TÜRK ŞİİRİ
Önder Gürcan |
Antik Çağ’da, yazının kullanılmadığı dönemlerde şiirsel duygu ve düşünceler işaret ve semboller kullanılarak ifade edilmekteydi
Çok sayıda edebiyat araştırmacısına göre dünyada şiir, milattan önce Orta Asya’da doğmuştur. Türk kavimlerindeki halk ozanları kopuz adlı çalgı eşliğinde aşk, doğa ve yiğitlik üstüne destansı şiirler okurlarmış.
Türklerin; Orta Asya’dan İç Asya, Hindistan, Karadeniz, Anadolu, Orta Doğu, Balkanlar, Balkanlar, Avrupa, Afrika vb. yerlere uzanmaları, diğer yandan Bering Boğazı’nı geçerek Amerika Kıtası’na göç etmeleri sonucu şiirin dünyaya yayılmasında katkı sağladıkları düşünülmektedir.
Bu bilimsel araştırma konusunun bütün yönleriyle incelenmesini edebiyat tarihçilerine bırakarak konumuza devam edelim.
İlk yazılı Türk edebiyatı 8. ve 10. yüzyıllarda, Göktürk ve Uygur alfabeleriyle yazılan şiirsel Altay-Yakut, Saka, Hun, Göktürk ve Uygur destanlarıyla ortaya çıkmıştır.
Türklerde halk edebiyatı, 9. yüzyıldan itibaren anonim edebiyat, aşık edebiyatı ve tekke edebiyatının manileri ve dörtlükleriyle gelişme göstermiştir.
10. yüzyıl Karahanlı edebiyatında Türkçe yanında Arapça ve Farsça ile şiirler yazılmıştır.
11. yüzyılda Kırgız Türklerinin “Manas Destanı” ve Türküstanlı Ahmed Yesevi şiirleri bütün Asya’da yankı bulmuştur.
13. ve 19. yüzyıllarda Anadolu’da halk edebiyatı onemli bir yer tutmuştur.
Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Karacaoğlan, Aşık Ömer, Gevheri, Seyrani, Dadaloğlu ve Bayburtlu Zihni, halk edebiyatını temsil eden ünlü ozanlar arasında seçkin yerlerini almışlardır.
Aynı yüzyıllarda “Divan Şiiri” Türk edebiyat tarihine geçmiştir. Arap ve Fars edebiyatının etkisi altında kalan Divan şiirinde Fuzuli, Baki, Nef’i, Nabi, Nedim gibi şairler; beyitleri, kasideleri, rubaileri, gazelleri, mersiyeleri ve mesnevileriyle bu dönemin şiir felsefesini oluşturmuşlardır.
Türk Şiiri bu aşamaları geçirirken Avrupa edebiyatında yeni şiir akımları yaşanıyordu.
17. yüzyıldan itibaren Kıta Avrupası edebiyatında “Klasisizm”, “Doğacılık”, “Hümanizm”, “İzlenimcilik”,“Simgecilik”, “Romantizm”, “Gerçekçilik”, “Betimleyicilik”, “Varoluşçuluk”, “Kişilikçilik”, “Biçimcilik”, “Anlatımcılık”, “Ayrıntıcılık”, “Dışavurumculuk”, “Gerçeküstücülük”, “Bilimkurguculuk”, “Postmodernizm” akımları dünya şiiri yanında Türk şiirini de etkilemiştir.
Avrupa şiirindeki bu akımlar daha sonra Amerikan, Çin ve Japon şiirine yansımıştır.
Batı edebiyatındaki değişiklikler, özellikle Fransız edebiyatı, “Tanzimat Dönemi” (1839-1896) Türk şiirini şekillendirmiştir.
İbrahim Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa ve Abdülhak Hamit Tarhan bu dönemin önemli şairleridirler.
Servetifünun (1897-1901) dönemi de Batı eksenindeki Türk şiirinin diğer bir kolu olmuştur. Cenap Şehabettin, Tevfik Fikret ve Ahmet Haşim gibi şairler, Servetifünun şiirinin öncüsüydüler.
Türk şiiri Divan, Tanzimat ve servetifünun edebiyat (yazın) dönemleriyle birlikte anlam kazanmış ve kavramsallaşmıştır.
Türk şiirinde daha sonra “Milli Edebiyat” dönemine (1911-1923) girilmiştir. Mehmet Akif Ersoy, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul ve Yahya Kemal Beyatlı milli edebiyat döneminde yetişmiş ünlü şairlerdir.
Ve “Cumhuriyet Dönemi”(1923-…) Türk şiiri …
Milli edebiyat anlayışının devamı niteliğini taşıyan cumhuriyet dönemi edebiyatında Türk şiiri, “Beş Hececiler”, “Yedi Meşaleciler”, “Hisarcılar” ve “Serbest Nazım” yaklaşımlarıyla gruplandırılmıştır.
Genel bir değerlendirme yapılacak olursa; Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet Ran, Ahmet Hamdi Tampınar, Ahmet Muhip Dıranas, Behçet Necatigil, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, Sabri Esat Siyavuşgil, Ahmet Kutsi Tecer, Arif Nihat Asya, Kemalettin Kamu, Behçet Kemal Çağlar, Ömer Bedrettin Uşaklı, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi tanınmış şairlerin duygusal, sade, imgeli ve somut anlatımları bu dönemde Türk şiirine özgün ve yeni bulvarlar açmıştır.
1941’de üç önemli şair Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat Horozcu ve Orhan Veli Kanık’ın katılımıyla Türk şiirinde “Garipçiler” ya da “Birinci Yeni” adıyla anılan serbest şiir akımı başlamıştır.
Serbest şiir akımı; Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Sabahattin Kudret Aksal, Ceyhun Atuf Kansu, Cahit Kulebi, CanYücel, Attila İlhan gibi şairlerin kendilerine özgü bağımsız çizgileriyle daha da gelişmiştir.
Nitekim 1954-1960 arasında Türk şiirinde; İlhan Berk, Metin Eloğlu, Turgut Uyar, Edip Cansever, Ece Ayhan, Ülkü Tamer, Cemal Süreya gibi tanınmış şairlerin içerik olarak daha çok biçime ve içe kapanışa eğilen şiirleriyle soyut türde “İkinci Yeni” akımı ortaya çıkmıştır.
Diğer yandan Aşık Veysel ve Aşık Mahsuni Şerif gibi ozanlar, cumhuriyet dönemi halk şairleri arasında adlarını duyurmuşlardır.
Türk edebiyatında Hüseyin Cahit Yalçın, Akşit Göktürk, Nurullah Ataç, Hüseyin Contürk, Asım Bezirci, Fethi Naci, Rauf Mutluay, Mehmet Fuat ve Ali Püsküllüoğlu gibi şiir sanatının gelişmesinde etkin rol sahibi olan birçok edebiyat eleştirmeni, edebiyat yazarı ve dil bilimci için burada ayrı bir parentez açmak gerekmektedir.
21. yüzyıl Türk şiiri çok renkli ve zengin geleneksel birikimi ve özgün yapısıyla postmodern arayışlara yönelmiş; paradigmasını, roman ve öykü gibi, nitelikli ve bilinçli okur sayısıyla entelektüel düzeyde ve üniversite kürsülerinde evrenselleştirme çabasına girmiştir.
Son yıllarda kitapçı dükkanlarının tozlu raflarından çıkarak okuyucuyla buluşan Türk şiirinde simgeciliğe, gerçekçiliğe ve toplumculuğa bir yönelim olduğu gözlenmektedir.
Ne var ki Türk şiiri Batılı ve Doğulu dillere çevrilemediğinden, uluslararası edebiyat platformlarında yeterince bilinmemektedir. Bunun başlıca nedeni akademik olarak çeviri ve eleştiri edebiyatının oluşturulamayışı olarak açaklanmaktadır.
Ayrıca, toplumda bilgisayar ve cep telefonu kullanımının yaygınlaşmasının da şiire olan kamusal ilgiyi arka plana ittiği söylenebilir.
Oysa Türk şiiri; bugün ABD, Kanada, Avustralya, Asya ve Avrupa ünivesitelerinin dünya edebiyatı bölümlerinde bilimsel temelde bir ekol olarak kabul edilmektedir.
Bilindiği gibi dünya ülkeleri bilim ve teknolojinin yanı sıra; sanat, edebiyat, müzik, spor ve felsefe alanlarında yaptıkları özgün katkılarla örnek ülke olarak saygınlık kazanmaktadırlar.
Sanat, kültür ve edebiyat alanları insanların nefes aldığı ve mutlu olduğu ortamlardır.
Bu açıdan Antik Çağ’da saz çalan, destan söyleyen ozanlarla başlayarak binlerce yıl dünyaya yayılan Türk şiirinin; kelimeleri kumaş gibi dokuyan ve şiir haline getiren şairleriyle evrensel edebiyata dal budak salması beklenir.
Bunun için Türk şiirini gerek ülkede ve gerekse uluslararası edebiyat platformlarında temsil eden, basında ve sosyal medyada yer tutan sanat ve edebiyat dergileri ile üniversitelerdeki edebiyat etkinlikleri, yerel şiir festivalleri, günlük gazetelerin kitap ekleri ve kitap fuarları önem taşımaktadır.