Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

KÜRESEL SİYASETTE ORTA DOĞU VE SURİYE SENDROMU

12 Aralık 2024 - 13:47 - Güncelleme: 12 Aralık 2024 - 17:02

KÜRESEL SİYASETTE ORTA DOĞU VE SURİYE SENDROMU

Bilgelerin deyişiyle, “İnsanlık, kötülüklerin toplumsallaşmadığı   şiddetten arındırılmış yeni bir dünya düzenini henüz tam olarak kuramamıştır.”


Küreselleşen dünya sorunları; son yıllarda birbirlerini izleyerek sarmaşıklaşmakta, yeni yön ve boyutlar kazanarak giderek çoğalmaktadır.

Dünya hayatında küresel iklim değişikliğı, yeni hastalıklar, sosyo-politik karmaşa, terör ve bölgesel savaşların yanı sıra doğa afetler, kutuplaşmalar, algı operasyonları  ile birlikte  kültürel düşüklük ve suç oranları yükselmektedir.

Böylece dünya sorunları birbirlerini izleyerek sarmallaşmakta yeni yön ve boyutlar kazanarak giderek çoğalmaktadır.

Dünya kamuoyunun gözü, kulağı ve dili kabul edilen uluslarası basın (CNN, BBC, Time, Newsweek, The Economist, International Harold Tribune, Daily Express, Le Figaro,  Financial Times, The Guardian, Le Monde vd.) yayımlanan güncel çeşitli ilginç haber, makale, araştırma, inceleme,  röportaj ve yorumlar, olayları yalnızca duyurmakla yetinmekte; kronikleşen dünya sorunları karşısında insani ve evrensel değerler bağlamında etik, adil,   vicdani açılardan genel kabul gören  çözüm önerileri getirmemektedir.

Oysa basının bir işlevi de, haberciliğin yanı sıra, dünya kamuoyuna faydalı ve doğru eğitici katkılar vermektir.

Öte yandan; genellikle asıl amaçlarını yitirmekte olan bazı küresel ve bölgesel aktörler; üstün  üretim, bilim ve teknoloji düzeylerine dayalı eski güçlerini sanki tekrar kazanmak istemektedirler.

Şimdi ise gündeme gelen  temel konu, Orta Doğu’da ve bu arada  Suriye’deki  yeni kaotik dönem ve bu yeni olgunun uluslararası siyasete somut ve soyut yansımalarıdır...

*

Bütün ülkeler, izledikleri siyasi planlarını; kısa, orta ve uzun vadeli projelere göre yaparlar.

Dünyanın sonunu hazırlayacağından,  nükleer silahların kullanımının  doğuracağı büyük tehlikeler bilinmektedir.

Buna göre küresel ve bölgesel aktörler, savaşlarda kara gücü kullanılmasının  getireceği, insan haklarına karşı  dramatik ve trajik sorunları dikkate alarak, kendi bakış açılarında komple teorileri ve ütopyalar üretmektedirler.

Günümüzde, enerji yataklarının çok zengin olduğu Orta Doğu Bölgesi’ndeki projeler, bir arka planda, ABD’nin eski başkanlarından Richard Nixon döneminde  uygulamaya konulan “Büyük Orta Doğu Projesi” kapsamında yürütülmüştür.

Ancak; iki super güç olan ABD ve Çin tarafından, karşılıklı olarak bağlı bulundukları  gelişmiş ekonomileri nedeniyle denge siyaseti izlenmekte ve askeri harcamalarının azaltılması yoluyla bütçe açıkları küçültülmektedir.

“Yeni bir Soğuk Savaş Dönemi?”

*

Öte yandan; Orta Doğu ve Doğu Avrupa’da devam eden bölgesel savaşların olumsuz etkileri yüzünden artan göçmen mülteci ve sığınmacı hareketleri ile bunun olumsuz sonuçları dünya insanının sıcak gündemindedir.

Bu durumda; dünyanın ileri gelen siyaset bilimcilerine göre,  hava araçlarında üstünlük sağlayan Türkiye;  tarihten gelen kültürel zenginlik ve tecrübesiyle, Orta Doğu ve Suriye’de barış ve huzuru sağlayabilecek ve küresel yeni düzenin kurulmasına en büyük katkıyı verebilecek tek dünya ülkesi konumunu kazanmaktadır.

Nitekim; ABD’li  siyaset bilimci George Friedman’ın   2010’da yayımlanan  “Gelecek 100 Yıl” adlı araştırma kitabında ve belli başlı siyaset bilimcilerinin makalelelerinde; Türkiye’nin,  tarihi köklerinden gelen jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik paradigmasıyla gelecek yüzyıl içinde bölgesel/küresel bir güç  haline geleceği vurgulanmaktadır.

Sonuç olarak:

1948’de yürürlüğe giren “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” çerçevesinde:

Dünya ülkeleri arasında kalıcı barış, huzur ve refahın sağlanması ile birlikte entelektüel kültürün daha da yaygınlaştırılması; özellikle Orta Doğu Bölgesi ülkelerinde toprak bütünlüklerinin  korunması; ekonomik krizlerin önlenmesi; bölgedeki bütün ülkelerin, mevcut saygıdeğer etnik, dini ve mezhebi gruplar arasında fark gözetmeksizin  demokratik bir rejim ortamında insani  yaklaşımlarla  şekillendirilmesi amacıyla; küresel güçlere (ABD, Çin, Rusya vd.);   uluslararası kuruluşlara (BM, NATO, Şanghay İş Birliği Örgütü, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) , G-7, G-20, Orta Amerika Devletleri Örgütü, Arap Birliği, Afrika Birliği, İngiliz Uluslar Topluluğu (COMMONWEALTH), Bağımsız  Devletler Topluluğu (BDT). OECD, NORDİK Konseyi vd.); ayrıca uluslararası basına 
ayrı ayrı büyük öneme haiz sorumluluklar düşmektedir.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum