Önder GÜZELARSLAN

Önder GÜZELARSLAN

[email protected]

SEYYİD MAHMUD ÇAĞIRGAN-I VELİ

06 Ekim 2020 - 19:57

                                         SEYYİD MAHMUD ÇAĞIRGAN-I VELİ

Kerbelâ olayından sonra Seyyidler peyder pey Anadolu'ya sürülmüşler, ilkönce Malatya civarına, daha sonra oradan bir kısmı Van civarına Van'dan da Orta Asya'ya doğru geçmişlerdir. Anadolu’nun fethi döneminde Türklerin yanında yer almışlar ve Malazgirt Savaşı’ndan önce Anadolu'ya Horasan erenleri olarak tekrar gelerek Erzurum, Horasan, Gümüşhane civarlarına yerleşmişlerdir. İşte bu gelenlerin arasında Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri ve ailesi de vardır.

1040 yıllarında Giresun Alucra’nın Boyluca (Zun) bölgesine vazifeli olarak gelen aile ve Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri, burada hizmet ve irşad faaliyetlerine başlamıştır. Eldeki kaynaklar ve belgelerdeki arşivlere göre 1422–1518 yılları arasında yaşadığı ve 96 yaşlarında vefat ettiği tahmin edilmektedir. Bu aileye mahsus dergâh, medrese, cami, değirmen ve bin senelik tarihi olan dergâh evi günümüze kadar gelmiş ve ayakta kalabilmiştir. Tahminlere göre Türkiye'de geçmişten günümüze kalan en eski evlerden birisi olma özelliğini korumaktadır. 

Tarihi kaynaklarda anlatılan menkıbeye göre; padişah Fatih Sultan Mehmet Han Otlukbeli savaşına giderken Alucra'nın Boyluca köyünün yakınlarından geçerken ordusu ile birlikte istirahata çekilirler. Bu esnada Fatih Sultan Mehmed Han buyururlar ki "Burada bizden hiçbir Allah'ın kulu yok mu?" der. Bunun üzerine piri fani bir ihtiyar elinde bir sepet ile, "Padişahım size ve ordunuza peksimet ve azık getirdim" der. Cennet mekân padişah tebessüm ederek muhterem dede bize bu yetmez belli ki sende ihtiyaç sahibisin var git yoluna çoluk çocuğunla ye, kendin nafakalan der. Bunun üzerine o yaşlı zat yani Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri "Biz evladı Resuldeniz buraya da vazifeli olarak geldik, sen hele şunu bir orduna dağıt" der.
O büyük mürşidin kerameti zahir ile bir sepet peksimet bütün orduya yeter ve artar. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet o bölgeyi bu zata vakfeder. Bu vakfiyeye ait belgeler bugün hala arşivlerde kayıtlıdır. O bölgenin ismi de o kerameti hatırlatması nedeniyle “Peksimet Tepesi” olarak anıla gelmiştir.

Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri bölgede çok sayıda insana irşatta bulunmuş bölge halkının sevgisine, muhabbetine mazhar olmuştur. Kaynaklarda ifade edildiğine göre; Yavuz Sultan Selim Han şehzadeliği ve Trabzon valiliği döneminde Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri’ni tanıma fırsatı elde etmiş, kendisini sık sık ziyaret edip derslerine katılarak mana aleminin o büyük insandan feyiz ve ilham almıştır. Allah Resulü’nün buyurduğu gibi "Ehli beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez." İşte Osmanlı’nın padişahları, bu kıymetli soyu biliyor ve seviyorlardı.
Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri yaşadığı bölge de ulu çınara ilham suyu veren mana bahçıvanlarından birisidir. Horasan erenlerinden Ahmet Yesevi’nin ekolünden ve nakşi kolundandır. Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri’nin evlatları da civar köylere dağılmışlar hizmet ve irşatlarına buralarda devam etmişlerdir. Bir kısmı Çakmak köyüne bir kısmı da Delilli köyüne (Yükselen köyüne) gitmişlerdir.
1518 yılında vefat ettiği bilinen Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri’nin kabri Giresun-Alucra'ya bağlı Boyluca köyünde bulunmaktadır. Günümüzde bu mübarek insanın kabrini ziyaret edenler hiç eksik olmamaktadır.
Bu mübarek zatın kabrinin bulunması ile ilgili şöyle bir rivayet anlatılmaktadır.
Alucra-Boyluca'da imamlık, Kur'an-ı Kerim muallimliği ve Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri’nin dergâhında yedi yıl gibi bir süre türbedarlık hizmetleri yapmıştır. 1936 yılında Alucra'da dünyaya gelen Halvetiyye ricalinin günümüz temsilcisi olan Kasım Baba Hazretleri bu konuda şöyle bir nakilde bulunmaktadır.
"1959 yılı Ekim ayında, rüyada gördüğüm bir işaret üzerine, memleketim olan Alucra kazasına, oradan da Boyluca köyüne gittim. Köy halkı tarafından hüsn-ü kabul gördüm. Halk tarafından sevildiğimi anladım. Köylüler bana: "Burada kalıp çocuklarımızı okutacak ve imamlığımızı yapacaksın" dediler. Ben de kendileri ile bin lira yıllık ücretle anlaşıp, 1966 yılına kadar tam yedi sene bu vazifeye devam ettim. Bu köylülerle yaptığım zahiri bir anlaşma idi. Ben aslında, mana aleminde gördüğüm zatı arıyordum. Daha sonraları bu zatın aynı köyde metfun bulunan Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri olduğunu anladım. Köye vardığımda, okul denilebilecek bir bina yoktu. Cami harap, dergah perişan, Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri’nin türbesinin de içinde bulunduğu kabristan köyün sığır ve davarlarının yaylağı haline gelmişti. İşe, köye hemen yeni ve modem bir ilkokul kazandırmak üzere, okul yeri için uygun görülen yerden istimlak ile başlandı. Köy kısa zamanda modern bir okula kavuşturuldu. Daha sonra caminin tamiri, dergahın tanzimi ve bir misafirhane yapımı, derken sıra kabristanın ayak altında kurtarılmasına ve Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri’nin kabrinin yerinin tespit edilmesine geldi. Köy halkı, samimiyetimize inandığı için gereken yardımı esirgemiyorlardı. Mezarlığın etrafı da şanına yakışır şekilde duvarla çevrilip hayvan otlağı olmaktan kurtarıldı. Sıra, Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri’nin türbesinin yerinin tespitine gelmişti. İşin en heyecanlı safhası da bu sırada sergilendi. Rabbime sonsuz hamdüsenalar olsun ki, bu hususta bilhassa beni mahcup olmaktan korudu. Hazretin de himmetiyle ve bazı kimselerin gözleri önünde Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri’nin yattığı yer keşif ve tespit edildi. Bu noktada olup biten bazı şeyler var ki, onları anlatmam mümkün değil. Hazretin kabrini tespitten sonra kendisi manen türbe yapılmasını istemedi bunun üzerine kendilerine eğer sizin üzerinize bir türbe yapmaz isem gözün arkada kalır diye izin istedim. Hazrete türbenin yapılmamasının sebebi sorulduğunda; sağında ve solunda gömülü başka mevtalar bulunduğu için istemediğini belirtti. Bende, o mevtaları başka yere nakletmek şartıyla anlaştık. Köy halkı ile birlikte kazılar yapılarak hazretin kabri düzenlendi. Zarif bir türbe binası ortaya çıktı. Türbe kapısının dört bir yanını çevreleyen tek bir taştır. Bu taşın kabristan dışında tespit edilmesi, kabristana kadar nakli ile kapı yerine kadar getirilişi ve yerine kırılmadan kesilerek yerleştirilmesi, hazretin nice kerametlerinin meydana geldiği bir safhadır.
Seyyid Mahmud Çağırgan-ı Veli Hazretleri gibi gönül mihmandarlarını tanımak, onların kabirlerini ziyaret etmek hayır ve dualarına talip olmak gerekir. Bugün bu zatın adının yaşatılması için mücadele verenlere teşekkür etmek gerekir.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum