İNSANLIK TARİHİ VE DİJİTAL DÖNÜŞÜM
Dünya tarih öncesi ve tarih sonrası olmak üzere iki önemli döneme ayrılmış, yazının bulunmasından önceki dönemlere “Tarih Öncesi Devirler”, yazının bulunmasından günümüze kadar geçen dönemlere de “Tarih Devirleri” olarak ifade edilmiştir.
Tarih öncesi dönemler “Taş Devri” ve “Maden Devri” diye iki kısma ayrılmıştır. Taş Devri de kendi içinde 3 bölüme ayrılmaktadır. İlk bölümü olarak kabul edilen Eski Taş Devri’nde yeryüzü buzullar ile kaplı olduğundan dolayı insanlar, mağaralarda ve ağaç kovuklarında yaşamışlar. Hayatlarını da avcılık ve toplayıcılık yaparak idame ettirmişler. Bu dönemin en belirgin özelliği insanlar hayatlarını idame etmenin dışında belirgin bir şey üretmemişler. Günümüze kalan ise yaşam alanları olan mağaraların girişlerine resimler yapmış olmalarıdır. Dönemin sonlarına doğru ateş bulunmuştur. Ateşin bulunması en önemli gelişmedir. İkinci bölüm olan Orta Taş Devri’nde buzullar yavaş yavaş erimeye başlamış, avcılık ve toplayıcılıktan üretime doğru bir geçiş olmuştur. Bu dönemde İlkel de olsa bir tarım faaliyeti başlamıştır. Yeni taş Devri diye adlandırılan Cilalı Taş Devri’nde insanlar üretkenliğe başlamış, taştan daha keskin aletler yapmış, toprak işlenerek tarım faaliyetleri başlamış, bir yandan hayvancılık gelişmiş, bitkilerden çeşitli giysiler yapmışlardır. İhtiyaç fazlası üretim olunca ticaret başlamıştır.
Taş devrinden sonra “Maden Devri” dönemi başlamış, ilk olarak bakırın bulunması ile “Bakır Devri” dönemi, sonrasında tunç elde edilince “Tunç Devri” son olarak demirin bulunması ile “Demir Devri” yaşanmıştır.
Tarih Devirleri’nin başlangıcı yazının bulunması ile başlamıştır. İlk olarak M.Ö. IV. bin yılında Sümerler tarafından çivi yazısı bulunmuştur. Daha sonra Mezopotamya, Mısır ve Anadolu’da yazı bulunarak o dönemde yaşayan toplumlar “Tarih Devir”lerine adım atmış olmuştur.
Tarih Devirleri de; İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.
“İlk Çağ” M.Ö IV. bin yılda Mezopotamya’da Sümerler’in yazıyı bulmasıyla başlamış, M.S. 375 yılında Avrupa’da yaşanan Kavimler Göçü ile sona ermiştir. Ancak bazı tarihçiler, İlkçağ’ın M.S. 476’da Batı Roma’nın yıkılmasıyla sona erdiğini kabul etmektedirler. Bu dönemde Şehir devletleri (site, polis) ve imparatorluklar ortaya çıkmış, krallık ve mutlak monarşiler şeklinde yönetimler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde modern bilimlerin temeli atılmıştır.
“Orta Çağ” Avrupa’da yaşanan Kavimler Göçü ile başlayıp, 1453’te İstanbul’un fethi ve Doğu Roma (Bizans)’ın yıkılması ile sona ermiştir. Kavimler Göçü, Avrupa’nın siyasi, sosyal, dini, bilimsel ve ekonomik yapısında çok önemli değişikliklere yol açmıştır.
“Yeni Çağ” İstanbul’un Fethi ya da Doğu Roma ( Bizans)’ın yıkılması ile başlamış, 1789’da Fransız İhtilali’ne kadar devam etmiştir. Bu dönemde Ortaçağın siyasi, sosyal, bilimsel ve ekonomik anlayışları değişmiş, aydınlanma başlamıştır. Coğrafi keşifler sonucunda Avrupa zenginleşmiş, sömürgecilik başlamıştır. Rönesans hareketleriyle de Avrupa kendini yenilemiş, eski kültürüyle barışmış, bilim-sanatta bir çığır açılmaya başlanmıştır.
“Yakın Çağ” 1789′da yaşanan Fransız İhtilali ile başlamış ve günümüze kadar devam etmektedir. Bu dönemin en belirgin olayı Sanayi Devrimi’dir. Sanayi Devrimi ile birlikte, sömürgecilik başlamış, ülkeler arasında rekabet te ortaya çıkmış ve bu rekabetle birlikte büyük dünya savaşları ortaya çıkmıştır. İki dünya savaşı (I. ve II. Dünya Savaşları) ile kasıp kavrulan dünyada bugün hala lokal anlamda bir çok yerde savaşlar ve iç kargaşalıklar devam etmektedir.
Yakın Çağın en önemli belirgin özelliklerinden birisi de Sanayi Devrimidir. Sanayi Devrimi ile birlikte motorlu taşıtların kullanımı gündeme gelmiş, petrol ve elektrik önemli ihtiyaçlar arasında yerini almıştır. Eski dönemlerde kullanılan insan gücü yerini makineleşmeye bırakmıştır. Özellikle tarım alanında insan gücü gittikçe hafiflemiştir. Sanayileşmeyi ilk olarak gerçekleştiren ülkeler, her zaman bir adım önde olmuşlardır. Sanayi ile kendilerini geliştirenler ve sanayileşmeyi doğru hamlelerle bir adım öteye taşıyan ülkeler gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmıştır.
Yine bu dönemde önemli bir atılım teknolojik gelişmeler olmuştur. Teknolojik gelişmeler sayesinde haberleşme alanında ve iletişim alanında ciddi adımlar atılmış, ekonomik dinamikler teknolojik gelişmeler doğrultusunda ivme kazanmıştır. Artık hayatın her noktasında teknoloji bir ihtiyaç halini almıştır. İnsan gücü ikinci plana itilmiş ancak beyin takımı diyebileceğimiz insanlar değer kazanmış, ileri teknoloji kullanarak üretim yapmak isteyen ülkeler beyin göçü transferine başlamışlardır. Teknolojinin gelişimi ile insanoğlu uzay araştırmaları sonucunda aya gitmeyi başarmış ve bugün dünyada farklı gezegenlerde yaşam imkanı olup olmadığı araştırılır hale gelmiştir. Sanayileşme ile nasıl eski alışkanlıklar birden terk edilerek sanayinin kullanılması, üretimde daha fazla ve daha hızlı mal üretebilmek için en son teknolojik makineler tercih edilir oldu ise, bugüne geldiğimizde de dijital ortam hayatımızın önemli bir parçası oldu. Öyle ki, dijital hayatı yok saymamız ya da onu içselleştirmememiz dünyanın gittiği yönden uzak kalmamıza sebep olmaktadır.
Dijital Dönüşüm sadece bir tek insanın, bir firmanın ya da her hangi bir nesnenin dijital hale gelmesi demek değildir. Bugün dijital dönüşüm bir devrim niteliğindedir. Dijital dönüşüm ile dünya yeni bir evreye doğru kaymaktadır. Nasıl ki, Fransız İhtilali sonrasında başlayan Sanayi Devrimi ile Yakın Çağ başladı ise belki de bugün internet çağıyla beraberinde gelen dijital dönüşüm ile birlikte Yakın Çağ’a bir evre daha açmış olundu. Dünya tarihsel sürecine baktığımızda ateşin bulunması, yazının icadı, madenlerin buluşu, son dönemde de sanayileşme ile sanayi alanında kullanılan (elektrik, doğalgaz, petrol vb.) enerji kaynaklarının keşfedilip kullanılması birer devrim ise dijital dönüşüm ve internet çağı da onlar kadar ve onlardan daha fazla önemli bir devrimdir.
Dijital Çağ ya da Dijital dönüşüm dönemi sadece teknolojik bir olgu değildir, dünyadaki bütün ülkeleri ve bütün insanlığı etkileyen bir süreçtir. İnsanların düşünme biçimlerini, alışkanlıklarını ve olaylara bakış tarzlarını değiştirmektedir. Günümüzde dijital dönüşüm ile bilgiye ulaşma çok kolaylaşmış bir o kadar da hızlanmıştır. İnternet aracılığıyla dünyanın bir ucunda gerçekleşen bir olayı anında öğrenebiliyoruz. Sadece bilgi değil, üretilen ürünlere de ulaşmamız kolaylaştı. Küçük bir köy olarak ifade ettiğimiz dünya artık küçük bir eve döndü. Dünyadaki ekonomik ve siyasi gelişmeleri anında takip edebilir olduk. Ticarette de e-ticaret aracılığıyla yerli yabancı her türlü ürüne fiyat kıyaslaması yapabilerek ulaşma imkanı elde edebiliyoruz. Bütün bunlara baktığımızda dijital dönüşümden kaçışımız yok. Buna ayak uydurmamız gerekiyor. Ayak uydururken dikkat etmemiz önemli bir argüman ise hız. Yani dijitalleşmedeki hız. Artık hızlı olan kazanıyor. Günümüzde dijital dönüşüm hızı inanılmaz ve baş döndürücü hızla ilerliyor.
Bütün dünyayı saran dijital hayat, artık bütün yönüyle hayatımızın önemli bir parçası. Ekonomiden tutun da gündelik hayatımızın içindeki her alanda var. Eski hayatımızı gözden geçirerek, yeni dönem olarak niteleyeceğimiz bu dijital dönemde yerimizi alabilmek için son derece hızlı kararlar alarak hareket etmeliyiz.
Dijital dönüşümün bir parçası olan ve yeni bir hayat tarzı olarak niteleyebileceğimiz sosyal medyanın da içinde olmamız gerekiyor. Sosyal medya ve dijital hayat doğru kullanıldığı sürece günümüzün önemli bir iletişim aracı ve gücü olmaya devam edecek. Bu yönüyle dijital dönüşüm çağımızın en önemli bir buluşu da diyebiliriz. Hoş geldiniz Dijital Çağa…
ÖNDER GÜZELARSLAN