FELSEFE VE EDEBİYAT ÜZERİNE BİR KAHVE SOHBETİ
Dünya hayatı, entelektüel bilim ile şekillenmiştir. Fizik, kimya, biyoloji, matematik, jeoloji, jeofizik, astronomi, metafizik, tarih, hukuk, sosyoloji, edebiyat, felsefe, psikoloji, ekonomi, muhasebe vb. yeryüzüne özgü bilim dallarıdır.
Bu bilim dalları; evrenin yalnızca samanyolu gökadasında (galaksi) değişebilir ve dönüşebilir gizemli kutsal bir özelliğe sahiptirler.
Düşünsel ve bilimsel fikirler; dünya tarihinin zorlu süreçlerinde büyük maliyetler ödenerek derinleştirilmiş, temellendirilmiş, anlamlandırılmış, kavramlaştırılmış ve bir bakıma kurumlaştırılmıştır.
Buna göre bilimde her bir aşama, hayallerin hedefleri, hedeflerin de gerçeklikleri belirlemesiyle ortaya çıkmıştır.
Bu aşamalar, akıl, matematik ve mantık süzgeçinden geçerek ön kabul görmüş ve başlıca bilgi kaynaklarını oluşturmuştur.
İşte bu nokta felsefe ve edebiyatın ilgi alanına girmektedir. Bu bakımdan felsefe ve edebiyat ile diğer bilim dalları birbirlerinden beslenirler.
İbn-i Haldun “İnsan beyni değirmen taşına benzer.İçine yeni bir şeyler (bilgi) atamazsanız, kendi kendini öğütür durur,” demiş.
*
Felsefe ve edebiyat; varlığın, evrensel ve sosyolojik olguların kodlarını bütün yönleriyle araştırır, neden ve sonuç ilişkilerini inceler, tahlil eder, değerlendirir, yeni duygu ve düşünceler sunar, temel ilkeleri ve çıkarımları dil aracılığıyla biçimlendirir, analitik düşünceyi soyuttan somuta geçirir.
Evrende, her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Bu bağlamda bir şeyin sonucu başka bir şeyin başlangıcıdır.
Felsefe ve edebiyat göründüğü kadar fantastik, paradoks, yanılsama, simülasyon veya patalojik değildir; parametreleri tarihin tozlu sayfalarından ders alınarak gün yüzüne çıkarılmış erdemli denklemler topluluğudur.
*
Her bilim dalının kendisine özgü bir felsefesi vardır: Tarih felsefesi, fizik felsefesi, kimya felsefesi, biyoloji felsefesi, matematik felsefesi, kültür felsefesi, iktisat felsefesi, maliye felsefesi, spor felsefesi, müzik felsefesi, siyaset felsefesi, hukuk felsefesi gibi.
Dünya üniversitelerinde bir bilim dalındaki “doktora,” felsefi düzeyde (Ph D) bir eğitim türüdür.
*
Felsefe ve edebiyat:
Dünya toplumlarının, törelerle benimsenmiş farklı görüş ve yorumlardan oluşma da olsa, bilgece - paha biçilmez - bir zenginliğidir.
İnsanlığın ruhunu temizler.
Bilim dallarının izinde yürür ve insanlığa yakışır bir dünyadan yanadır.
Söylemlerini; yazılı destan, efsane, masal, şiir, öykü ve romanın yanı sıra müzik, sinema, tiyatro, opera, heykel, resim, bale gibi sanat kolları aracılığıyla yüzyılların ardından kuşaktan kuşağa yürütmeye ve yansıtmaya çalışır.
Dünya toplumlarında oluşa gelen kültürel kaynağa, tüm uygarlıkların ortak paydalarını konsolide ederek etkili katkı yapar.
İnsanlığın asaletini ve manevi değerlerini yükseltir.
İnsanlara okuma, kavrama, anlama ve öğrenme isteği ile yaşama sevinci aşılar.
Dünya dillerindeki kelime, anlam, kavram, terim ve deyim hazinelerini geliştirir.
İnsanlığın güzel düşünme, güzel konuşma, güzel anlama ve güzel davranış gösterme kültürü içinde yaşayabilmesine olanak sağlar.
Dünyadaki karmaşaları, bireylerin yalnızlık ve yabancılaşma sendromunu ortadan kaldırmayı amaçlar.
Eğitimi, bilimsel - mesleki kalkınmayı ve ekonomik büyümeyi güçlendirir.
*
Şehirlerde, spor etkinliklerinin yanında kitapçı dükkanları ile müzik, sinema, tiyatro ve opera salonlarının açılması, ünlü sanatçı, yazar, felsefeci ve edebiyatçıların isimlerinin de caddelere, bulvarlara, sokaklara ve kahvelere verilmesi önem taşımaktadır.
*
Postmodern dünyada küreselleşmenin, uluslararası aydınlanmayı ve insani gelişmişliği tam olarak gerçekleştiremediği, böylece suç oranlarını da en aza indiremediği ortadadır.
Felsefe ve edebiyat, tarihsel süreç boyunca; kendi öğretileri ile barışçıl, huzurlu, mutlu, saygı ve sevgi dolu bir dünya yaşamı arasında doğrusal bir korelasyon kurma sorumluluğunu var gücüyle sürdürmek, dolayısıyla özlenen güzel bir dünyayı etik ve evrensel değerler üzerinde buluşturarak formüle ve inşa etmek için sessizce uğraş vermiştir.
Felsefecilerin ve edebiyatçıların yer almadığı bir dünya nasıl bir görünüm kazanırdı acaba?