Ülkenin siyasi ve ekonomik durumunun iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Siyasi durum belki tartışılabilir. İktidar partileri ve iktidarı tutan basın yayın organları ülke siyasetinin iyi olduğunu söylüyorlar. Muhalifler de kötü olduğunu. Ancak iktisadi durum tartışılamayacak kadar açıktır. Çünkü hepimiz her gün artan fiyatların içinde yaşıyoruz. Hepimiz kazancımızın gün geçtikçe eridiğinin farkındayız. Yoksul ve işsiz insanlar gözlerimizin önünde. İktidarı tutan basın yayın organları da hayat pahalılığını inkâr edemiyorlar.
Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Türkiye'de bir uyanış olduğunu da görüyorum. Eğitimin kalitesi istenen seviyede olmasa da öğrenim seviyesi gittikçe yükseliyor. Orta ve yüksek öğrenimi bitiren gençlerimizin sayısı artıyor. Bu artışın da yayın hayatını etkilediği muhakkak. Yayımlanan kitap sayısı çeşit olarak çok fazla. Yabancı dildeki önemli yayınlar da neredeyse yılı dolmadan Türkçeye çevrilip yayımlanıyor.
Fiyatlarının büyük oranda artmasına rağmen kitaplar yayımlanmaya devam ediyor. Bu kadar çok kitap yayımlandığına göre demek ki okunuyor da. Kitap satan büyük mağazalar, kitap fuarları meraklılarla dolup taşıyor. 30-40 yıl önce birkaç tarih kitabıyla sınırlı olan dükkânlarda şimdi tarih kitapları birkaç raflık yer tutuyor. Tarihî romanlar da öyle.
Siyasetten ve siyasi partilerden bağımsız olarak alttan alta gelişen, toplumda gittikçe artan bir millî uyanış var. İnsanlarımız Türklüğü ve Atatürk'ü âdeta yeniden keşfediyor. Bunda iktidarın Türk kavramına karşı olumsuz politikalarının rolü olduğu kadar yükselen eğitim seviyesinin de rolü var. Elbette daha birçok sebep var. Genel ağ sayesinde bütün dünya gözümüzün önüne geliveriyor ve bütün devletlerin uluslar arası ilişkilerde millî çıkarlarını öne aldıklarını görüyoruz. Ülkemize yönelik tehditler de her gün ekranlarda ve gazetelerde.
Alttan alta gelişen Türklük duygu ve bilinciyle birlikte Türk dünyasına da ilgi artıyor. Karşılıklı bir etkilenme var. Bağımsız Türk devletlerinin ortaya çıkışı, Türklük bilincini geliştiriyor; Türklük bilinci geliştikçe Türk dünyasına ilgi artıyor.
Türklük ve Türk dünyasına karşı artan ilginin açık göstergelerinden biri belediyelerin bazı faaliyetleridir. Son yıllarda birçok belediye Türklük ve Türk dünyasıyla ilgili faaliyetlere yer verdi.
Son örneklerden biri Antalya Belediyesinin düzenlediği "Uluslararası Antalya Yörük Türkmen Festivali"dir. 6-8 Mayıs 2022 tarihlerinde yapılan şölene bağımsız Türk cumhuriyetlerinin tamamı katıldığı gibi Balkanlardan Sibirya'ya kadar birçok Türk topluluğu da katıldı. Bilim ve kültür adamları, sanatçıları ve oyun ekipleriyle. Açık arazide kurulan çadırları ve çadırlar çevresindeki etkinlikleri üç gün içinde on binlerce belki de yüz binlerce kişi izledi. Torosların Yörük ve Türkmenleriyle Balkanlı Yörüklerimiz, Gagavuzlarımız, Türkistanlılarımız, İdil-Ural bölgesi Türklerimiz kucaklaştılar, karşılıklı oyunlar oynadılar, birbirlerinin aşlarından yediler, sularından içtiler. Kazakistan'dan, Azerbaycan'dan nağmeler dinlendi; Türkiye'nin ve Türk dünyasının renkli manzaraları ressamlarımızın tablolarından seyredildi.
Üstelik şölende bir de bilim toplantısı yapıldı: Yörük ve Türkmen Araştırmaları Bilim ve Sanat Kurultayı. Tarihçilerimiz, dil ve edebiyat bilginlerimiz, kültür adamlarımız "Yörüklük, Türkmenlik nedir, hangi tarihten geliyorlar, ata yurdumuz Türkistan'la bağlantılar nelerdir?" gibi konuları ele aldılar, tartıştılar.
İlk olmaktan ve yüz binlerin hedeflendiği büyük bir organizasyon olmaktan kaynaklanan aksaklık ve eksiklikler elbette vardı. Bence önemli olan Türklük ve Türk dünyası bilincinin uyanış ve yayılışının ortaya çıkmış olmasıdır.
Estergon Kalesi'ndeki Etnografya Müzesi ve Türk dünyası yiyecekleriyle yıllardan beri dikkati çeken Keçiören Belediyesi de 10 Mayıs'ta "Hüseyin Nihal Atsız Kültür Merkezi"nin açılışını yaptı. Açılışa Keçiören halkı yanında birçok siyaset ve kültür adamı da katıldı. Atsız anlatıldı, Atsız'dan şiirler okundu. Serkan Akgöz koleksiyonundan sağlanan resim sergisinde Atsız'ın hayatının çeşitli safhalarından görüntülere bakıldı.
Atsız'ın 1964-1975 arasında 12 yıl boyunca her ay çıkardığı Ötüken dergisinin satışı üç dört bini geçmiyordu. Romanlarından hiçbirinin baskı sayısı 10'u geçmemişti. Şimdi Bozkurtlar'ın baskı sayısı 130'u geçti ve Atsız'ı yüz binler okuyor. Adı parklara veriliyor, adına kültür merkezleri açılıyor.
Alttan alta bir uyanış var. Türklük uyanıyor, Türklük diriliyor.
FACEBOOK YORUMLAR