DÜNYANIN METAFİZİĞİ
ÜZERİNE BİR KAHVE SOHBETİ
Önder Gürcan
[email protected]
Bizim kuşağın çocukluk yıllarında, Manisa’nın Ulucami Mahallesi’ndeki “Düşler Kahvesi”nde, şehir eşrafının saatler alan akşamüstleri felsefi “okkalı acı kahve sohbetleri,” şu soru cümlesiyle açılırdı : “Gök Kubbe’deki meçhul alemlerden, bu dünyamızın halleri nasıl görünüyor acaba?”
*
Dünyanın başlangıcından günümüze uzanan zaman diliminde insanlık; tarih öncesi devirleri; yazının bulunduğu M.Ö. 3200’den bu yana da İlk Çağ , Orta Çağ , Yeni Çağ, Yakın Çağ ve Bilim Çağı’nı yaşadı. 21.yüzyıla ise Uzay Çağı diyorlar.
Bilim insanları, evrenin yaşının yaklaşık 13,8 milyar yıl, bilinen tarihinin de onbin yıl olduğunu açıklıyorlar.
Aklın alamayacağı kadar büyük olan evren'de milyarlarca galaksi ve sistemler yerli yerinde duruyor. Gezegen Teorisi’ne göre de dünyanın Güneş Sistemi içersinde bir gezegen olarak bağlı bulunduğu Samanyolu Galaksisi, sayısız gezegenlerle dolu.
“Dünya” olarak isimlendirilen, dörtte üçü okyanuslar, denizler, göller ve akarsularla kaplı; üzerinde yaşam zinciri bitkilerin, hayvanların ve insanların yaşadığı yorgun ve sessizce duran yaşlanmış yeryüzü; zaman denilen henüz tanımlanamayan bir gerçeklikten kutsal bir yöne doğru kararlı ve cesurca yürüyüşünü sürdürüyor.
Bu yürüyüşte her şey, belirli bir süreçte geçerli. Bir süreç tamamlanınca daha sonra yeni bir süreç başlıyor. Her süreç değişimi, belirli dinamikler sonucu oluşuyor. Bütün değişimlerin, kayıtlara alınmış bir muhasebesi ve bilançosu vardır. Gelecek yüzyılların değişimleri de zamanının dinamiklerine göre gerçekleşecektir.
Bu bağlamda uzayın derinliklerine inildikçe fizik, kimya, biyoloji, tarih, mantık, felsefe gibi bilim dalları da etkilenecektir.
*
Yeryüzünde, fizyonomisi, genetik yapısı, karekteri, bilgi ve fikir yapısı birbirinden farklı milyarlarca insan yaşıyor. Bu çeşitlilik, uygarlıklar kapsamında büyük bir kültürel zenginlik olarak uluslararası bilim, sanat ve edebiyat eserlerinde ortaya çıkıyor.
Öte yandan, dünya haritası üzerinde, bir yanda umut, bir yanda karamsarlık - bir yanda mutluluk, bir yanda karmaşa - bir yanda yüksek teknoloji, bir yanda uzayın keşfi arasındaki sarmal, insanların günlük hayatına yansıyor.
Küçük yerleşim yerlerinden kasabalara ve şehirlere göç etmeyi sürdüren insanlık ve insanlığın DNA’sı; bilgisayar, internet, cep telefonları, sosyal ağlar ve küresel navigasyon içindeki fotoğrafta, kalabalıkları sarıp sarmalayan iletimsizlikte sıkışıp giderek içselleşiyor ve yalnızlaşıyor.
Bu konumuyla garip dünya da, çok uzaklarda kalmış, yapayalnız bir gezegen görüntüsü veriyor sanki.
*
İnsanların büyük düşünceleri ve hayallerinin evrensel gerçekliğin birer parçaları olduğu belirtiliyor.
Bu konuda, her alanda olduğu gibi, akademik çalışmalar yapmış, göz nuru dökmüş, insanlığa katkı vermiş ilim ve bilim insanları - fizikçi, evren bilimci, tarihçi, insan bilimci, toplum bilimci vb. - tarafından çok sayıda kitap, araştırma ve makale yayımlanmıştır.
Bugünkü olağanüstü bilim ve teknoloji kapısını sonuna kadar zorlayarak evrenin derinliklerine yelken açan araştırıcılara ve bilişim geliştiricilere daha çok işler düşüyor.
Ne var ki “insanlığa ilimden ve bilimden pek az bilgi verildiği,” bilimsel platformlarda ifade ediliyor.
*
Böyle büyük bir kozmik fotoğrafta, çağlar boyunca gün yüzü görmüş kadim dünya gezegeninin; uzayı nasıl gördüğünden daha çok, gizem dolu sonsuz uzay boşluğundan nasıl göründüğü merak konusu...