Cibilliyetsiz
Başlıktan dolayı okuyuculardan özür dilerim. Özür dilerim çünkü yanımda olan birisi, başkaları hakkında cibilliyetsiz, soysuz, zavallı, rezil, sefil, zelil, nasipsiz, kanı bozuk, sütü bozuk, alçak, çukur vb. kelimeleri kullanırsa ben rahatsız olurum. İnsanları sık sık bu kelimelerle niteleyenler beni rahatsız eder. Mümkün olduğu kadar böyle insanlarla bir arada olmak istemem.
Cibilliyetsiz, “yaratılışı bozuk, sütü bozuk, soysuz” demektir; çok ağır bir nitelemedir ve bir insan hakkında böyle konuşmak hiç doğru değildir. Sıradan insanlar dahi konuşmalarına dikkat etmek, başkalarına karşı saygılı olmak zorundadır. Sıradan insanlar için bile şart olan bu tutum, toplum önderleri için ise mutlak şarttır. Siyasiler, bilim adamları, sık sık televizyonlara çıkan aydınlar, sanatçılar konuşmalarına herkesten daha fazla dikkat etmek zorundadırlar. Onlar düzgün, edepli ve saygılı konuşmalıdırlar ki toplum da onları örnek alsın.
İnsanlar, gerçekten toplum önderlerini, siyasileri örnek alıyor olmalılar ki sosyal medya, yakası açılmadık küfürlerle doluyor. Doğrusu, argo çalışmak isteyen bir dil bilimci için sosyal medya müthiş bir kaynak. Aslında siyasetçilerin konuşmaları da önemli bir kaynak. Bu konuları çalışan dil bilimciler var mı acaba?
Televizyonda haberleri dinlerken bu tür kelimeleri kullananlardan ötürü çok utanıyorum. Konuşanın yüzü kızarmıyor ama benim yüzüm kızarıyor. Böyle konuşan insanlar, benim de vatandaşı olduğum bu ülkeyi nasıl yönetiyorlar? Nasıl oluyor da böyle insanlar yönetim makamlarına gelebiliyor? Yoksa utanmama hâli çok yaygınlaştı da ben mi onlar arasında garip kaldım?
Bazen, iyisi mi televizyonu açmayayım, haberleri dinlemeyeyim, diyorum ama bu da mümkün değil. Bu ülkede yaşıyorum ve ne olup bittiğini öğrenmek zorundayım. Ülkede ne olup bittiğini anlamaya çalışırken birden kulağıma, yüreğime darbeler iniyor: Cibilliyetsiz, ahlaksız, yüzsüz, alçak, çukur…
Acaba bir gün politikacılarımız, Eski Türkiye’nin politikacıları gibi düzgün konuşan, saygılı insanlar hâline gelebilecekler mi? Yahut da Osmanlı beyefendileri gibi olabilecekler mi? Yoksa Yeni Türkiye’nin politikacıları, Osmanlı’nın tulumbacılarına, Patrona Halil’in külhanilerine, tellaklarına mı özeniyorlar?
Çevremizde genel bir kabalık sorunu var galiba. En yukarılardan başlayıp aşağılara doğru yayılan bir kabalık sorunu. Yoksa en aşağılardan başlayıp yukarılara doğru çıkan mı deseydim? Galiba kabalık iki yönlü yayılıyor.
Bir de şu var. Bazı insanlar bu tür konuşmaları yiğitlik, efelik, kahramanlık gibi algılıyor. Kendi tuttukları politikacılarla övünüyorlar; “Nasıl da oturttu ama!” filan diyorlar. Bu algı, işin vukuundan da beterdir. Çünkü kabalık revaç görüyor demektir. İnsanların kabalıktan hoşlandıklarını gören siyasetçiler ağızlarını daha da bozuyorlar.
Bir kez yazmıştım, tekrar yazayım. Kaba ve hoyrat dilden yakınan politikacılarımız da var elbette. Onlar rakiplerine “siz” diye hitap etmeye başlasalar ve bunu vurgulasalar. Mesela şöyle deseler: “Politikacılarımızda gittikçe yayılan kaba ve hoyrat dile dikkat çekmek için bundan sonra biz bütün konuşmalarımızda rakiplerimize “siz” diye hitap edeceğiz.” Bence gazeteler, şöyle sütunlar da açabilir: “Filan kişi bugün bu kelimeleri kullandı; falan kişi bugün şu kelimeleri kullandı.” Yani bir tür teşhir.
Etkisi olur mu acaba? Bence denemenin zararı yok.
İlk yayın yerİ.https://millidusunce.com/cibilliyetsiz/
FACEBOOK YORUMLAR