TARİHİN BİZE EŞSİZ MİRASI ‘BEYŞEHİR’
Ülkemizin her bir köşesi tarihten ve eşsiz tabiat güzelliklerden bir parça barındırmaktadır. Anadolu coğrafyası birçok medeniyete ev sahipliği yapması dolayısıyla kültürel zenginliğin bol olduğu bir yer. Birçok kez gezip dolaştığım ve tabii güzelliği yanı sıra eşsiz tarihine hayran kaldığım yerlerden biri olan Konya ilimizin ilçesi ve ilin kuzeybatısında yer alan Beyşehir görülmeye değer bir yerdir.
Tarih, kültür ve eşsiz tabii güzelliklerin iç içe yaşandığı Beyşehir, bu özelliklerini günümüze kadar hiç kaybetmeden devam ettire gelmiştir. Bu yönüyle dünyanın sayılı şehirlerinden birisi olan Beyşehir’in tarihi M.Ö. 8.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Şehirde yapılan tarihi kazılardan anlaşılacağı üzere Neolitik Çağ höyüğü olan Erbaa Höyüğü bunu bizlere göstermektedir. Tarihin ilk dönemlerinden bugüne birçok medeniyete ev sahipliği yapan Beyşehir, köklü geçmişinden miras kalan tarihi yapılarıyla, muhteşem tabiat güzellikleriyle, gölüyle, zengin kültürüyle ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Kurt Beşiği ve Eflatun Pınar anıtlarından anlaşılacağı üzere şehir en önemli devrini Hititler döneminde yaşamıştır. M.Ö. 2.000 yıllarında bölge de yaşayan Hititler buraya ölmez eserler bırakmışlardır. İlkçağlar'da Beyşehir Gölünün de içinde olduğu bölge Pisidya adıyla anılırmış. Hititler döneminde bölge zaman zaman Mısır ve Asur Devletlerinin istilasına uğramıştır. M.Ö.1200 yıllarında bölge Frigler'in egemenliğine geçmiştir. Daha sonra bölgede Psinya adında bağımsız bir devlet kurulmuştur. M.Ö. 7. Yüzyılda bütün Ege’de hakimiyet kuran Lidyalılar bölgeye hâkim olmuşlardır. Lidyalılar’dan sonra kısa bir süre Persler'in eline geçen Beyşehir Yöresi M.Ö. 333 yılında Anadolu’yu istila eden Büyük İskender'in devleti Makedonyalıların eline geçmiştir. M.Ö.120 yılında da bu kez bölge Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetine geçmiştir. Roma’nın 395 yılında Doğu ve Batı diye ikiye bölünmesiyle de Doğu Roma sınırlarında yani Bizans’ın egemenliğinde kalmıştır.
Batı Toroslar arasında Akdeniz Bölgesi’nin göller yöresinde kalan Beyşehir’de ilk Türk varlığı 1071 Malazgirt Savaşı sonrasında Anadolu topraklarına akın eden Anadolu Selçukluları zamanında olmuştur. 1240 yıllarında Anadolu Selçuklu Devleti’nin Sultanı Alaeddin Keykubat zamanında çoğunluğunu Oğuzların Üçoklar boyundan olan Türkmenler bölgeye yerleşmişlerdir. Beyşehir, Anadolu Selçukluları devrinde çok önem kazanmış, Alaeddin Keykubat "Eyrinaz Gezisi" Mevkiindeki (Şimdiki Gölyaka Kasabası) Kubadabad şehrini kurarak burayı ikinci başkent yapmıştır. Daha sonra şehir bütün Anadolu ile aynı kaderi paylaşarak Moğol istilasına maruz kalmış, bu istiladan sonra şehir yakılıp yıkılmış ve Viranşehir adıyla anılmaya başlanmıştır. Moğol istilasından sonra Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey, Süleymaniye (Beyşehir) şehrini kurmuş ve buradan bağımsızlığını ilan ederek Eşrefoğlu Beyliği'ni meydana getirmiştir. Beyliğin 65 kasabası, 70.000 süvarisi ve pek çok köyü vardı. İlhanlı Kumandanlarından Çobanoğlu Demirbaş 1326 yılında Eşrefoğlu Beyliği'ne son vermiştir. Bundan sonra Beyşehir, Hamitoğulları'na geçmiş, Hamitoğulları’ndan sonra Osmanlılar ve Karamanoğulları arasında 1374 yılından 1467 yılına kadar 20 defa el değiştirmiştir. 1467 yılında Fatih Sultan Mehmet, Beyşehir'i kesin olarak Osmanlı Devleti sınırları içine katarak Karaman Eyaletinin bir Sancağı yapmıştır. Nihayet 1872 yılında şehir bugünkü konumuna yani belediyeliğe dönüştürülmüştür.
Coğrafi konumu itibariyle çok şanslı olan Beyşehir’de gezilecek ve görülecek oldukça fazla yer vardır. Tarih kokan şehirde birbirinden güzel tabii güzellikler yer almaktadır. Beyşehir turizmine canlılık kazandıran, ülkemizin üçüncü büyük gölü ve milli park hüviyetinde olan Beyşehir Gölü ilçe sınırları içinde yer alan görülmesi gereken en önemli yerler arasındadır. Göl üzerinde otuza yakın ada ve on üç çeşit balık vardır. Ayrıca Kubad Âbâd Sarayı kalıntısı, Beyşehir'in batısında ve Beyşehir Gölü'nün güneyinde Gölyaka Beldesinin 1,5 km kuzeyinde sahilde yer almaktadır. Bunların yanı sıra Beyşehir Taş köprü, Yaka Manastır, Kale Kapısı, Bada Köprüsü, Leylekler Vadisi, Körükini Mağarası, Karagöl, Herakles Lahdi, Erbaa Höyüğü, Eflatun Pınar Hitit Anıtı, Hitit Mistia Antik Kenti, Roma İmparatorluk dönemine ait Lukyanus Kitabesi ve Altı Kaya Kabartması, Kız Kalesi ve Adası, Osmanlı devletinin son dönemlerinde yapılmış, bir dönem hükümet konağı olarak da kullanılmış Türk ev yapısını taşıyan konak, Anamas Dağları ve Beyşehir gölü içerisinde Hacı Akif Adası (dikit ve sarkıtlarla dolu mağaralarıyla) önemli turistik yerler arasında gelmektedir. Hz. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’yi ağırlamış Konya’da, muhteşem doğası ve kültürel zenginliği ile cazibe merkezi haline gelmiş bir yerdir Beyşehir. Konya’nın tabiatıyla insanı büyüleyen ilçesi Beyşehir’de, görülmeye değer en önemli eser ise 1296-1299 yılları arasında Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılan ve günümüzde hala tarihe meydan okuyan Eşrefoğlu Camii gelmektedir. Anıtsal taç kapısı, eşsiz mihrap ve minberi üstün ağaç ve çini işçiliği yönünden göz kamaştıran ve tamamen ahşap olan cami adeta müze gibidir. Eşrefoğlu Camii’ne gerçekleştireceğiniz ziyaret, zamanda yolculuk yapmaya eş değer bir durumla sizi karşı karşıya bırakacaktır. Türk mimari tarzının en güzel ahşap örneklerinden birisi olan Eşrefoğlu Camii Sekizgen, beşgen, yıldız ve geometrik dolgular ve bitkisel bezemeler ile kaplanmış minber, sedef ve fildişi çatmalarında görülebilecek derecede inanılmaz bir düzgünlük ve inceliktedir. Eşrefoğlu Camii yanı başında yer alan hamam, bedesten ve Taş Medrese de ayrı, görülmeye değer tarihi eserler arasındadır. 15 Nisan 2011 tarihinde Eşrefoğlu Cami’sinin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilmesi konusunda karar alınmış ve Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilmiştir. Eşrefoğlu Camii erken Anadolu Türk mimarisinin bütün ana mimari unsurlarını içermekte ve bugüne kadar İslam Dünyası’nda en büyük ve en iyi şekilde korunmuş ahşap sütunlu ve çatılı en güzel camilerden birisidir.
Tabiat ve tarih meraklıları için mutlaka gezilip görülmesi gereken yerlerin başında gelen Beyşehir, otantik ve nostaljik özelliğini kaybetmeyen köyleri ve av turizmi açısından önemli bölgeleriyle tam bir turizm cenneti sayılabilir.
Şehirde geçirilecek zamanın her anı çok kıymetlidir. Zira her yönüyle dopdolu bir yer Beyşehir. Burada tarihî mekânları ziyaret yanı sıra, gölde balık tutabilir, göl kenarında Karaburun Plajında kamp yapabilir, bisiklete binebilir, safari, dağcılık, doğa yürüyüşü, foto Safari, kuş gözlemciliği, Offroad, Yamaç Paraşütü, Göl Turizmi Teknecilik ve Su Sporları yapabilirsiniz. Beyşehir Gölü’nde yer alan 33 adadan ön plana çıkanları Mada Adası, Hacı Akif Adası, İğneli Ada, Çeçen Ada ve Aygır Adasıdır.
Tabiatın canlılığı ile hiç ayrılmak istemeyeceğiniz Beyşehir’de yapılan gezi sırasında buradan farklı kültürlerin bileşimi ile oluşan zengin mutfağındaki lezzetleri de tatmadan gelmeyiniz. En önde gelen lezzet elbette ki tatlı su balıklarıdır. Bunların en başında sazan, levrek, kadife, akbalık ve aynalı sazan balık türleri gelir. Beyşehir’e özgü balık yemeklerinin sayısı bir hayli fazladır. Beyşehir mutfağı farklı yemek türleri, kullanılan malzemeler ve pişirme usulleri ile incelenmeyi bekleyen Anadolu köy mutfağının zengin örneklerini sergilemektedir. Balık türleri dışında Beyşehir’de tadabileceğiniz lezzetler Konya’ya özgü çorbalardan Tayga, Mercimekli Oğmaç, Arabaşı, Tandır, Bamya, Süt, Tutmaç ve Erişte Çorbası, et yemeklerinden, Fırın Kebabı, Etli Ekmek, Çullama, İki Bıçak Arası Ciğer, Topalak Köfte ve Cella, sebzelerden Ekşili, Yumurtalı Kabak, Zülbiye (Papaz Yahisi), Patlıcan Bayıltan, Lahana Kapaması, Patlıcan Söğürmesi ve Çöpleme böreklerden ise Peynirli Kıymalı Börek, Kıkırdaklı Börek, Tandır Saç, Sedirler ve Tatar Böreği gelmektedir.
Coğrafi konumu açısından oldukça şanslı olan Beyşehir ülkemizin en büyük göllerinden birisini bünyesinde bulundurmakla tarihi özellikleri yanı sıra tabii güzellikleriyle de cazibe merkezi olmaya devam ediyor. Ülkemizde ahşap işçiliğinin zirvesine çıkmış Eşrefoğlu Camiini görmek için dahi olsa Beyşehir’e gidilir. Tarihin derinliklerinden gelen medeniyetler diyarı Beyşehir’i mutlaka görmeli, tabiatı, kültürel zenginliği ve tarihi burada özümseyerek yaşamalısınız. Beyşehir’i ne kadar anlatsak eksik kalır. Güzellikleri insanın iliklerine kadar işlenen bu şehri mutlaka ziyaret etmelisiniz.
FACEBOOK YORUMLAR