SAMİHA AYVERDİ
Son devir kültür ve edebiyat dünyamızın temel taşlarından biri olarak kabul edilen, eserleriyle bir İstanbul hanımefendisi olduğunu ortaya koyan Sâmiha Ayverdi, 25 Kasım 1905’te Ramazan ayının Kadir Gecesine denk gelen bir vakitte, İstanbul’un Şehzâdebaşı semtinde dünyaya gelmiştir. Kendisi gibi Türk kültürüne büyük hizmetlerde bulunmuş olan sanat tarihçisi ağabeyi Ekrem Hakkı Ayverdi'den sonra ailenin ikinci ve son çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.
Soyu babası Yarbay İsmail hakkı Bey tarafından Ramazan oğullarına kadar uzanmaktadır. Anne tarafından ise soyu, bugün Budin'de metfun olan Bektâşî dervişi Gül Baba'ya kadar dayanmaktadır. Gül Baba, aslen Merzifonlu olup on altıncı asırda yaşamış ve Kanunî Sultan Süleyman'ın Budin fethine iştirak ederek orada şehit düşmüştür. Hâlen türbesi ve tekkesi müze olarak ziyarete açıktır. Yine sülalesinin “silsilesi Cüneyd Bağdadi’ye varan Rıfaiyye tarikatine bağlı olduğu” belirtilmektedir
Sâmiha Ayverdi, muhtelif hatıralarında belirttiğine göre çok zarif ve engin görüşlü, kültür dolu bir aile içinde büyümüştür. Aile ortamında gerek anne annesi gerekse de diğer akrabalarının etkisiyle sevgi çemberi içinde eski büyük aile tipinin dadılı, halayıklı havasını teneffüs ederek zarif, narin bir İstanbul hanımefendisi olarak yetişmiştir. Bilhassa babasının kendisine karşı duyduğu sevgi öyle derin ve aşırı denecek bir mertebede olmuştur ki, doğuştan bazı meziyetleri bünyesinde taşır hale gelmiştir. Babası son derece dürüst, neşeli, hayattan kâm almayı bilen bir insandı. Öyle ki, herkesin bir lokma ekmek bulamadığı zamanlarda son derece suiistimale müsait bir mevkide bulunmasına rağmen çoluk çocuğunun kursağından bir lokma haram geçmesin diye çok hassas davranırdı. Babasının bu yönüyle her zamam gurur duyan Sâmiha Ayverdi hayatı boyunca babasının bu özelliğini de hayırla yâd etmiştir.
Sâmiha Ayverdi, çocukluğunu o dönemin en renkli semtlerinden biri olan Şehzadebaşı’nda geçirmiş, resmi öğrenimini Süleymaniye Kız Numune Mektebi’nde yapmıştır. Çocukluk döneminde dadısının kendisine anlattığı ninniler, masallar belleğinde çok güzel izler bırakmıştır. Bizim sözlü edebiyatımızda masalın çocuk eğitiminde yadsınamayacak kadar büyük önemi vardı. İşte Sâmiha Ayverdi de böyle çocuklara büyük değer verildiği bir zaman diliminde çocukluğunu geçirmiştir. İlk mektebinden sonra özel öğrenim görmüş olan, Sâmiha Ayverdi kültürlü bir aile çevresinde, evlerine sık sık gelen dönemin okumuş yazmış insanlarının arasında kültürel gelişimini sağlamaya çalışmıştır
Sâmiha Ayverdi’nin gençlik yılları, okumuş yazmış kimseler arasında geçmiş ve onlardan elde ettiği bilgi ve tecrübeler sonucunda yazarlığını geliştirmiştir. Çocukluğunda yaşadığı konak hayatı ve tarihi çevresi ile Osmanlı dönemi ve Rumeli Türklüğü ağırlıklı tarih kültürünü birleştirerek birçok roman yazmıştır. Yazdığı romanların yanı sıra çeşitli inceleme eserleri de bulunmaktadır. Kaleme aldığı makaleleri, başta Büyük Doğu olmak üzere, Kubbealtı Akademi Mecmuası ve daha birçok dergilerde yayımlanmıştır. İbrahim Efendi Konağı ve Yolcu Nereye Gidiyorsun isimli romanları en önemli iki eseridir. Edebiyat dünyasında daha ziyade bu iki romanı ile tanınmıştır. Sâmiha Ayverdi, dünya görüşü açısından muhafazakar bir yazar olarak bilinmektedir. “Tanzimat’ı Hakanî ve zorlama bir inkılap” olarak niteleyen, “Meşrutiyetin de memleket realitelerinin icbârı ile yapılmadığını” söyleyen ve nihayet, “Cumhuriyetin, Türklüğü bütünüyle Greko-Latin” medeniyeti camiasına mal etmenin seferberliğini açtığını öne süren Sâmiha Ayverdi’nin çağdaş kurumlarla derin bir uzlaşmazlık içinde bulunduğu görülmektedir.
Sâmiha Ayverdi, hizmetlerinden dolayı, 1978 yılında “Türkiye Millî Kültür Vakfı Armağanı” ile taltif edilmiş; 1984’te kendisine, Millî Kültür Vakfı Tarafından “Türk Millî Kültürüne Hizmet Şeref Armağanı” takdim edilmiş, 1985’de “Yeryüzünde Birkaç Adım” isimli eseriyle Boğaziçi Yayınları tarafından “Boğaziçi Başarı Ödülü” verilmiş; 26 Nisan 1986’da, Türk Edebiyat Vakfı tarafından “Millî Sanata Hizmetlerinden ötürü” bir plaket sunulmuştur. Bunların yanı sıra, Türk Edebiyat Dergisinin 127. sayısında Sâmiha Ayverdi için özel bir bölüm ayrılmıştır. Yazı hayatının 50. yılı dolayısıyla da, Aydınlar Ocağı Genel Merkezi tarafından 5 Mart 1988 tarihinde kendisine plaket verilmiş, aynı münasebetle Kubbealtı Akademi Mecmuası Ekim 1988 sayısında kendisine yer ayırmıştır. Türk Edebiyatı Dergisinin Ekim 1988 tarihli 180. sayısının bir bölümü de Sâmiha Ayverdi’nin 50. Sanat yılına ayrılmıştır.
1988 yılında yayınlanan “Hey Gidi Günler Hey” isimli eseri üzerine, Türkiye Yazarlar Birliğince kendisine “Yılın Dil Ödülü” verilmiştir. 13 Mayıs 1990 tarihinde, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, kendisine bir şükran beratı takdim etmiştir. 1992 yılında da Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliğince (İLESAM), kendisine “Üstün Hizmet Ödülü” verilmiştir.
Türk edebiyatının en güzel örneklerini ortaya koyan Sâmiha Ayverdi, Türk dilinin kudretli bir kalemi olarak eserlerinde imparatorluk dilinin bütün haşmetini ve güzelliğini sergilemiştir. İstanbul Türkçesini en mükemmel bir şekilde kullanmış, Osmanlı medeniyetinin önemli bir temsilcisi, Türk-İslam kültürünün mirasçısı konumunda olmuştur. Diğer yandan Türk tasavvuf edebiyatının son devir temsilcisi olarak kabul edilen Sâmiha Ayverdi, 22 Mart 1993 tarihinde ebedi aleme göçmüştür.
Onun hayatı bir edepli aksiyonlar manzumesi gibidir. Ömrünü, çok sevdiği milletinin kültür ve imanına hizmetle geçirmiş olmasıyla, kadirşinas Türk milleti ve kültür kuruluşları tarafından her daim şükranla anılmaktadır.
FACEBOOK YORUMLAR