MUDANYA
R.A.'ya
Manisa Lisesi’nde öğrenciyken, büyük annemin Girit’ten yakını olan Emine Hanım Teyze’nin daveti üzerine bir haftalık okul tatilinde karlı bir kış günü Manisa’dan Mudanya’ya gitmiştim. Emine Hanım Teyze, Mudanya’nın Giritli mahallesinde oturuyordu.
Bu benim hayatımın ilk seyahatiydi.O zamanlar, Mudanya küçük bir kasabaydı.
*
Bilindiği gibi Mudanya, Bursa’nın bir ilçesidir: Kuzeyinde Marmara Denizi, doğusunda Gemlik, batısında da Karacabey ile çevrilidir. Düzenli bir karayoluyla Bursa’nın, yolcu vapuru seferleriyle İstanbul’un bir parçası olan Mudanya, bol oksijenli havası ve sanayi kuruluşlarından uzaklığı nedeniyle bu bölgenin önemli bir yerleşim yeri, huzur ve bir plaj kentidir.
*
Mudanya deyince benim aklıma Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun ilk harcının karıldığı Mudanya Mütarekesi (1922) gelir.
Mudanya Mütarekesi deyince de, Mondros Mütarekesi (1918) ve Sevr Antlaşması’nın (1920) zorlu günlerinden geçerek, doksan altı yıl önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temellerinin atıldığı Lozan Antlaşması (1923) gelir.
Mudanya'nın en önemli tarihi yapısı “Mütareke Evi”dir. Mütareke Evi’nde Mudanya Mütarekesiyle ilgili eşyalar, belgeler ve fotoğraflar sergilenir.
*
Çalışma hayatımda, her fırsatta Mudanya’yı ziyaret ederdim.
Bu kentin sokakları, çevresindeki zeytinlikleri ve deresi insanı büyüler, geçmişe götürüp bırakır.
*
Mudanya’nın tarihi, Milattan önce yedinci yüzyıla kadar uzanır. Myriea adıyla kurulan şehre, daha sonra Kolofonlular tarafından Apemeia ismi verilmiş.
Mudanya'nın Halilağa ve Hacı Mehmed Ağa adlı iki camisi ile şimdi kültür merkezi olarak kullanılan Rum kilisesi dikkati çeken eski eserler arasındadır.
*
Mudanya’ya gelenler, Kumyuka (Siği) Köyü’nü görmeden, Tirilye’nin sokaklarında geçmişin izlerini keşfetmeden ve ot yemeklerini tatmadan gitmezler.
Hafta sonlarında, Bursa’ya ve Uludağ’a gitmek üzere İstanbu’dan vapurla gelen yolcular ile tiyatro, opera ve sinema sanatçıları Mudanya İskelesi’nde coşkuyla karşılanırdı.
Kumyaka (Siği) köyü ve bin yıllık kilise yöredeki ahşap konaklarla birlikte hatıraların gölgesinde zamana meydan okurdu.
*
Bursa bölgesinde tren yolculuğu yoktur. Ne var ki 1950’li yıllarda Bursa-Mudanya arasında banliyo treni çalışırmış. Bu yüzden Mudanya İskelesi, Bursa'nın dünyaya açılan kapısı olmuştur.
*
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş döneminde Mudanya’nın eski Rum mahallelerine Giritli mübadiller yerleştirilmiştir. Şehrin belediye başkanları uzun yıllar Giritlilerden seçilmiştir.
Giritli mübadiller, kentteki geleneksel yemek kültürüne, dillere destan Rodika, Asfaraça, Avronez gibi 27 farklı ottan oluşan ot yemekleri eklemişlerdir.
Mudanya’nın sabahlara kadar açık olan simitçi fırınlarına, balıkçı lokantalarına, tarihi evlerine ve cevizli lokumuna böylece yeni öyküler katılmıştır.
Akşamları tanıdık eski bir dükkandan börek ve poğaça alıp sahil kenarında çay molosu vermek;
Mudanya’nın gizem dolu çarşısını dolaşmak insanın içinde harikulade duygular uyandırır.
Son yıllarda Mudanya, İzmir’in Kordon Boyu’na benzer modern bir sahil bandına kavuşmuş, bu yürüyüş yoluyla daha güzel ve yaşanabilir bir kent niteliğini kazanmıştır.
*
Geçenlerde İstanbul’daydım. Buradan Mudanya’ya gidilir mi?diye düşündüm.Gidilir, dedim.
Ertesi gün İstanbul, Yenikapı’dan kalkan yolcu vapuruyla kendimi Güzelyalı İskelesi’nde, Mudanya’da buldum. Doğru Mudanya Öğretmenevi’ne gittim. Önümde hatıraların gelgitleriyle uzanan Marmara Denizi’ne bakan bir masaya oturdum. Garsona, limonlu pastanın yanı sıra okkalı bir kahve söyledim. Yanımdaki Masadaki genç bir kız, Refik Halit Karay’ın “Karlı Dağdaki Ateş” adlı romanını okuyordu.Bu roman, bana Uludağ’da yaşanmış bir aşkı çağrıştırdı.
Az ötede Mudanya’yı hiç unutmayan ve mesken tutan Yunus balıklarının yaşamı zenginleştiren oyunlarını seyrettim.
Yakın bir yerden Zeki Müren’in okuduğu “Mudanya Güzeli” ve “Güzel Marmara” şarkıları arka arkaya duyuldu.
Nedense geçen zamanla birlikte her şeyin yaşlanmış olduğunu hissettim. Daha sonra bir ırmak gibi akan hayattan bazı kesitler yüreğimden tatlı bir Mudanya poyrazı gibi akıp geçti. Biraz etkilendim, duygulandım ve hüzünlendim.
Tam o sırada Marmara Denizi’nden Mudanya üzerine inen tatlı bir gece, bir yandan dalgalarla kucaklaşıyor, bir yandan da kenti eski bir zaman masalı gibi sarıyordu.