Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

GEDİZ OVASI VE SPİL DAĞI'NA GİZLENMİŞ ESKİ MANİSA  HATIRALARINDAN BİR DEMET

15 Temmuz 2023 - 16:18

GEDİZ OVASI VE SPİL DAĞI’NA GİZLENMİŞ ESKİ MANİSA  HATIRALARINDAN BİR DEMET (Eski Manisa yazılarımdan bir derleme) 

Manisa şehri, on bin yıllık bir antik kent kültüründen geliyor. Önemli ve bir o kadar da sessizliğe çekilmiş bir şehir. Çeşitli imparatorluklar ve devletler bağlamında çok gün yüzü görmüş.

Dünyaca tanınmış Osmanlı  İmparatorluğu padişahlarından Fatih Sultan Mehmet, gençlik ve eğitim dönemini Manisa’da geçirmiş.

*

Bir zamanlar Manisa’da herkes birbirini tanırdı. Yollarda karşılaşıldığında, yabancı da olsa,  nezaket gereğince selam ve saygı sunulur, hal hatır sorulurdu.

O zamanlar Hükümet Konağı, kentin en büyük binasıydı ve her mahalleden görünürdü. Şehir, sekiz mahalleden oluşurdu. Bütün şehir çınar, çam, söğüt, kavak ağaçları ve meyve bahçeleriyle kaplıydı.
Gediz Ovası ve Manisa köylerinde, bağcılık, tütüncülük ve pamukçuluk çok çileli bir işti. Ovanın büyük bir bölümü tarlalarla örtülüydü. Şehirden buralara eşek sırtında veya at arabalarıyla gidilip dönülürdü. Günlerce bağ evlerinde, damlarda ve çardaklarda kalınırdı.

Tarım kenti Manisa’da, Gediz Ovası’ndaki bağlarda üzümler asmalarda olgunlaşınca davullu zurnalı Bağbozumu şenlikleri başlardı.

Bağlarda  çekilen cefa gibi,   bağbozumlarında ovaya yayılan sevinç, mutluluk ve huzurun sefası da vardı. Bağ ocaklarında zeytinyağla pişirilen  patlıcan, domates ve biber kızartmasının  ağızda bıraktığı  tad unutulmazdı.

Üzüm asmaları, kavun karpuz tarlaları, sebze bahçeleri, şifalı tulumba suları, kır çiçekleri ve yeşil otların kokusu, domates ve biberli peynir kahvaltısı, çekirgelerin çalgısı, tarla  kuşlarının yaşama sevinci, iğde, erik ve kiraz ağaçlarının huzur verici gölgesi, uzanan tarım arazileri, ova gecelerinin tatlı sessizliği ve serinliği o yaz zamanlarının unutulmaz parçalarıydı. 

Geceleri bazen ovayı domuz ve kurt sürüleri basardı. Dağdan inen yabani hayvanları uzaklaştırmak için teneke çalınırdı ve tarlalara korkuluklar dikilirdi.
*
Tatil sabahlarında altı kilometre yürüyerek Gediz Nehri'ne balık avlamaya ve yüzmeye gidilirdi. Kış aylarında haftalarca yağmur yağardı, Gediz Nehri ve Nif Çayı taşardı. Ova ve şehrin kıyı mahalleleri su altında kalırdı. Gediz’in balıkları şehrin bazı sokak aralarına kadar yüzerek gelirdi. İzmir Körfezi martıları yiyecek bulmak için Gediz Ovası’na uçardı.

Gediz Irmağı’ndan deniz taşıtları ile Ege Denizi’ne açılmak üzere projeler üzerinde çalışılırdı.

Her yıl  Hıdırellez’ de,  Manisa halkı kırlara çıkardı : Spil Dağı yamaçları, Sultan Yaylası, Karaköy Şelaleri, Kuşlu Bahçe, Akpınar, Ilıca ve Bozköy başlıca mesire yerleriydi.

*

Evlerde ocak olarak şömine, soba veya mangal  yakılırdı. Komşular arası davetlerde, evlerdeki radyolar açılır, günlük haber başlıkları dinlenirdi.

Elektrik veya gaz lambaları altında mangal külünde pişirilen acı okkalı kahvenin keyfine diyecek yoktu ve kırk yıllık hatırı da vardı.

Yoğun kar yağışlı ve dumanlı kış gecelerinde sobaların uzerinde kestaneler kavrulur, ayvalar pişirilir, sokaktan geçecek olan “bozacı” sabırsızlikla beklenirdi. Uyku saatinde anlatılan binbir gece masalları çocukların uykularını süslerdi.
*
Şehir çocukları, bazen öğle yemeği ihtiyacını, Spil dağı yamaçlarındaki pınar suları yanı sıra uzanan  sahipsiz incir ağaçları, kara üzüm asmaları, erik ve dut ağaçlarından karşılardı.

*

Mahalleler ile Hükümet Konağı arasındaki mesafeler pek uzun değildi. Anneler, oyun oynarken kaybolan çocuklarını yüksek sesle çağırırlardı. Annelerin bu çağırışları Hükümet Konağı’ndan duyulurdu.
*
Manisa’nın yaz günleri çok sıcak geçerdi. Öğle saatlerinde evlerden ve iş yerlerinden dışarıya çıkılmazdı. Bütün gün ağustos böcekleriyle kurbağaların birlikte  verdiği konserler duyulurdu. Kumrular baygınlık geçirirdi. Alışveriş, sabahın serinliğinde; gezmeler, akşamüstü yapılırdı. Gece karanlığı inmeden önce de, Çocuk Bahçesi, Manisa Asfaltı, Ulupark  ve Karaköy Çaybaşı başlıca çay içme ve gezi yerleri  olurdu.
*
Ana Çarşı’da  meşhur Manisa Kebapçısı ve Revanicisi Naci, Bekir, İbrahim ve Gülcemal’in dükkanları dolup taşardı.

*

Düşler Kahvesi olarak anılan  “Ulucami Kahvesi”nde, mahalle, şehir ve taşradan özenle dikilmiş setre çeket ve pantalonlarıyla gelen konukların katılmasıyla din, tarih ve kültür sohbetleri yapılırdı. Bu sohbet toplantılarında, konuşmacılar  birbirlerine “siz” , "sizler", “zatı aliniz”, “efendim” , "buyurduğunuz veçhile" gibi nezaket sözcükleriyle hitap ederlerdi. Güzel düşünülür ve bilgiye dayalı güzel konuşulurdu.

Sohbetlerden sonra, “satranç”, “tavla” ve “dama” oyunları düzenlenirdi. Kimisi de, “nargile” çekerek, uzakta görünen Gediz Ovası’na ve Akhisar Yolu’na bakıp sanki İstanbul’dan gelecek bir yolcusunu bekler gibi derin düşüncelere dalardı.
*

Mahalledeki komşular arası sohbetlerde; komşuların   büyük mekle hazırladığı cevizli baklava ve ıspanaklı - zeytinyağlı börek tepsileri mahalle fırınından taze taze çıkarılıp misafirlere ikram edilirdi. Ardından, laf lafı açardı. Kahve ocağında demlenen çaylar ve pişirilen eski zamane kahveleri doğrusu bir başka keyifti.
*

O zamanlar Manisa Lisesi, Öğretmen Okulu, Kız Enstitüsü ve Erkek Meslek Lisesi yurdun en tanınmış ve kültürel düzeyi yüksek okulları arasında yer alırdı. Okullarda görgü kuralları, Klasik Türk Müziği, resim, heykel, roman, öykü, şiir, sinema, tiyatro, opera, dünya tarihi, dünya sorunları gibi konularda münarazalar yapılırdı. Hocaları eşliğinde öğrenciler tarafından; Şiir günleri düzenlenir, ünlü tiyatro oyunları sahneye konulurdu. Öğretmenlerden, çok güçlü bir eğitim alınırdı. Değerli öğretmenlerden çok şey öğrenilirdi.

Şehir salonlarında Klasik Türk Sanat Müziği konserleri verilirdi.

*

Şehrin çay bahçeleri ile Şamlı ve Musa Aga pastanelerinde buluşan gençler, o zamanın köşe yazarlarının makale ve denemeleri üzerine saatlerce tartışma yaparlar ve eleştiri getirirlerdi.

Bazı arkadaşların şiirleri, öyküleri ve  denemeleri Ankara’da “Dost”, İstanbul’da “Varlık”  ve Manisa'da  "Genç Spil" adlı sanat,  kültür ve edebiyat dergilerinde yayımlanırdı.

Genellikle iki lisan bilinirdi. Kitapçı dükkanlarında yeni yayımlanan dergi ve kitaplar kapışılırdı, Türk ve yabancı basında öne çıkan haberler   izlenirdi.

Manisalı gençlerin en çok sevdiği gün, Cumartesiydi. Tatil günleri önceden programlanır, ilk gençlik hayalleri ile süslenirdi.

Manisa’dan gönderilen sevgi, yakın ilgi ve özlem dolu mektuplar, mürekkepli saz kalemlerle yazılır; Şehir Postanesi’nden damgalı pullu zarf içinde gönderilir, buradan taşraya telefon edilir ve  güzel haberlerle mektup getirecek postacının yolu gözlenirdi.

*

Geçmiş yıllardaki arkadaşlardan bazıları, üniversitelere akademisyen olarak atandılar. Biri, ABD Washington’daki Dünya Bankası’nda uzmanlık   görevi aldı. Milletvekili olanlar vardı. Başbakan Müsteşarı görevine getirilen oldu. Çok sayıda arkadaş üst düzey bürokratlığa  atandı.  Kimisi tanınmış  tiyatro, opera, bale, ses  ve sinema sanatçısı olarak ünlendi.

*

Şehirde “Hürriyet Misakı” ve “Işık” adlı iki günlük gazete yayımlanırdı.

İstanbul gazetelerinin bölge muhabirlikleri bu yerel gazete çalışanları tarafından yürütülürdü.

Manisa basınında yer alan gazeteci ve yazarları herkes tanırdı. Onların arasından araştırmacı yazarlar çıktı.

Kimi arkadaşlar İstanbul, İzmir, Bursa ve Manisa basınında yönetici ve köşe yazarı olarak  hayatlarına devam ettiler.

*

Manisa’yı, Türkiye futbol liglerinde başarılı Manisaspor takımı ligin üst sıralarında temsil ederdi. Manisasporlu bazı furbolcular Göztepe, Eskişehir, Beşiktaş  ve Fenerbahçe gibi futbol kulüplerine transfer olmuşlardı.

Futbol, amatörce bir spor ruhuyla  oynanırdı.

*

Türkiye’de ilk dağcılık kulübü Manisalı gençler tarafından kurulmuştur. Manisalı dağcılar, başta Ağrı Dağı olmak üzere yurdun sayılı dağlarına çıkış gerçekleştirmişlerdi. Bazıları İtalya’ya kadar uzanmıştı. Ülkede ilk dağcılık sporu şehidi Manisa’dadır.

*

Kentte kapalı ve açık salonları olan iki sinema vardı: Şehir sineması ve Zevk sineması. Bazı Yeşilçam Sineması filmlerinin galaları bu sinemalarda yapılırdı. Yeşilçam, Fransız, İtalyan, Hint, İngiliz ve Hollywood Sineması filmlerinin hepsi şehir sinemalarında ilgiyle izlenirdi.

Dünya; o zamanlar, romantizm dolu,  radyo, edebiyat ve  sinema dönemini yaşıyordu. 

*

Manisa'yı ziyaret eden Amerikalı ve Avrupalı tarihçi ve Antik Çağ uzmanları, Manisa Müzesi, Spil Dağı, Gediz Ovası ve Akpınar bölgesinde araştırmalar yaparlardı.

Yapılan arkeolojik kazılarda  gemi kalıntıları ve deniz fosilleri ortaya çıkardı. Kayıp Kıta Atlantis’in izleri aranırdı.

*

“Truva Savaşı”ndan döndükten sonra Manisa'yı kuran Magnetler ve dünyada parayı ilk defa icat eden Manisalı Lidyalılar bu gizem dolu Atlantis hakkında bir şey biliyorlar mıydı acaba?” diye
düşünülürdü.

*

Yazıyı, Ulucami’deki Düşler Kahvesi’nin duvarında bir zamanlar asılı duran bir şiirdeki iki mısra ile  bitirelim:

 “Gediz  akıyor Manisa’dan,
Ve şu bizim hayatımız.”

Ama Düşler Kahvesi artık yıkılmış.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum