1915 yılı, İtilaf Devletleri'nin denizden ve karadan Anadolu'ya saldırdıkları yıldır. Haçlı donanması Antalya/Kaş'tan, İzmir'den, Çanakkale'den saldırıya geçmiştir.
Çanakkale savaşlarını hepimiz biliriz. Çanakkale bir mahşerdir:
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin,
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin...
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkaz-ı beşer.
Ölümlerle eğlenen Türk neferi vatan savunmasındadır. Başlarında Mustafa Kemal gibi bir askerî deha bulunmaktadır. Onlar sayesinde Çanakkale geçilememiştir.
Aynı sıralarda haçlıların bazı savaş gemileri de İzmir körfezindedir: İngiliz gemileri Euryalus, Hamshire, Triumph, Swiftsure, Theseus, Rus gemisi Arnold, Fransız gemisi Klebert... İki de uçak gemisi: İngiliz Ben My Chree ve Fransız Anne Ricmers. Bunların dışında nakliye gemileri ve monitör denilen küçük savaş gemileri... Nakliye gemileri de vardır çünkü İzmir'e çıkarma yapmak niyetindedirler.
Haçlı donanması Uzun Ada'yı işgal etmiş, iç körfeze doğru ilerlemeye başlamıştır. Körfezin daralan bölgesini, Çiğli-Yenikale arasını geçebilirlerse İzmir'e çıkacaklardır.
Bugünkü Narlıdere civarında bulunan Yenikale, Köprülü Mehmet Paşa'nın yaptırdığı ve 1666'dan beri İzmir'i haçlılara karşı savunan gazi bir kaledir. Devletimiz Birinci Dünya Savaşı'na girince Yenikale yine devrededir. Kıyıda toplar mevzilenmiş, deniz mayınlanmıştır.
Haçlı donanması, 5 Mart 1915 günü kıyıları bombalamaya başlar. Aliağa, Reşadiye, Şakran bombalanır. Yenikale tam üç saat yoğun bombardıman altındadır. Türk istihkâmlarına 140'a yakın top mermisi atılır. Askerimizden yaralananlar olur. Ama karşı ateş de hemen başlamış ve bir düşman gemisi batırılmıştır.
Ertesi sabah bombardıman devam eder. Mayınlarımız geçit vermez ve düşmanın bir mayın gemisi batar. Ertesi gün bir mayın gemisi daha denizin dibindedir.
Haçlılar İzmir'e çıkmak için tam on gün boyunca uğraşırlar. İttihat ve Terakki Partisi'nin İzmir sorumlu kâtibi Celal (Bayar) Bey'dir; yanına müftüyü alır ve gazi kaleyi ziyaret eder. Askerimizin zaten mevcut olan manevi gücü daha da artmıştır.
İngiliz donanmasının amirali aynı zamanda küstah bir adamdır. İzmir Valisi Rahmi Bey'e bir ültimatom gönderir ve "Şehri teslim et." der. İzmir'i bir prenslik yapacaklar, yönetimine de prens unvanı ile Rahmi Bey'i getireceklermiş. Öyle ya, ilk Haçlı seferlerinden beri Anadolu ve Orta Doğu'da prenslikler kurmaya alışıklar. Tabii Rahmi Bey'den ve bataryalarımızdan gerekli cevabı alırlar.
Gazi kalemiz direnmiş, şehitler verilmiştir. Fakat düşman Yenikale'yi geçememiş, iç körfeze girememiştir. Üstelik bazı gemilerini de kaybetmişlerdir. Kalanları Çanakkale'ye sevk ederler.
1911-1922 arası Türklerin ölüm kalım savaşı yaptığı yıllardır. Bu on yıl içinde daha bilmediğimiz nice kahramanlıklar, nice destanlar vardır. Ve tabii nice facialar vardır. Evlatlarını, eşlerini kaybeden kadınlar; babalarını kaybeden, yetim büyüyen çocuklar vardır. Nice ocaklara ateş düşmüştür.
Bugün yaşayan nesiller, çok da uzak olmayan bu kahramanlıkları ve bu faciaları bilmek zorundadır. Müzelerle, edebî eserlerle, filmlerle bu olayların her biri anılmalı, canlandırılmalı, yaşatılmalıdır.
Yenikale Savunması edebiyata girmiş midir bilmiyorum. Gülseren Engin'in Ağlama Smyrna Döneceğim romanında Uzun Ada'nın işgali ve oradaki bir Rum kızının acıklı macerası vardır. Yenikale gazilerimiz ve şehitlerimiz ise yeni romancılarını ve senaristlerini bekliyor.
Allah'tan İzmir'de Celâl Öcal Bey var. Bu tür olayları unutturmamak için elinden geleni yapıyor. 5 Mart günü saat 11.00'de Yenikale şehitliğinde bir tören yaparak 106 yıl önceki bu olayı ve şehitlerimizi anacaklar.
Acaba diyorum, savunmada kullanılan toplar bir araya getirilip bölgede bir açık hava müzesi kurulamaz mı? Şehitlerimizin eski anıtı ihya edilemez mi?
Türk milleti unutma! Şehitlerini andıkça var olmaya hak kazanacaksın!
FACEBOOK YORUMLAR