Orhun bölgesindeki Uygur Kağanlığı 840 yılında yıkılınca Uygurlar güneye ve güneybatıya göç ettiler. Güneye göç edenler, Çin'in bugünkü Gansu eyaletinde Kansu Uygur Hanlığını, güneybatıya göç edenler, bugünkü Doğu Türkistan'ın orta ve doğu kısımlarında Hoço Uygur Hanlığını kurdular.
Kansu ve Hoço hanlıklarındaki Uygur Türkleri yerleşik hayata geçtiler; tarımla, ticaretle ve çeşitli zanaatlarla uğraştılar. Çoğunlukla Mani ve Burkan (Buda) dininde idiler. Kâğıt ve mürekkep kullandılar. Soğdak (Soğd) alfabesinden geliştirdikleri Uygur alfabesiyle yazma ve basma eserler meydana getirdiler.
1900-1914 yıllarında Doğu Türkistan'a ve Gansu eyaletine yapılan ilmî seferlerde Uygurlardan kalma yüzlerce eser, binlerce belge bulundu. Bu eser ve belgeler şimdi Berlin, Londra, Paris, Petersburg, Kyoto şehirlerinde korunmaktadır.
Eski Uygurlardan kalan bu eser ve belgelerde Türk, Türkçe, Türk tili (dili) kavramları pek çok kez geçmektedir. Yüzlercesi incelenmiş olan eser ve belgelerin en son sözlüğü 2021'de Jens Wilkens tarafından yapılmıştır.
Wilkens'in sözlüğündeki ilk türk maddesinde anlamlar "güç, kuvvet; gençliğinde olan; güçlü, yiğit" olarak verilmiş; türk yigit bolmak, "yiğit olmak", türk yüreklig "yiğit ve yürekli" olarak açıklanmıştır.
İkinci türk maddesinde anlamlar, "Türk; Türk dili; vahşi, medeni olmayan, göçebe (gibi), barbar; medeni olmayan halk" olarak verilmiştir. Bu maddede türk bodun "Türk halkı", türk sakış "Türk takvimi", türk tili "Türk dili, Eski Uygurca", türk uluş "Türk soyu", türk yuçul bodun "medeni olmayan halk" olarak açıklanmıştır.
Wilkens Türkçe maddesine ise "Türkçe, Eski Uygurca" anlamını vermiştir.
Üzerinde çalışılmış eserlerden birkaç örnek de ben vereyim.
10. yüzyılda Tohar dilinden çevrilmiş Maytrısimit adlı eserde şöyle deniliyor: …Prtnayarakşt açarı tohrı tilintin türk tilinçe aktarmış maytrısimit nom bitigde… "… Üstat Prajnâraksita'nın Tohar dilinden Türk diline çevirdiği Maytrısimit (adlı) din kitabında…"
Eski Uygurlardan kalma Hüen-tsang biyografisinde de şöyle deniliyor: Yana Tawkaç tilintin Biş Balıklıg Sıŋku Şeli Tutuŋ yangırdı Türk tilinçe ewirmiş… "Yine Çin dilinden Beşbalıklı Sıŋku Şeli Tutuŋ'un tekrar Türk diline çevirdiği…"
Eski Uygur döneminin en önemli çevirmenlerinden Sıŋku Şeli Tutuŋ, Altun Yaruk (Altın Işık) çevirisinde ise "Tawgaç tilintin Türk Uygur tilinçe" der. Yani kendi dili için hem "Türk dili", hem "Türk Uygur dili" terimlerini kullanır.
Reşid Rahmeti Arat'ın 1965'te yayımlanan Eski Türk Şiiri kitabındaki "Ölüm Tasviri" şiirinin başında da adınçıg türkçe başik "başka bir Türkçe ilahi" ibaresinin bulunduğunu Arat belirtmektedir (s. 22).
Demek ki Eski Uygurlar da kendi dillerine Türkçe, Türk tili (dili) diyorlarmış. Bazen de Türk Uygur tili. O dönemde Türk kelimesi de bir millet (halk) adı olduğu gibi ayrıca "güç, kuvvet; güçlü; medeni olmayan" gibi anlamlara geliyormuş.
FACEBOOK YORUMLAR