale gelebiliyor. Dilimize ait değil, adlara mı fiillere mi geleceği belirsiz, fiilere gelemez denilirken ve yazılırken görüntüsü biçimleniveriyor “görsel”in. Bir bilimci gözüyle değil de sanatkar bakışıyla eğilince; hayatı bütün soyut ve somut alanlarıyla ihata eden gör- gibi bir fiile, -sAl ekinin çok yakışmış olduğu görülüyor; el ele kola kola İstanbul sokaklarında dolaşmaya çıkmış genç sevgililer gibi uçarı bir hal almış, ardından baktırıyor. Güzel insanlar gibi güzel kelimelerin de arkalarından bakılıyormuş demek. Belki koşuluyor da demek gerekecek! Evet, günümüzde herkes “görsel” kelimesinin arkasından koşuyor! Özellikle sosyal iletişim alanlarında en çok kullanılan sözlerden biri haline geldi. Fakat bir hakkı teslim etmeden olmaz: Ünlülerdeki uyum sistemi. “Gör” fiiline “-sel” biçimbirimiyle eklenmek, sular seller gibi kolaylık sağlıyor anadil kullanıcılarına. İnce ünlülerin ahengiyle akıyor, akıyor görsel.
Kelimenin son zamanlardaki kullanımı ise tamamen bir resim veya afiş anlamındadır. “Size gönderilen görselde” veya “Hazırlanan görsellerde” ifadelerinde resim ve resimlenmiş afişler ifade edilmektedir. Kelime başlangıçta, bir duyu halini, gözle algılanan ve görme eylemiyle ortaya çıkan durumları ifade ederken yeni somut anlamlar kazanarak göze hitap eden her türlü çizili, boyalı, grafik tasarımlı kartonun, kȃğıdın, tablonun, afişin göstereni haline gelmiştir. Günümüzde bütün resim malzemesi, tablo, afiş, ilan, duyuru panoları için görsel kelimesi kullanılmaya başlanmış, kitap kapaklarındaki tasarımlar, toplantı, sempozyum, çalıştay ve bilgi şöleni için hazırlanan, içinde resim ve yazı olan her şey görsel kelimesinin çekim alanına girmiştir. Gündelik hayatın en vazgeçilmez söz kalıpları arasında şöyle cümleler de var: “Görseli gönderiyorum.”; “Ekte ilettiğimiz görselle ilgili görüşünüzü bize bildirir misiniz?”; “Görseller telif haklarına dahil olabilir.”; “Yılsonu için okulumuzun faaliyet raporuna görselleri de ekleyelim.”; “Bu görsel, Kuzey Afrika’nın balta girmemiş ormanlarından.” Tabi bir de eğitim alanına yeni bir tür olarak katılmış “Görsel Sözlükler”i ekleyelim.
Özellikle sosyal medya alanı kelimenin kullanımını ve yaygınlığını hızlandırmıştır. Kelime farklı sanat ve bilim alanlarında da bir tercih kolaylığı meydana getirmekte. Görme alanı içindeki bütün etkinliklerde sergi, yayın, kitap tanıtımı, reklam ve reklam afişleri bir görsel içermektedir ister söz ister resim olarak. Google arama motorunda “Ankara” kelimesiyle arama yaptığımızda hemen altta “tümü -haritalar- haberler -görseller-videolar ve daha fazla” imleri çıkmaktadır. Burada görseller, aranan kelime ve kavramla ilgili fotoğraf, resim, tanıtma malzemesini içine almaktadır; tam olarak adlaşmıştır. Oysa ilk türetildiğinde “görsel sanatlar” tamlamasında bir sıfat olarak kullanılmaya başlanmıştı ve resim, oymacılık, heykelcilik, mimarlık gibi sanatların üst başlıkta sıfatıydı. Ad, sıfat, tamlama olarak akıyor görsel şehirlerin panolarından, afişlerinden, reklamlarından. Kitaplardan, ders malzemelerinden, sergilerden, vitrinlerden gözümüze doğru ışınlanan görsellerle biçimlendiriyoruz hayatımızı.
Size bu yazıda bir görsel sunamadım ama sözüm olsun, bir kumsal görseliyle çıkayım karşınıza.
FACEBOOK YORUMLAR