Ülkemizde ciddi bir dil ve üslup sorunu yaşanmaktadır. Hangi dilin nazik, hangi dilin kaba; hangi dilin yumuşak, hangi dilin tehditkâr olduğu konusunda zihinler iyice karışmıştır. Ben 104 emekli amiralin bildirisi ve bildiriye gösterilen tepkilerden bazı cümleler alarak okuyuculara fikirlerini sormak istiyorum.
Bildiriden: "Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse uluslararası antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır… Türkiye'nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesi'nin tartışma konusu yapılmasına / masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz."
Bir devlet memuru: "Neymiş, birkaç emekli amiral bir araya gelip bir bildiri yazmışlar! 5. kol unsurları da hemen heyecanlanmış. Oturun oturduğunuz yerde. O Türkiye eskide kaldı, haddinizi bilin! Siz kimsiniz?"
Aziz okuyucular, sizce yukarıdaki sözlerden hangisi daha kaba ve tehditkârdır?
Bildiriden: "TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK'nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir. Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir."
Bir atanmış: "Kimse sulandırmaya çalışmasın, ne CHP ne de başka birilerinin bunu sulandırma gibi bir hakları yoktur. Eğer ki taşıdıkları rütbe, sıfatlar ağır geliyorsa biz onların yükümlülüklerini, ağırlıklarını hafifletmesini biliriz."
Yine aynı soruyu soruyorum: Sizce yukarıdaki sözlerden hangisi daha kaba ve tehditkârdır? Bir soru daha: Bildirideki "Bu gerekçelerle" ifadesiyle hangi gerekçelere gönderme yapılmaktadır?
Bazı sorularım da anayasa değişikliğiyle ilgili olacak. Biliyorsunuz, son zamanlarda "yeni bir anayasa" talebi sık sık gündeme getiriliyor. Mevcut anayasanın 26. maddesinin ilk cümleleriyle ilgili acaba ne gibi değişiklikler gündeme gelebilir? Önce maddeye bakalım:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar."
Maddenin ikinci paragrafında "bu hürriyetlerin", "millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği…" amaçlarıyla sınırlanabileceği de belirtilmiştir.
Şimdi aziz okuyucular, yeni anayasa için, ikinci cümledeki "… kapsar" kelimesinden sonra sizce aşağıdaki tekliflerden hangisi / hangileri gündeme getirilebilir?
"Ancak, emekliler düşünce ve kanaatlerini açıklayamazlar."
"Ancak, emekli amiraller düşünce ve kanaatlerini açıklayamazlar."
"Ancak, düşünce ve kanaatlerin açıklanacağı bildiri 'Yüce Türk milletine' diye başlayamaz."
"Ancak, düşünce ve kanaatler, 08-17 saatleri arasında açıklanabilir, bu saatlerin dışında açıklanamaz."
"Ancak, iktidarın söylem ve eylemlerinin aleyhine olabilecek düşünce ve kanaatler açıklanamaz."
"Ancak, siyasi partilere üye olmayanlar düşünce ve kanaatlerini açıklayamazlar."
"Ancak, eşleri, kardeşleri, çocukları, damatları, gelinleri, amcaları, enişteleri… muhalefet partilerine kayıtlı olanlar düşünce ve kanaatlerini açıklayamazlar."
İlk cümlenin şöyle değiştirilmesi de teklif edilebilir mi acaba?
"Herkes iktidarı destekleyen düşünce ve kanaatlerini tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir / yükümlülüğü altındadır."
FACEBOOK YORUMLAR