KORONAVİRÜS GÜNLERİNDE SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI VE ÖTESİ
Ülkenin “koronavirüs salgını”nı en kısa zamanda yok etmesi amacıyla yapılan
yasal düzenlemelerle “Sokağa çıkma yasağı ve kısıtlaması” uygulamaları hayata
geçirilmektedir.
Böyle bir önlem akademik çevrelerce her gün vurgulandığı gibi çok gereklidir.
İnsanlar bu uygulamalarla getirilen kurallara karşı gerekli uyum ve özeni gösteri-
yorlar.
Böylece salgının yayılması önlenecek, yakın bir gelecekte mutasyona uğrayaca-
ğı düşünülen söz konusu virüslere karşı bağışıklık kazanılacak ve insanlık bir
salgını da daha atlatmış olacak.
Dünya bugüne kadar böyle bir küresel pandemi ile hiç karşılaşmadı sanırım.
Yeryüzü, yazılı tarih öncesi dönemlerde böyle bir dramatik ve trajik olgu yaşamış-
tır belki, kimbilir?
*
Uluslararası basından sızan haberlere göre:
Yaşanmakta olan bu yeni dönem, bütün ülkeler üzerinde önemli kültürel, pikolo-
jik ve sosyoekonomik sonuçlar doğuracak.
.
Bilim insanları, bu pandeminin nasıl oluştuğu ve yayıldığına ilişkin nedenleri
araştırmak ve bütün yönleriyle ortaya çıkarmak üzere olağanüstü çalışmalar yapı-
yorlar.
Bu çalışmalar bağlamında koronavirüse karşı yürütülen yoğun ilaç ve aşı bulma
geliştirme çabaları da son aşamaya gelmiş durumda.
*
Öte yandan, yine bildirildiğine göre, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere, bu
salgından sorumlu tutulan Çin’e karşı uluslararası mahkemeler nezdinde hukuki
girişimlerde bulunmaya hazırlanıyor.
*
Şimdi gelelim: 65 yaş üstü ve 20 yaş altı insanlara.
Şu bir gerçekliktir ki 65 yaş üstü insanlar, hayatı iyi anlamlandırmış, eğitimli, bü-
yük ölçüde bilgi ve deneyim sahibi, değerli insanlardır.
Onlar, birer bilge ve daima okunması gereken başucu kitaplarıdırlar.
Yasal olarak, sokağa çıkma yasaklarına temiz yüreklilikle uymakta olan bu kimse-
ler için belirli gün ve saatlerde sokağa çıkma hakkının verilmesinin uygun olacağı
düşünülmektedir.
*
Koronavirüs günleri birbirine karışarak, anılara dönüşerek ve bir daha geri dön-
memek üzere bilinmeyene akıp gidiyor.
Bazı bilge insanlar şöyle derler : “Yarın diye bir şey yoktur, yarın denilen şey şu
anda içinde bulunduğumuz zamandır.”
Bunu bilemeyiz, ama şehir hayatında yalnızlaşan ve yabancılaşan insanlar, bazen
dağlara, vadilere, kırlara, göllere ve uzak diyarlara gitmeye büyük özlem
duyarlar.
Sessizliğin sesini dinlemek isterler.
İnternette gezerken bir video’ya rastlıyorum.
Jadyn Rylee adlı bir sanatçı okuyor: “The Sound of Silence.” (Sessizliğin Sesi.)
*
Çalışma masamda bir kitap duruyor: 16. yüzyılda yaşamış Halk Şairi Aşık
Garip’in şiirleri.
Aşık Garip’in, yıllarca kaldığı Halep Şehri’ ne veda ederken yazdığı bir şiir dikka-
timi çekti.
Aşık Garip günümüzde yaşasaydı insanlığa şu dörtlü dize ile seslenirdi:
“İşte geldim gidiyorum
Şen kalasın dünya planeti
Çok nan ü nimetin yedim
Helal eyle dünya planeti.”
*
Önder Gürcan