Işınsu'yu da kaybettik. Yıllarca birlikte yürüdüğümüz, birlikte çabaladığımız Emine Işınsu'yu yitirdik. Biz ondan razı idik, Tanrı'nın da razı olduğundan eminim. O, görevini yerine getirdi ve ruhlar dünyasında yerini aldı.
Emine Işınsu, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının şeref sayfalarına yazılmıştır. Roman, modern dönemlerin destanıdır ve Işınsu roman vadisinde kendine özgü üslup ve kurgusuyla önemli bir yer tutmuştur.
Türk Dünyası'nın 20. yüzyılı bir felaketler, bir tutsaklıklar yüzyılıdır. Türkiye Türklüğü yüzyılın başında canını dişine takarak tutsak olmaktan kurtulmuş, Mustafa Kemal adlı bir bozkurtun önderliğinde cumhuriyetin aydınlık ışıklarına kavuşmuştur. Cumhuriyet Türküsü, işte bu kurtuluşun romanıdır.
Sınırlarımızın ötesinde kalan Türklükte ise binlerce trajedi yaşanmıştır. Işınsu işte bu trajedilerin romancısı olmuştur. Azap Toprakları, Batı Trakya Türklerinin; Çiçekler Büyür, Bulgaristan Türklerinin; Tutsak, Kerkük Türklerinin trajedilerini anlatır. 1970'li yıllarda Türkiye Türkleri de kızıl pençenin altına alınmak istenmiş, fakat onlar, "ülkücü" adlı destan kahramanlarının direnişi sayesinde bu felaketten kurtulmuşlardır. Direnişle yurdumuzu kurtardık ama nice şehidimizi de toprağa verdik. Işınsu'nun Sancı romanı da işte bu direnişin romanıdır; Dursun Önkuzu'nun şahsında şehitlerimizin hatırasına dikilmiş bir anıttır.
Tutsak Türkleri anlatan romanlardan sonra Işınsu, tasavvuf erenlerine yöneldi. Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri ile Yunus Emre'yi, Bukağı ile Niyazi-i Mısrî'yi romanlaştırdı. Daha sonra Hacı Bayram ve Hacı Bektaş romanları.
Tiyatro eserleri de kaleme alan Işınsu'nun edebî zirvesi bence Çiçekler Büyür romanıdır. Köy camisine Türk bayrağının asılması, Türklerin lideri olan Arif'in cesedinin köy meydanına bırakılması gibi heyecanı yükselten sahneler de Çiçekler Büyür'ün zirvesidir. Bu eser Türklüğün modern destanı olarak sanatın bütün türlerine, tiyatroya, sinemaya, operaya uygulanmalıdır.
Işınsu'nun romanlarında mekân ve eşya tasviri çok görülmez. Psikolojik roman denilecek derecede onun romanlarında kahramanların psikolojileri öne çıkar fakat ruhi tahliller de tasvir yoluyla yapılmaz. Kahramanların psikolojileri hareketler ve karşılıklı konuşmalarla verilir. Bence Işınsu'nun başarısı da işte buradadır. Okuyucuyu duraksatmaz, dinlendirmez. Siz de olayların akışına kapılır ve romanı bir solukta bitirirsiniz. Çiçekler Büyür'ün başlangıcı belki bu bakımdan bir istisna teşkil eder. Olaylar ağır ve yavaş ilerler. Sanki bu, daha sonra hızla akacak olan trajik olaylara bir hazırlıktır. Ondan sonra durmanız mümkün değildir. Olaylar akıp gider; olaylarla birlikte Türkçe de su gibi akar. Okuyucu da bu akıntıya kendini kaptırır.
Işınsu sadece bir roman ve tiyatro yazarı değildir. Işınsu demek aynı zamanda Töre dergisi demektir. Sancı ile ülkücülerin romanı yazılırken Töre ile ülkücülerin fikir dünyası beslenmiştir. Evet 1970'lerde fikir diye, sanat diye bazı kaygılarımız vardı. Necmettin Hacıeminoğlu, Mustafa Kafalı, Mehmet Eröz, Erol Güngör, Ayhan Tuğcugil bilim ve fikir yazılarıyla Töre'yi dolduruyorlardı. Bizim böyle yazarlarımız ve Töre gibi bir fikir dergimiz vardı.
Benim Erzurum yıllarındaki içli dostum Yetik Ozan, Töre dergisinin şairiydi. Atmaca Uçurumu Töre'de vücut buldu. Yetik Ozan'ın tutsak Türkleri anlatan şiirleri, Coşkun Karakaya'nın, Garipkafkaslı'nın çizgileriyle süslenirdi. Şiir ve resmin yanında tiyatro ve sinema eleştirileri de yapmaya çalışırdık. Dedim ya o yıllarda bizim fikir diye, sanat diye bazı kaygılarımız vardı. Ve bu kaygılar, Işınsu'nun elleriyle büyüttüğü Töre'de dile gelirdi.
Fikir ve sanat kaygısı olmayanlardan, kendi geçmişlerini inkâr edenlerden ilgi beklemek bence boşunadır. Belki de daha doğru ifade "böylelerinden ilgi beklemek gerekmez" olmalıdır.
Ülküler, fikir ve sanat üzerinde yükselir. Ülküler, beyinlere ve ruhlara fikir ve sanat yoluyla yerleşir. Emine Işınsu, ülkücülüğümüzün fikir ve sanat yükünü yüklenmiş olan fedakâr bir sanatçımızdı. Onu hiçbir zaman unutmayacağız.
https://millidusunce.com/isinsu/
FACEBOOK YORUMLAR