FİZİĞİN BABASI İBN-İ HEYSEM
İnsanlık tarih boyunca araştırmacı olmuş ve yeni bilgiler öğrene öğrene dünya hayatını sürdürmeye çalışmıştır. Zamanla demiri, ateşi, tunç ve bakırı bulan insanlar her geçen gün araştırmalarına hız katmıştır. Bugünkü seviyeye gelmemizin temelinde de bu bililer ve araştırmalar yatmaktadır.
Ancak insanlık tarihi incelendiğinde, ilim, bilim, fen ve teknoloji alanında en büyük inkişaf Müslüman ilim ve bilim adamları sayesine gerçekleşmiştir. Müslüman ilim adamları kendinden önceki ilmi araştırma yapanlardan hiç şüphesiz istifade etmişlerdir. Ancak ilmin ana kaynağı Kur’an-ı Kerim olmuştur. İlim dünyasına yaptıkları araştırmalar ile birçok eser kazandıran Müslüman bilim adamları bugünkü Batı dünyasına da ışık olmuş onların Reform ve Rönesans ile gelişmelerinin temelinde Müslüman bilim adamlarının insanlığa kazandırdığı eserler yatmaktadır.
Bu yazımızda da ilim dünyasının ışığı ve yaptığı çalışmalar ile insanlığa büyük hizmeti olmuş bugünkü fiziğin kurucusu İbn-i Heysem’i anlatmaya ve tanıtmaya gayret edeceğim. Ne yazık ki bu ismi liselerde ve üniversiteler de fizik okuyanların bir çoğu dahi duymamıştırlar.
Arap, fizikçi, matematikçi, filozof, astronom ve İslam Altın Çağın önemli fizikçilerinden biri olan İbn-i Heysem görme, optik ve ışık alanında bilime büyük katkılar sağlayarak "Modern optiğin babası" olarak da anılmıştır. baş yapıtı kabul edilen Optikler Kitabı'nın yanı sıra astronomi, felsefe, sayı teorisi ve geometri üzerine birçok eser kaleme almıştır. 965 yılında Basra'da dünyaya gelmiş ve öğrenim hayatına da burada başlamıştır. Daha sonra Bağdat'a giderek özellikle; matematik, fizik, metalurji, mühendislik ve astronomi gibi pozitif bilimleri öğrenerek, bu alanlarda birçok çalışmaya imza atmıştır. Önemli başarılara imza atan İbn-i Heysem zamanla büyük bir şöhrete kavuşmuştur.
Bugünkü atom ve molekül nazariyesini ortaya koyan ve fiziğin babası kabul edilen İbn-i Heysem'in başarıları bütün memleketlerde duyulmaya başlayınca, o dönemde Mısır'da hüküm süren Fatimi Devleti hükümdarlarından El-Hakim kendisini Mısır'a davet etmiştir. İbn-i Heysem, Mısır'a gitmeden önce, Nil Nehri ile ilgili bir sulama projesi ve bazı teknik çalışmalarda bulunmuş, Nil Nehri'nden nasıl istifade edilebileceğini araştırmış, projesini Fatimi sultanı El-Hakim'e açıklayınca, sultan projenin gerçekleştirilmesi için ona her türlü destek ve yardımı yapacağını bildirmiş. Ancak Nil Nehri boyunca yaptığı ilmi ve teknik incelemeler sonucunda, yaptığı projelerin başarılı bir şekilde uygulanmasının o günkü şartlarda mümkün olmadığını görünce, hükümdardan af dileyerek, gözden ırak bir yere çekilip ilmi çalışmalarını sürdürerek birçok eser yazmıştır.
İbn-i Heysem, çağının bütün ilimlerinde otorite sayılırdı. Fevkalade keskin bir görüş, anlayış, muhakeme ve zekaya sahip birisiyid. Aristo ve Batlamyus'un eserlerini inceleyerek onların yaptıkları hataları bulmuştur. Geometriyi mantığa uygulayarak, Öklit ve Apollonius'un geometrik ve sayısal metotlarını daha da geliştirmiştir. Geometri ve matematiğin inşaatçılık alanında uygulanmasında çok büyük katkıda bulunmuştur. Eski medeniyetlerden intikal eden matematik, geometri ve astronomiyi tetkik ederek, onlara karşı ilmi tenkitler ortaya koymuş ve bu alanlarda kendi nazariyelerini geliştirerek ilim alemine sunmuştur. Mesela; Aristo ve Batlemyüs'e ait olan dünyanın, kainatın merkezi olduğu şeklindeki görüşleri üzerindeki şüphe ve tereddütlerini ifade ederek, Dünya merkezli bir kainat sisteminin kesin olmayacağını, uzayda daha başka sistemlerin de bulunabileceğini ve güneş sisteminin var olduğunu dile getirmiştir. Bu yönüyle İbn-i Heysem kendisinden yüzlerce sene sonra gelen İbnu'ş-Şâtır ve Nureddin Batrucî, Newton ve Kepler gibi ilim adamlarına yol açıçı olmuş, onlarında, Güneş sistemi nazariyesini kabullenmelerini sağlamıştır. Birûni ve İbn-i Sina ile aynı çağda yaşayan İbn-i Heysem ortaya koyduğu çalışmalar ile ilim ve bilim dünyasına önemli katkılar sunmuş büyük İslam alimleri arasına girerek, devrinin en başarılı insanı olarak tarihe geçmiştir.
İbn-i Heysem yüzden fazla esere imza atmış ve bu eserlerin içinde en meşhur ve geniş muhtevalı olanı Kitab-ül-Menazir olmuştur. Bu eseri, yedi bölümden meydana gelmektedir. İbn-i Heysem'in bu meşhur eseri, Ortaçağda beş defa Latinceye çevrilmiş ve bütün Avrupa üniversiteleriyle birlikte ilim merkezlerince tanınan müracaat edilen tek eser olmuştur.
İbn-i Heysem optik, ışık ve görme alanlarında yaptığı çalışmalar sayesinde günümüz teknolojisinin gelişimine de çok büyük katkıda bulunmuştur. Bu çalışmalarını bir örnek ile açıklayacak olursak yaptığı karanlık oda deneyiyle açıklayabiliriz:
Güneşin en yoğun olduğu saatlerde dışarıya bir çadır kuran İbn-i Heysem, çadırın ışık alabilecek her noktasını kapatmış ve kendisi için tamamen karanlık oda oluşturmuştur. Daha sonra çadıra küçük bir delik açarak bütün ışınların bu delikten geçtiğini gözlemlemiştir. Ayrıca bu delikten geçen ışınlar deliğin karşısındaki perdede ters bir görüntü oluşturduğunu fark etmiştir. Bu çalışması, ileride karanlık oda adını verecekleri fotoğraf makineleri ve teleskop için ilk deneme olmuş ve onların icadına ışık tutmuştur.
Işık ve göz arasındaki bağlantı, görme olayının nasıl gerçekleştiği, görüntülerin ışık sayesinde nasıl oluştuğu ve aynaların yapısı ve görme-ayna bağlantısını ortaya koyan İbn-i Heysem 1038-1040 tarihleri arasında Mısır’ın başkenti Kahire’de vefat etmiştir.
FACEBOOK YORUMLAR