YAVUZ SULTAN SELİM HANA VEFA BORCU
2021 yılı Yavuz Sultan Selim han’ın vefatının 500. yıl dönümüydü. Vefat yıl dönümünde Manisa Vakfı olarak ecdadımıza vefa borcumuzu ödeyebilmek adına 500 hatim okuyarak kabri başında anma programı yapmış idik. Şimdi sırada bir başka hizmete imza atmaya geldi. Bir süredir üzerinde çalıştığımız, vefat ettiği yer olan Tekirdağ Muratlı ilçesi Yukarı Sırt Mahallesi ( Köyü)’n de gömülü bulunan iç organlarının bulunduğu yerde bir otağ yapılması ona yakışacak, onu hatırlatacak ve bölgeyi turizm açısından cazibe noktası kılacak bir çalışmayı hayata geçirmek için kolları sıvadık. Bunun için Tekirdağ Valiliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri ile görüşmelerimiz devam ediyor. En kısa zamanda burada bir eserin ortaya çıkmasını sağlamış olacağız.
Yavuz Sultan Selim Han’ın Yukarı Sırt bölgesinde yaşadığı son dönemlerini kısaca hatırlayalım.
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır Seferi'nden sonra Batı Seferi'ne çıkmak üzere hazırlıklara başlar. Bu amaçla önce Veziriazam’ı ve Kapıkulu askerlerini Edirne’ye göndermiştir. Daha sonra kendisi de 2 Şaban 926/Ağustos 1520 yılında Edirne’ye doğru yola çıkmıştır. Ancak Sultan Selim’in, sırtında bulunan bir çıban yarasından dolayı rahatsızlığı artmıştır. Halk arasında yanıkara olarak da isimlendirilen bu çıban, Şirpençe ya da Aslan Pençesi ismiyle bilinmektedir. Yavuz Sultan Selim, Edirne’ye harekete karar verdikten sonra bir gün musahibi Hasan Can’a sırtına bir şeyin battığını söylemiş, bunun üzerine Hasan Can, elini hükümdarın sırtına sokmuş fakat bir şey bulamamıştır. Ancak ikinci sefer yine aynı şeyden şikâyet edince o zaman Hasan Can, Sultan Selim'in sırtına bakmış ve henüz baş vermiş, etrafı kızarmış ve tam olgunlaşmamış sert bir çıban görmüştür. Bunu Sultan Selim'e söyleyince, Sultan çıbanı sıkmasını istemişse de Hasan Can: "Pâdişahım, büyük bir çıbandır, henüz hamdır, zorlamak caiz değildir, bir münasib merhem koyalım" demiş, bunun üzerine Sultan Selim "Biz Çelebi değiliz ki, bir çıban için cerrahlara müracaat edelim" cevabını vermiştir. O geceyi ızdırap içinde geçiren Hünkâr, ertesi gün hamama giderek orada çıbanı sıktırıp zedeletmiş, fakat bu da ızdırabını artırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Bunun üzerine Hasan Can'a "Seni dinlemedik amma kendimizi helâk ettik" deyip çıbanın macerasını anlatınca Hasan Can "neredeyse aklım başımdan gidiyordu" diyecektir. Bütün bu sıkıntılara rağmen Yavuz Sultan Selim Han, sefer daha önce kararlaştırıldığı için geri dönmeyerek hasta olduğu halde 2 Şaban 926/Ağustos 1520 tarihinde Edirne’ye doğru yola çıkmıştır. Yavuz Sultan Selim, Çorlu’da 40 gün Başhekim Ahmed Çelebi tarafından tedavi edilmiş fakat yara yine de büyüyüp açılmıştır. Hareket edemeyecek kadar yorgun düşen Yavuz Sultan Selim Han o dönemlerde Çorlu’ya bağlı olan ancak bugün Muratlı ilçesinin bir köyü olan Yukarı Sırt köyünde hakim bir tepeye otağını kurdurmuştur. Yapılan bütün tedaviler sonuç vermeyince Sultan Selim Han tedavilerden artık ümidini kesince Edirne'de bulunan Veziriazam Piri Mehmed Paşa ile vezir çoban Mustafa Paşa’yı ve Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşa’yı yanına çağırtmış ve onlara vasiyetini bildirmiştir. Ayrıca acele edip yetişmesi için Manisa Valisi olan oğlu Şehzade Süleyman’a haber göndermiştir. Ancak oğlu gelmeden 926/1520 yılında 8 Şevval'ı 9'una/21 Eylül'ü 22'sine bağlayan gece Yukarı Sırt köyündeki otağda ruhunu teslim etmiştir. Ordu haberi alıp dağılmasın diye kimseye bilgi verilmemiş ayrıca da ceset çürüyüp kokmasın diye iç organları çıkartılıp buraya gömülmüştür.
Padişah Yavuz Sultan Selim’in hikâyesi böyle. Osmanlı padişahları arasında 1. Murat Hüdavendigar’da Kosova Savaşı’nda şehit düşmüş ve iç organları Priştine-Mitroviça kara yolunun yakınlarındaki Mazgirt Köyü’ne gömülmüş ve Yıldırım Bayezid tarafından oraya bir türbe yapılmıştır. Sultan 1. Murat ile aynı akıbeti yaşayan ve sefere giderken vefat eden Yavuz sultan Selim Han’ın iç organları da Yukarı Sırt Köyü’ne gömülmüş. Ancak bundan belki bir çoğumuzun haberi yok. Bugün orada Yavuz’u hatırlatma adına ilçede bir dönem kaymakamlık yapan Mahmut Hersanlıoğlu tarafından hatıra ormanı yaptırılmış. Bu elbette anlamlı ve güzel bir çalışma olmuş. Böyle çalışkan gayretli idareciler bulmak, elini taşın altına sokmaya çalışan yöneticileri görmek bizleri gururlandırıyor. zira bu tarz yöneticilerin sayısı gittikçe azalıyor. Hatıra ormanı bugün büyüyüp gelişmeye devam ediyor. Ancak burada sadece bir hatıra ormanı yapmak tek başına yeterli değil. Biz Manisa Vakfı olarak bugün Padişah Yavuz Sultan Selim’in iç organlarının gömülü olduğu noktaya kalıcı bir eser bırakmak için mücadele veriyoruz. Bir otağ veya namazgah şeklinde bir eser yapılması için girişimlere başlamış bulunmaktayız. Burada yapılacak böylesi anlamlı bir eser hem yavuz Sultan Selim’e bir vefa olmuş olacak hem de Muratlı ilçesinin Yukarı Sırt köyünün ecdat ile bağlantısı pekiştirilmiş olacak.
Tekirdağ ilinin Muratlı ilçesine bağlı Yukarı Sırt köyünün Yavuz Sultan Selim Han ile olan anlamlı bağını taçlandırma zamanı gelmiştir. Bu konuda yapılacak çalışmalara bütün yöneticiler canı gönülden destek vermeleri gerekir.
FACEBOOK YORUMLAR