MUTLULUĞU ARAMAK
Adem ile Havva’dan, ilk iki oğulları Habil ile Kabil’den beri, ucu bucağı sonsuz dünya okyanuslarında yolunu şaşırmış bir gemi gibi yol alan insanlık; mutluluk pusulasını hangi limanlara çevirip demir atacağının arayışı içinde...
*
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, geçen hafta dünya insanlığının mutluluk endeksi sonuçlarını açıkladı.
Açıklamaya göre mutluluk endeksi rakamlarının en yüksek olduğu ülkeler İskandinavya ülkeleri.
Yapılan araştırmalar, kadınların erkeklerden daha mutlu olduğunu gösteriyor.
*
Günlük konuşmalarda en çok kullanılan bir sözcüktür “Mutluluk.”
Mutluluk nedir?
Her şeyde çeşitlilik hakimdir; mutlulukta da çeşitlilik hakimdir.
Dünya toplumlarında mutluluk kültürleri farklıdır.
Her insan, yüreğine dokunan mutluluk tanımını kendisi yapar.
*
Bazı ülkelerde mutluluk şöyle tanımlanıyor:
Bir şeyi sevmek, sevmeye devam etmektir.
İnsanlık mektebini “pekiyi” ile bitirmektir.
Temiz yürekliliktir. Güzel düşünmektir. Güzel konuşmaktır. Güzel davranmaktır. Ortak değerlerde paylaşmaktır.
Her şeyi olduğu gibi kabullenmek; dert, sıkıntı ve zorlukları güzelliklere dönüştürmektir.
Hırs ve aç gözlülüğü terkederek ölçülü ve basit olmaktır.
Sağlıklı, huzurlu, dürüst ve sakin yaşamaktır.
Sanat ve edebiyatı değerli kılmaktır.
Gelmişi geçmişi unutmak; geleceğe sevgi ve umutla bakmaktır.
“Gün doğmadan neler doğar,” demektir.
*
Mutluluk, özlemlere ulaşmaktan duyulan sevinçtir.
Mutluluk işçiliktir, emek ister...
İçinde kütüphanesi bulunan bahçeli evdir.
Efsanedir, destandır, şarkıdır, şiirdir, öyküdür, romandır.
Annelerin çocuklara anlattığı “Bin Bir Gece Masalları” dır.
Seyredilen mutlu sonlu sinema filmidir.
Garip halk ozanının dizelerinde, sazının tellerinde, yanık seslenişinde türküdür; sessizliğin sesidir.
Dünya şairlerinin şiirleridir.
Yazılan şiirdir.
“Para, mutluluk getirir mi?” sorusunun yanıtıdır.
Görülmeyen, düşünülmeyen, anlaşılmayan küçük şeylerdir.
Ağacın, bitkinin, böceğin, hayvanın sevgi sözcükleridir.
Üzerine gittikçe ürküp kaçan, kaçtıkça başa konan gizemli kuştur.
Bataklıkta yetişen beyaz zambak; özgürlüğü seven kır çiçeğidir.
Balkon saksısında duran sarı çiçeğe verilen sudur.
Güzel tesadüflerdir.
Yağan kardır; yaz yağmurudur; denizin sarp kayalara vuran hoyrat dalgalarıdır; ıssız dağ başlarında hırçın esen rüzgardır.
Kıştan çıkıp gelen bahardır; baharı görmeden birdenbire geçen yazdır.
Peşinde koşulan ve gerçeğe dönüşen hayallerdir.
Dökülen gözyaşıdır, tebessümdür, kelimedir, bakıştır, tatlı sonbahar hüznüdür, hatırlayıştır.
Tuvali ve boyası olmadan yapılan resimdir.
Limanda gelen ve giden gemilere bakıp simitle içilen demli çaydır.
Korku dolu rüyadan uyandıktan sonra gökyüzüne dalıp içilen okkalı acı kahvedir.
Karanlık bir geceden uyanıp gün ışığına merhabadır.
Elmayı ikiye bölüp yarısını karşındakine uzatıp, diğer yarısını kendine ayırmadır.
Yaprakları tozlu hatıra defteridir.
...
*
Meçhul bir Antik Çağ düşünürü, mutluluk konusunda şunları söylemiş: “İnsan, mutluluğu bulamıyor; çünkü kendi içinde arayacağına dışarlarda arıyor.”
Ne var ki mutluluğun fotoğrafı yoktur.
“İnsan, dünyada unutmak ve umut olmasaydı yaşayamazdı,” derler.
Bir bilge komşumuz var. “Mutluluğu Arayan Ama bulamayan Çocuk,” adlı bir masal kitabı yazmış. Sordum: “Mutluluk nerededir?”
Dedi ki: “Mutluluk; dünyayı çevreleyen Kaf Dağı’nın ardında kaval çalan ve şarkı söyleyen güzeller güzeli bir peri kızının gökyüzüne saldığı Zümrüdüanka Kuşu’ nun kanatlarındadır.”
Zümrüdüanka Kuşu’nun insanlara ulaşması dileğiyle bitirelim.
FACEBOOK YORUMLAR