Türkçe Sözlük'te "şeref" sözüne iki anlam verilmiştir: 1) Başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur. 2) Toplumca benimsenmiş iyi şöhret. Aynı sözlükte "onur" kelimesinin ilk anlamı "İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet" olarak verilmiştir. "Haysiyet" kelimesi ise şöyle karşılanmıştır: 1) Değer, saygınlık, itibar. 2) Öz saygı.
Bugün birbirlerinin yerine kullanılmakla birlikte şeref ile onur sözleri arasında küçük bir anlam farkı olduğu anlaşılmaktadır. Şemsettin Sami'nin şeref kelimesine verdiği anlamları bugünkü Türkçeye aktararak yazarsam aradaki fark daha iyi görülür: mertebe yüksekliği, şan, ululuk; iftihar, övünme; seçkinlik, imtiyaz. Onur, Fransızcadan dilimize girmiştir ve aslında "haysiyet" kelimesinin karşılığıdır.
Azerbaycan Türkçesinde "çalar" denilen nüans, yani küçük anlam farkı dilde önemlidir. Küçük de olsa anlam farklarının ayrı kelimelerle karşılanması dil ve düşünce için zenginliktir. Bu sebeplerle ben onur yerine şeref kelimesini hâlâ tercih ediyorum. "Şerefsiz" sözünde bu küçük fark daha açık belli olmaktadır. Birine "şerefsiz" demekle "onursuz" demek aynı ağırlıkta değildir.
Türklerde şerefle yaşamak çok önemlidir. Şerefine düşkün insanlar, şereflerine bir halel gelmemesi için ömürleri boyunca dikkatli ve özenli davranırlar. Bulundukları makam ve mevkileri kendilerinin ve yakınlarının çıkarları için kullanmazlar. Rüşvet almaktan, yalan söylemekten kaçınırlar. Hafif davranışlarda bulunmazlar. Söylediklerine ve iddialarına uygun yaşarlar; yaşadıklarına uygun şekilde konuşurlar. Bugün söylediklerini bir süre sonra değiştirip tam tersini söylemezler. Sözlerini, iddialarını ve fikirlerini sürekli olarak değiştirmezler. Eğer belli ve makul sebeplerle söz ve fikirlerini değiştirmek zorunda kalırlarsa bunu da açıkça söylerler, mertçe ifade ederler.
Toplum hayatının bütün alanlarında, iş, sanat, fikir ve siyaset alanlarında şerefle davranmak, şerefle yaşamak önemlidir. Şereflerine düşkün insanlar, iş hayatında da, siyaset hayatında da aynı hassasiyeti gösterirler. Mesela siyasetle uğraşıyorlarsa, içinde bulundukları grupların, özellikle grup yöneticilerinin şereflerine de dikkat ederler. Bugün söylediğini yarın değiştiren ve bu tutumundan dolayı hiçbir sorumluluk hissetmeyen insanların yönettiği partiler içinde bulunmayı şeref kavramıyla bağdaştırmazlar. Böyle yöneticilerin idare ettiği partilerde önemli yerlere gelmenin kendilerine bir şeref kazandırmayacağını bilirler. Tabii bu söylediklerim şereflerine düşkün olan insanlar içindir; belli makam ve mevkilere gelmeyi her şeyin üstünde tutan insanlar için değildir. Onlar zaten daha baştan makam ve mevkiyi şeref kavramının üzerine koymuşlardır.
Tabii ki hiç kimse "Ben şahsi çıkarım için, bazı makamlara gelmek için şu gruba, şu partiye katıldım." demez. Herkes kendine göre bir takım gerekçeler üretir ve bu gerekçelere de inanır. Böylece insanlar kendilerini şahsen tatmin ederler. Ancak bugünün genel ağ (internet) ortamında yapılanların ve söylenenlerin hiçbiri kaybolmuyor. Her şey sesli ve görüntülü olarak genel ağ ortamında varlığını sürdürüyor. Söz gelişi bir siyasi parti başkanı vaktiyle çok ağır sözlerle, hatta ihanetle suçladığı bir başka siyasi parti liderine bugün büyük bir sadakatle bağlanıyor, hatta ona bağlanmayanları ihanetle suçluyorsa bunun bir mazereti olamaz.
80-90 yıllık insan ömrü, yaklaşık 14 milyar yaşındaki evrenin ömrüne göre bir zerre mesabesinde bile değildir. Şu kısacık ömür içinde şerefle yaşamaktan daha önemli ne olabilir? Herhangi bir insan bu dünyada eğer kendisine bir görev (misyon) belirlemişse o görev için çalışmaktan mutluluk duyar. Kendilerini milliyetçi kabul eden ülkücü insanların görevi de milletlerinin esenliği ve yükselmesi için bir şeyler yapmaktır. Ancak milliyetçilik denilen kutlu ülkü, şeref ve ahlak kavramlarından uzaklaşılarak gerçekleştirilemez. Milliyetçilik ülküsü insanda ahlak ister, şeref ister. Ahlak ve şeref kavramları ise bağırıp çağırmakla elde edilemez; kendi milletine düşmanlığını açıkça beyan etmiş kimselerin kulu kölesi olmakla sağlanamaz.
Milliyetçi insanın özü sözü bir olur. Milliyetçi insan ağır olur, oturaklı olur. Millet düşmanlarına karşı elbette sert ve tavizsiz davranır, ama ağırlığını koruyarak.
Tanrı'ya şükürler olsun ki bugün kendilerini milliyetçi kabul eden insanlarımız büyük bir çoğunluk oluşturmaktadırlar. Bu insanlarımız ahlak ve şeref konusunda ne kadar dikkatli ve titiz olurlarsa ülkenin yönetiminde de o kadar hak ve ehliyet sahibi olacaklardır. Şerefsizlerin başarılı olduğu toplumlar ise çürümeye ve çökmeye mahkûmdurlar.
FACEBOOK YORUMLAR