Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

ŞİRKET YÖNETİMİ ÜZERİNE BİR KAHVE SOHBETİ

13 Mayıs 2018 - 20:28

ŞİRKET YÖNETİMİ ÜZERİNE BİR KAHVE SOHBETİ

  

Şirketler – daha genel bir tanımla firmalar- her canlı gibi doğan, yaşayan ve belirli bir ömrü olan biyolojik, sosyolojik, ekonomik ve kurumsal  organizmalardır.

Şirketler; küçük, orta ve büyük ölçekli ticari bir işletmeyi belli bir ünvan altında - dokuma, giyim, enerji, tarım, gıda, kağıt, maden, otomotiv, makina-teçhizat, elektronik, kimya, petrol, inşaat, çimento, sağlık, ulaşım, iletişim, eğitim, banka, turizm gibi sektörlerde- yerleşik mevzuat çerçevesinde ve serbest rekabet koşullarına uygun olarak faaliyette bulunmak üzere kurulurlar.

Şirketler yalnızca hissedarlarına değil,  üretime, yatırıma, işgücüne, katma değere,  teknoloji birikimine, kültüre ve ekonomik büyümeye önemli katkı sağlar.
Şirketler idari, mali, hukuki, teknik (işletmecilik) ve ekonomik yönlerden idare olunur.Her şey gibi şirket yönetiminin de kendisine özgü kurumsal bir felsefesi vardır.
Bir şirkete hukuki hüviyet kazandıran ana statüde kuruluşun ticari amaç ve faaliyet konularına ayrıntılı bir biçimde yer verilir.

Şirketlerin sağlıklı ve uzun süreli bir ömre sahip olabilmesi;  bilimsel, çağdaş ve modern bir şekilde kurumsallaşmış olmasına, idari, hukuki, teknik, ekonomik ve mali yönlerden günün koşullarına göre yapılandırılmasına, işletme ve yatırım faaliyetlerinin ekonomik-verimli bir şekilde  sürdürebilmesine ve  kamusal hizmet amacına yönelik faaliyet göstermesine    bağlıdır.

Bu bağlamda dünya ekonomisi, ulusal ekonomi, sektör ekonomisi, iktisadi ve  mali politikalar, sektörel arz-talep dengeleri,  dış ekonomik ilişkiler, üretim ve talep hacmi, maliyetler, stoklar, piyasa payı, pazar gücü, işletme  stratejisi gibi parametreler şirket yönetiminde etkilidir.

Şirketin ana organizması olan yönetim sistemi, bir bütün olarak ulusal mevzuat, iç mevzuat (teşkilat yapısı, yönetmelikler, genelgeler, talimatlar vb.)  ile oluşur.
Bir şirketin faaliyet alanında başarılı ve iyi yönetim sergileyip sergilemediği o şirketin içinde bulunduğu sektördeki idari, mali ve ekonomik göstergeleriyle açıkça anlaşılır.
Şirketler başarısız bir yönetim sonucunda küçülürler ya da tasfiye olur.
Bir şirketin tarihçesi, statüsü, faaliyet amacı, ülke ve dünya ekonomisindeki yeri, teşkilat yapısı (organigram), ehliyet ve liyakata dayalı norm personel kadroları,  ilgili bulunduğu  ulusal ve uluslararası mevzuat önemlidir.

Teşkilat yapısında, organizasyon el kitabında; kuruluş bünyesinde yer alan bütün servisler ve birimlerin arasındaki iş bölümü, iş tarifi ve iş analizine dayalı norm kadrolar, bu kadroların görev yetki ve sorumlulukları, hiyerarşi ve iş ilişkileri açık bir biçimde tanımlanır.
Böyle bir organizasyon el kitabı hazırlanmadığı takdirde;  şirketlerin yönetiminde çift başlılık, görev ve yetki girişimleri, karmaşa ve kaotik bir ortam oluşur.
Şirketlerde öncelikle işletme ve yatırım çalışmaları kapsamında; yönetim, personel, satış, üretim, stok, nakit, banka, gider, maliyet, tedarik-alım-, taşıma ve gümrükleme, sigorta, finansman, nakit ve fon akım, vergi ve yasal ödeme, bilanço, gelir tablosu ve sermaye planlarını içeren ayrıntılı ve bilgilendirici “sıfır tabanlı işletme ve yatırım bütçesi” hazırlanması ve  bu bütçenin ara dönemler halinde özenle izlenmesi önemli bir yer tutar.

Şirketin merkez ve taşra servislerinin etkin ve verimli çalışabilmesi; karar organı olan genel kurulun, yürütme organı olan yönetim kurulunun ve iç denetim organının organizasyon yapısına göre sürekli uyum, yakın iş birliği ve koordinasyon içinde çalışmasıyla mümkündür.

Şirket faaliyetlerinin bir bütünlük içinde etkin ve başarılı olarak yerine getirebilmesi amacıyla periyodik olarak “hizmet içi eğitim”e ağırlık verilmesi zorunluluktur.

Dış ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için en az bir yabancı lisan bilen personele olan ihtiyaç duyulmalıdır.

Şirket faaliyetlerinin sürekli gözetim ve denetim altında bulundurulması önem taşımaktadır. 

İç denetim organına   altyapıdan veya sektör içinden yeterli bilgi ve deneyim (kariyer) sahibi yetişmiş kimseler  arasından usulüne göre denetçi-müfettiş ataması yapılmalıdır.

Şirketin “bilanço”, “gelir tablosu” ve diğer mali tabloları dönemler halinde incelenmeli, analiz edilmeli ve değerlendirilmeli; kuruluşun yönetimi ekonomik ve finansal konularda  zamanında bilgilendirilmelidir.

Kuruluşta denk bütçe sistemi uygulanmalı, gereksiz açık  finansmana gidilmemelidir.
Darboğaz konusu teşkil eden yönetim ve işletme sorunlarının çözümlenebilmesi ve doğabilecek zararların önlenebilmesi için kamu kuruluşları, üniversiteler, sanayi kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği yapılmalı ve gerektiğinde danışmanlık hizmetleri alınmalıdır.
Yatırımlar, önceden projeye ve fizibilite etüdüne “yapılabilirlik etüdü” dayandırılmalıdır.
Ekonomik varlıklar sigorta ettirilmelidir.
Şirket bünyesinde yasal çerçevede iş güvenliği ve işçi sağlığı ile özel güvenlik ve hukuk birimleri kurulmalıdır.

Sektöre ilişkin yapılan bilimsel toplantılara üyelik ve etkin katılım sağlanmalıdır.
Aynı sektörde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası şirketlerle yakın eşgüdüm ve iş birliği imkanları hazırlanmalıdır.
Şirketçe gerekli görülen yatırım çalışmaları zamanında ve “çevre”ye uyumlu olarak projelendirilmelidir.

Sektörel bilimsel araştırma faaliyetleri  teşvik edilmelidir. Özellikle sektör bazında kısa, orta ve uzun vadeli piyasa analizleri, stratejik planlama, yeni/yüksek teknoloji ve AR-GE çalışmaları, kalite kontrolü, işletme sorunlarının giderilmesine yönelik kritik yol analizi, periyodik bakım ve onarım, depolama ve stok kontrol sistemi gibi konu başlıkları, yönetime sunulan ara raporlarda ve yıllık faaliyet raporlarında  ele alınmalı ve  üzerinde durulmalıdır.

Gerekli hallerde teknoloji transferi imkanları araştırılmalıdır.
Şirketler zaman içinde  kurumsallaşarak bilimsel, hukuka uygun, modern, kamuya yararlı ve çağdaş yönetim ilkelerine göre işletmecilik yaparak sağlıklı ve uzun ömre kavuşurlar.

Genç yöneticiler her şeyi bildiklerini sanırlar.

Yirmi beş yılı aşkın yöneticiler ise “ öğrenilecek daha çok şey varmış” diye düşünürler ve böyle düşündükleri andan itibaren de artık  birer  felsefeci sınıfına girerler.

Önder Gürcan

[email protected]

 

 

Reklam