BİR DAVAYA ADANAN ÖMÜR
Dava insanı denilince aklımıza her konuda davası ve inancı için fedakârlık yapan, gerektiğinde malını, canını, vaktini ve sağlığını kısaca her şeyini bu davası uğruna feda edebilen insan akla gelir. Aslında baktığımızda dava insanı kolay yetişebilecek bir insan değildir. O nedenle kolayca da harcanmamalıdır. Dava adamı olmak için çok ilimli, çok donanımlı, çok kuvvetli yahut çok zengin olmak gerekmez, dava adamı olabilmek için her şeyden önce kişinin davasında samimimi olması gerekir. Yani kısaca samimiyet gerekir. Bu yazımızda sizlere samimi gerçek bir dava insanından bahsedeceğim. Davası uğruna bütün malını, varlığını feda etmiş her şeyin ötesinde ömrünü feda etmiş bir kişi. Bu dava insanı ile tanışmam 1990’lı yıllarda oldu. İstanbul’da üniversite de okuduğumuz yıllarda bizlere sahip çıkarak okumamızı sağlayan bu dava insanı mücahit, muvahhit Necmettin Üçyıldız. Ömrünü davasına adayan Necmettin Üçyıldız, 1970’li yıllardan beri gençlere hizmet etmeye çalışan, özellikle üniversite gençliğine sahip çıkmaya gayret gösteren biri olarak karşımıza çıkıyor. Öğrencilere yaptığı hizmetlerde her türlü fedakarlıktan hiç kaçınmamıştır.
Aslen Kastamonu Bozkurtlu olan Necmettin Üçyıldız, Fatih'te bulunan Haseki Hastanesi’nde dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatına, 1955 yılında Fatih’teki Ali Kuşcu İlkokulu’nda başlamıştır. Gemicilik yapan babasının işleri bozulunca aile Kastamonu Bozkurt İlişine köyüne dönmek zorunda kalmış ve burada ilkokul 3. ve 4. Sınıfları okumuş, ancak ilk okul beşinci sınıftayken tekrar İstanbul’a gelmiştir. Eniştesinin Eminönü’ndeki berber dükkanında çırak olarak çalışmaya başlayan Necmettin Üçyıldız, daha sonra Kapalıçarşı da Kafkasyalıların yanında kuyumcu imalatı işlerinde çırak olarak yetişmeye başlar. Çıraklığını yaptığı dükkânda Şeyh Şamil’in destanlarını dinleyerek büyür. Ustasından bahsederken usta-çırak ilişkilerine ve kendisini nasıl yetiştirdiğine de değinir. 1965’li yıllarda Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ile tanışır. Bu derneğin Fatih Kıztaşı’ndaki şubesine giderek burada dava adamı şehit Sedat Yenigün’ün kitap okumalarına katılır. Erman Tuncer ile de günün yorumunu yaparak fikri seviyesini geliştirmeye çalışırdı. İslami şuurlanmasını 1964 yılında Mehmet Şevket Eygi’nin haftalık olarak çıkardığı Yeni İstiklal isimli dergiyi takip ederek yapar. Askerlik dönüşü 2 yıl kadar daha aynı kuyumcuda çalıştıktan sonra 1972 yılında Kapalıçarşı Tavukpazarı Arı Ören handa kuyumcu imalatı işleri yapmaya başlar. Kısa bir süre içinde usta bir kuyumcu olur Necmettin Üçyıldız. 1970’li yıllarda Milli Selamet Partisinin bir neferi olarak sahada canla başla mücadele veren Necmettin Üçyıldız o dönemlerin önemli bir konusu olan sağ-sol çatışmaları içinde bulur kendisini. MSP Gençlik kollarında başlayan siyasi çalışmalarına 1976 yılında Fatih ilçe yönetim kurulu üyesi olarak devam eder. O dönemde partinin yan kuruluşlarından sorumlu olması hasebiyle Akıncı gençler ile ilgilenmeye başlar. O günlerde başladığı gençlik hizmetleri ve çalışmalarını günümüze değin sürdürmüştür.
1974 yılında Kastamonu’nun ilçesi İnebolu’nun köklü ailelerinden Milli Mücadele de büyük rol almış, öncülük yapmış Müftü Ahmet Efendi’nin ağabeyi Molla Osman’ın torunu ile izdivaç gerçekleştirmiş ve bu izdivacından 3 kız çocuğu dünyaya gelmiştir.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra büyük sıkıntılar çeken Necmettin Üçyıldız karakol karakol gezdirilmiştir. Darbeden 4 ay önce de Fatih’te bulunan Hırka-i Şerif Vakfı’nın yönetimine arkadaşlarıyla birlikte girmeyi başarır.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanarak 1991 yılında İstanbul’a geldiğimde tanıştığım Necmettin Üçyıldız, o yıllarda Hırka-i Şerif Vakfı’nın başkanlığını yürütmeğe devam ediyor ve vakfa ait öğrenci evlerini üniversitelerde okuyan öğrencilere açarak öğrencilere sahip çıkmaya çalışıyordu. O yıllarda kendisini öğrenci hizmetlerine adayan Necmettin Üçyıldız birçok cami ve kütüphane yapımına öncülük etmiştir. Yine o yıllarda bugün belediyelerce hizmeti yürütülen bilgi evlerinin ilk temelini atmıştır. Yaptırılan camiler ve diğer hizmet alanlarını nasıl yapıyorsunuz diye kendisine soranlara şu veciz sözü söylerdi. “Biz bunca hizmeti fakirlerin parası zenginlerin duası ile yaptık, yapıyoruz.”
1990’lı yıllarda Hırka-i Şerif Vakfı bünyesinde başlattığı erkek öğrencilere yönelik barınma ihtiyacına sonraki dönemlerde kız öğrencileri de dahil etmiş ve 1994 yılında bugünkü adı Türgev olan o günkü ismiyle İsegev olan vakfın kuruculuğunu üstlenmiştir. İslami camia da o zamanlarda kız öğrenciler ile ilgilenen kimse yoktu. Anadolu’dan İstanbul’a üniversite okumaya gelen kız öğrencilerin adresi Necmettin Üçyıldız yani Hırka-i Şerif Vakfı idi. Hırka-i Şerif camiinde sergilenen Veysel Karani’ye ait hırkanın dışında cami avlusuna Topkapı Müzesine bağlı koleksiyoner müzenin açılmasını da sağlamıştır. Yine o dönemde Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş Hocaüveyz ismiyle 18.000 kitaplık bir çocuk kütüphanesinin açılmasını sağlamıştır. Fedakârca yürüttüğü dava insanlığına örnek gösterilen önemli bir olayı burada zikretmeden geçemeyeceğim. 1994 Mahalli seçimlerinde Refah Partisi’nin başarılı olması için canla başla mücadele veren Necmettin Üçyıdız ağabeyimiz İstanbul’da belediyenin kazanılmasında samimice yaptığı fedakarlıklar damgasını vurmuştur. O dönemde İstanbul’un en güzide ilçesi olan Fatih ilçesinin Fevzipaşa caddesi üzerinde bulunan kuyumcu dükkanını boşaltarak Refah Partisi irtibat bürosu haline getirmiştir. Üniversite eğitimi aldığım o dönemde bu olayın canlı şahidiyim. Hatta o irtibat bürosunda yine aynı evde kaldığımız Ali Rıza Yılmaz kardeşimizle çok bulunmuş ve seçim çalışmalarına iştirak etmiştik.
Öğrenci hizmetleri yanı sıra aşevi de kurarak binlerce insana sıcak yemek hizmeti veren Necmettin Üçyıldız, günümüzde hala sivil toplum çalışmalarını sürdürmektedir. 1999 Marmara depreminde deprem bölgelerinde kurduğu aşevleri ile binlerce deprem mağduru insana yemek hizmeti vermiştir. 2000’li yıllardan beri de ramazan aylarında çocuk iftarları düzenlemeyi bir şiar edinmiştir. Necmettin Üçyıldız ağabeyimiz uzun süre yönetiminde birlikte çalışmaktan gurur ve onur duyduğum Mavi Haliç Gençlik ve Spor Derneği’nin ve Fatih THK’nın başkanlığını hala yürütmektedir. STK denilince hep akla gelen Necmettin ağabeyimiz Hırka-i Şerif ve İsegev bünyesinde mezun ettiği kız öğrenciler ile de Genç Düşün, İstanbul Gençlik ve Düşünce Kulübü Derneği kurarak buranın idaresini bayan öğrencilere tevdi ederek hizmet ağını genişletmiştir. Kendisinin hem öğrencisi hem de onunla aynı STK’larda kader birliği yapmış olmak beni ziyadesiyle mutlu etmektedir. Necmettin Üçyıldız büyüğümüzün hayatını satırlara sığdırmak ne mümkün. Hayatı biyografik bir roman yapılsa yine az gelir. Onun hayatı ve mücadelesi sinema konusu yapılacak kadar önemli ve özeldir.
İlerleyen yaşına rağmen samimi bir şekilde gösterdiği azmi takdire şayan. Belki de bir ikinci örneği olmayan Necmettin Üçyıldız ağabeyimi geçtiğimiz haftalarda İnebolu’ndaki evinde ziyaret ederek hasret giderdim. Son zamanlarda ömrünün bir kısmını memleketi Kastamonu’da bir kısmını ise İstanbul’da sürdürmektedir. Kendisini Kastamonu’da ziyaret edebilmiş olmak şahsımı ayrıca mutlu etti. Tarih kokan İnebolu’da onun mihmandarlığı ile kısa bir kültür turu yapmış oldum.
Günümüzde ondaki samimiyetin bir benzerini bulabilmek çok zor. Gençliğe verdiği değer bugün bile herkes tarafından takdir edilmekte ve çalışmaları örnek alınmaya çalışılmaktadır.
Necmettin Üçyıldız ağabeyimiz gençlik yıllarından bahsederken o dönemlerde revaçta olan yazlık sinemaların eğlence olarak hayatlarında önemli bir yer tuttuğundan bahseder. Zaman zaman Fatih Cami avlusunda kurulan sirklere ve hokkabazlık gösterilerine gittiklerini ifade eder ve yine o dönemlerin hararetli geçen siyasi çatışmaların içinde yer aldığını anlatır.
Necmettin Erbakan hocamızın öncülüğünde başlayan Millî Görüş davasının önemli kilometre taşlarından olan Necmettin Üçyıldız ağabeyimize hayırlı ve bereketli ömürler diliyorum. Samimice yürüttüğü dava adamlığı yolunda başarılar diliyorum. Üzerimize emeği çok büyük. EtnoSpor’un oluşumunda da ciddi emekleri olan ve benim gibi birçok insanın hayatına dokunan Necmettin Üçyıldız ağabeyimiz yeri doldurulamayacak bir şahsiyet. Hala hayatta iken kendisinden istifade edilmeli ve değeri bilinmelidir.
FACEBOOK YORUMLAR