MANİSA YAZILARIMDAN BAZI KESİTLER
Bizim kuşağın geçmiş yıllardaki Manisa yaşamından kalan kesitler o kadar çok ve zengin ki bu konuda anılar, şiirler, öyküler, romanlar, senaryolar, tiyatro ve opera eserleri yazılabilir.
Bildiğim kadarıyla Manisa’dan çok sayıda eğitmen, bilge insan, sanatçı, tarihçi, yazar ve bilim insanı çıkmıştır.
Söz konusu Manisalılar gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında kültür, sanat, eğitim ve bilime önemli katkılarda bulunmuşlardır.
O kadar mı?
Edebiyat , bilim, sanat ve müzik dünyasına katkı yapmış; yapıtları kitapçı dükkanlarının raflarında yerini almış olan Manisalı şair, öykü, roman ve deneme yazarlarıyla birlikte Manisalı sinema, opera, tiyatro, ses ve bale sanatçılarını burada saygıyla analım.
*
Geçmiş yıllarda Manisa, ülkenin kültürlü şehirleri arasında tanınırdı. Çünkü, çocukların eğitimine anneler, babalar, öğretmenler ve yetişkinler tarafından özel bir önem verilirdi.
Çocuklara, öncelikle, güzel düşünmeyi, güzel sözlerle konuşmayı, insanlara nezaketle hitap etmeyi ve güzel davranmayı öğretirlerdi.
İlk, orta ve lise öğretmenlerine çok saygı duyulurdu; aileler okula gönderdikleri çocukları için öğretmenlere “Eti senin, kemiği benim,” derlerdi.
Paradan ve maddi şeylerden söz etmek kabalık olarak algılanırdı. “Para mühim değil, insanlık mühim,” denilirdi.
İhtiyacı olan kimselere yapılan yardımlar incelik gösterilerek gizli tutulurdu.
*
Manisalılar günlük hayatta yollarda karşılaştıkları kimselere hal ve hatırlarını sorar, selam ve saygılarını sunarlardı.
Konuşmalarında söylenebilecek en son sözü en başa alırlardı. Bu yüzden “çok yol” anlamına gelen “politika” kelimesi pek kullanılmazdı.
*
Manisa’da Hürriyet Misaki ve Işık adlarında iki günlük gazete; ayrıca Genç Spil başlıklı bir kültür, sanat ve edebiyat dergisi çıkardı.
Manisa basınında yer alan gazetecilerin köşe yazıları sürekli olarak okunurdu. Bu gazetelerdeki bazı gazeteciler, aynı zamanda İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da yayımlanan gazetelerin bölge muhabirliği görevlerini de üstlenirlerdi.
*
İngiltere, Fransa, Almanya gibi Avrupa ülkeleriyle ABD’den gelen bilim insanları haftalarca Manisa’da tarihsel konularda araştırmalar ve şehir salonlarında resmi toplantılar yaparlardı.
Nuh’un henüz keşfedilemeyen kayıp gizemli gemisinin, Antik Çağ’da bir deniz olduğu kanıtlanan gediz Ovası’ nda veya Spil Dağı yamaçlarındaki limanda bulunduğu söylenirdi.
*
Sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde, Manisa’ya yağmurlar gelirdi. Yağmurlar, haftalarca sürerdi.
Gediz Nehri ve Nif Çayı taşardı. Gediz Ovası’nı sel basardı. Dağdaki domuz, ayı ve kurt sürüleri yiyecek bulmak için Gediz Ovası’na inerdi. İzmir Körfezi martıları, Ova ve Spil Dağı eteklerinde yiyecek arardı.
Gediz’in suları, şehrin kenar mahallelerine kadar ilerlerdi. Mahallelerin sokaklarında balıklar yüzerdi. Bazı evlerin duvarları çökerdi.
Trenler Manisaya giremez, Karaağaçlı’ da bekletilirdi. İzmir Yolu kapanırdı.
*
Tatil günlerinde balık avlamak için, Gediz Nehri ile Nif Çayına gidilirdi. Bazı balıkçılar, Gediz’in suyunu içerdi.
Gediz Nehri bir insan boyuna yakın yükseklikte akardı; bu nehirden kayık ve botlarla Ege Deniz’ine doğru gezinti yapılması hayal edilirdi. Ama bu hayal, bir türlü gerçekleşmedi.
*
Akşam olunca sis çökerdi. Şehir sihirli bir masal ülkesine bürünürdü.
Mahallelerde komşular karşılıklı olarak evlerde hal hatır sorularak, güzel sohbetlerle örülü çay saatleri düzenlerlerdi.
Kış aylarında mahallelerdeki sokak aralarında sabahları simit, akşam vakti de boza satıcılarının sesleri duyulurdu.
Anneler, akşamüstlerinde eve dönmeyen çocuklarına yüksek sesle seslenir, bu seslenmeler Hükümet Konağı’ndan bile duyulurdu.
*
Yaz günlerinde Ulu Park, Spil Dağı, Sultan Yaylası, Gediz Ovası, Bozköy ve Akpınar’a ailece gidilir; yemekler pişirilir, dondurmalar yenir ve çocuklar için oyunlar sergilenirdi.
*
Evlerde has ipekten örülmüş dantel işlemeli örtüler üzerine konulan radyolardan, günlük haber bültenlerinin yanı sıra sohbet, edebiyat, Türk Sanat Müziği, Halk Müziği ile tiyatro ve opera saatleri izlenir; futbol lig maçları dinlenirdi.
Evlerdeki kömür mangallarında kestane ve mısır közlenirdi. Çocuklara “Binbirgece Masalları” anlatılırdı. Pencerelerden merakla sokaklara bakılırdı.
Akşamları dolaşılır, komşulara gidilir gelinirdi.
Her Gece bir komşuda toplanırdı, incir, badem, kuru üzüm, çerez ve çay eşliğinde sohbetler yapılırdı.
Yemeklerden sonra ailece okkalı kahve sohbeti yapmak usuldendi.
*
Kahvelerde, dünyanın günlük meseleleri konuşulur; bazen çay ve limonata eşliğinde tavla, dama ve satranç oynanırdı. Her hafta dama ve satranç müsabakaları yapılırdı. Bu müsabakalara, çevre köy ve ilçelerden, ayrıca İzmir’den gelenler de katılırdı. “Patlat dokuz kişiye bir gazoz,” sözü çok söylenirdi.
İnsanlar arasındaki sohbetlerde yapılan yapıcı tenkit, eleştiri ve uyarılar ilgiyle karşılanırdı.
*
Manisa Lisesi, Öğretmen okulu, Kız Sanat Lisesi ve Erkek Sanat Lisesi öğrencileri tarafından şehir salonlarında ve bu okulların salonlarında şiir, öykü, kültür ve edebiyat günleri düzenlenir, dünyaca ünlü tiyatro eserleri sahneye konurdu.
Manisalı öğrenciler, Şehir Kütüphanesi’nde (Kitapsaray) günlük derslerini çalışırlardı.
Boş zamanlarında, dünyanın önde gelen roman, öykü, şiir ve deneme kitapları okunurdu.
Şehir kahvelerinde, Halkevinde, Şamlı ve Musa Aga kahvelerinde toplanan liseli öğrenciler, sanat ve edebiyat edebiyat ( müzik, tiyatro, şiir, öykü, roman, genel kültür) üzerine sohbet, tartışma ve eleştiriler yaparlardı. Bu arada çay ve limonata eşliğinde, muhallebi, keşkül, kazandibi, baklava ve revani ısmarlanırdı.
*
Şehirde, Muazzez Arçay Tiyatrosu açıktı.
Bir gece, Manisa Lisesi öğrencileri bu tiyatroda bir konser vermişti. Bu konser bizim öz kültürümüz olan Türk Halk Müziği ve Klasik Türk Sanat Müziği konseriydi. Manisalı Müzisyen Haydar Bayçın tarafından yönetilen bu müzik şöleninde ben de “Bir migah et ne olur haiime ey gonca dehen” ve “Dağlar” i okumuştum. Konsere, Manisa halkı yanında annem, babam ve mahalle komşularım davetliler arasındaydı. Bir lise öğrenciai olarak benim için anlamlı ve unutulmaz saatlerdi.
*
Şehirde her yere at veya eşek arabasıyla, ya da yürüyerek ve bazen bisikletle gidilirdi; çok az sayıda taksi ve özel araba vardı.
Şehrin sekiz mahallesinde kahvelerin yanı sıra birer fırın, kasap, bakkal, berber, kunduracı ve marangoz bulunurdu. Şehir esnafı çok tutulu ve sevilirdi. Özel ayakkabı ısmarlanırdı.
*
Manisa Dağcılık Kulübü, ülkenin tek dağcılık kulübüydü. Türkiye’nin Ağrı Dağı dahil önemli dağlarına çıkışlar gerçekleştirilmişti.
*
Siyasi partilerin mitingleri, Hükümet Binası’nın önündeki meydanda yapılırdı.
Şehirde hiçbir adli olaya rastlanmazdı.
Eylül’de otobüs veya trenle İzmir Uluslararası Fuar’ına gidilirdi.
*
Manisa halkı, o dönemler, dünya sinemasının en önemli filmlerini Şehir, Zevk ve Şen sinemalarında seyrederlerdi. Aileler sinemaya düşkündü. Türk, ABD (Hollywood), İtalyan, Fransız ve İngiliz filmleri günü gününe getirtilir, izlenir ve sinema oyuncuları bilinirdi.
*
Ulucami, Yenicami ve Saz mahallelerinde halk arasında külhanbey, kabadayı ve berduş sıfatlarıyla tanımlanan kimseler olurdu. Bu kimseler; geceleri Spil Dağı yamaçlarında yatarlardı. Hiçbir insana kötülük yapmazlardı. Kendi dünyalarında yaşarlardı. Bütün kötülükleri yalnız kendilerineydi. Ama daha sonraki yıllarda günlük hayattan çekildiler ve unutuldular, onları bir daha gören olmadı ve anıları da öykülerde kaldı.
*
Manisa Tarzanı çok kültürlüydü. Adı Ahmet Bedevi’ydi. Türk İstiklal Savaşı’nda gösterdiği yararlı hizmetler nedeniyle Gazi Madalyası ile ödüllendirilmişti. İki lisan bilirdi. Her gün Istanbul gszeteleri ile birlikte bazı kitap ve dergiler alırdı. İyi bir okuyucuydu. Manisa’nın ağaçlandırılmasında yerel belediye ile en büyük katkı ona aitti.
*
Hayat denilen gizemli olgu; günler, haftalar, aylar ve yıllar arasından, tek katlı ve bahçeli evlerden oluşan 50 bin nüfuslu Manisa’da, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğuna Sancak Beyliği de yapmış bu antik kentte, tatlı bir mekankoli ve romantizm içinde huzurlu ve mutlu bir şekilde akıp giderdi.
Şimdi Manisa’da böyle bir dünya var mı? laf aramızda, sanki her şey dün gibi:
Muhteşem Tarihi’yle, Hükümet Konağı’yla, Tren İstasyonu’yla, Kadim Mahalleleriyle, Spil Dağı’yla, Sultan Yayla’sıyla, Gediz Ovası’yla, Mesir’iyle, Asmalarda Üzümüyle, Türküleriyle, Çarşı’sıyla, Perşembe Pazarı’yla, Güzel İnsanlarıyla ve Köşelerde Saklanmış Bütün Harikulade Hatıralarıyla ....
FACEBOOK YORUMLAR