MANİSA
Manisa’nın Cadde ve sokaklarında dolaşıyorum.
Hatıralar saklandıkları yerlerden bir bir gün yüzüne çıkıyorlar...
Bir zamanlar şehrin kültür salonlarında lise öğrencileri tarafından tiyatro, şiir ve öykü günleri düzenlenirdi. Müzik geceleri yapılırdı.
Yeryüzünde her toplum kendi kültürel dokusunu sanat, edebiyat ve müzik yoluyla dile getirir, dünyanın kültürel zenginliğine katkıda bulunur.
O yıllarda öğrenci olarak Klasik Türk Sanat Müziği’ni severdik.
Tanınmış Manisalı bestekâr Haydar Bayçın yönetiminde Türk Sanat Müziği makam ve usullerini çalışırdık; solist olarak ve koro halinde konserler verirdik.
Ne var ki bugünün dünyası geleneksel sanat, edebiyat, müzik, spor, tiyatro, opera ve felsefeden uzaklaşıyor gibi.
Manisa’nın yerleşim alanları nüfus artışı ve göçlerin etkisiyle dikey büyümüş.
Şehir kentsel dönüşüm projeleriyle yeniden yapılandırılıyor.
Caddelerde ve sokaklardaki dolaşmaya devam ediyorum.
Bir taksi tutuyorum. Doğru, Gediz Ovası, Gediz Irmağı, Akpınar, Saz Mahalle, Hükümet Konağı, Ulu Park, Mesir Camisi, Karaköy, Çaybaşı, Niobe, Mevlana Yolu ve Ulucami.
Ulucami Mahallesi artık yıkılmış. Vaktiyle burada oturan insanlar mutlu bir hayat yaşarlardı.
Bazı Ulu camili arkadaşlarım yükseköğretimlerini tamamlamışlar; ardından uluslararası kuruluşlarda uzman ve üniversitelerde akademisyen statüsünde görevlendirilmişler; devlet kuruluşlarında üst düzey hizmetler üstlenmişlerdi.
Eski Manisalılardan Attila Karaosmanoğlu, ABD’de, Dünya Bankası başkan yardımcılığına atanmıştı.
İlhan Berk, Yusuf Atılgan, Macit Filordun, Tanju Okan, Osman Gidişoğlu, Selda Alkor, Oytun Turfanda gibi Manisalı isimler edebiyat, tiyatro, müzik, sinema ve bale sanatlarında yerlerini almışlardı.
Manisa tarih boyunca çeşitli kavim, devlet, kültür ve uygarlıkların merkezi olmuştur. Antik Dönem’de İzmir’in eteklerinde kurulan kente "Magnesia" adı verilmişti.
Salihli’de (Sardes) dünyada parayı ilk bulan ve kullanan bir ülke olarak Lidya Krallığı hüküm sürmüştü.
Geçmiş çağlarda bir deniz kenti olan Manisa; Gediz Ovası, gediz Irmağı ve Spil Dağı’yla örülü Magnesia, Atlantis, Tantalis, Kral Atlas, Niobe efsaneleriyle doluydu.
Şehir, Saruhan Beyliği zamanından sonra Osmanlı İmparatorluğu Sancak Beyliği yıllarını yaşamıştı.
Manisalı yeni yazarlardan A. Haydar Aksakal, Naci Yengin ve Hilal Ortaç’ın bölge tarihi ile ilgili bilimsel temelde yazılmış kitapları ve makaleleri vardır. Bedriye Aksakal ve Seval Arslan’ın da yayımlanmış denemeleri ve şiirleri...
Manisa üzerine anlatılacak öyküler çoktur.
Ulucami önündeki aile bahçesine oturuyorum. Önümde uzanan şehri ve Gediz Ovası’nı seyrediyorum. Ege Denizi’ne yorgun ve durgun akan Gediz Irmağı’nın türküsünü dinliyorum.
Manisa'nın antik tarihi ortaya çıkarılıyor. Dünyanın antik tarihi üzerine birtakım teoriler üretiliyor. Yakın bir gelecekte ihtmal ki evrenin tarihi konusunda da araştırmalar başlayacak.
Bu düşüncelerle okkalı acı bir Manisa kahvesi içiyorum.
Kahvemi bitirdikten sonra şehrin cadde ve sokaklarına iniyorum.
Aylardan Mart. Bahar gelmek üzere. Bildik bir rüzgar, Spil’in karlı tepesinden aşağılara esiyor. Ekilen tohumlar tomurcuklara; yeşeren tomurcuklar otlara, çiçeklere, ağaçlara ve meyvelere dönüşüyor. Bahçelerdeki kuş sesleri ve uçuşan kelebekler harikulade duygular uyandırıyor. Gökyüzünün sessizliğinde yıldızlar kaybolmuş; yalnızca dolunay görünüyor.
Düşlerin peşinde koşan tatlı gece Manisa’nın bağlarını aydınlatıyor.
Hatıralar ve hatıralar...
İnsan kendisini bu dünyanın bir parçası olan Manisa’da değil evrenin boşluğunda saklı kalmış gizemli bir yerdeymiş gibi hissediyor sanki...