DÜNYANIN BİLANÇOSU
Sonsuz uzayda milyarlarca gizemli gök adadan biri olan Samanyolu Galaksisi içinde yer alan Güneş Sistemi’ne bağlı dünya gezegeninin; son on bin yılda kabilelerden sitelere, ulus devletlere, imparatorluklara ve nihayet küresel güçlere uzanan insan topluluklarıyla ilgili olaylarla dolu öyküsü, tozlanmış tarih kitaplarında kayıt altında bulunmaktadır.
Tarihsel süreçlerin sosyolojik yönlerden konsolide muhasebesi, gelir-gider hesabı ve bilançosu; tarım, endüstri ve bilim çağlarının zorlu, dramatik ve trajik süreçlerden art arda geçerek kurulan evrensel denklemin parametrelerine göre düzenlenmiştir.
Bin yıllara yayılmış olan kronik sorunlar yumağı ve çözümlerine ilişkin Antik Çağ’dan günümüze kadar tarih, sosyoloji, iktisat, edebiyat ve siyaset bilimi alanında bütün ülkelerce bilinen tanınmış Platon (Eflatun), Aristoteles, Socrates, Descartes, Montesquieu, Marx, Adam Smith, John Maynard Keynes, Yusuf Has Hacib, Ahmet Yesevi, Immanuel Kant, İbni Haldun, Yunus Emre, Mevlana, Niccolò Machiavelli, Thomas Moore gibi isimler tarafından kaleme alınan eserler vardır.
Söz konusu eserler, çok kutuplu dünya düzeninde, farklı toplumsal alt yapı, düşünüş, coğrafi konum, yönetim biçimi, geleneksel ve kültürel olgulardan gelen fakat tek bir insanlık çatısı altında toplanan bütün ülkelere sentezci bir dille hitap etmektedir.
Bunların yanı sıra siyaset bilimi, sanatı ve uygulamasına yönelik tarihçilerin, fizikçilerin, felsefecilerin, sanat ve edebiyatçıların da araştırma yazıları ve makalelerinden de söz edilebilir.
Aslında her insan, kendisine dert edindiği dünya meseleleri hakkında kayda değer bir bakış, gürüş ve yoruma sahiptir.
Ne var ki toplumsal kültür, bilim ve teknoloji olağanüstü gelişirken ülkeler ve toplumlar arası olumsuzluklar, kutsal inançlara ve kültürel birikimlere ragmen bir türlü son bulmamaktadır.
Yeryüzü kıtalarında oluşagelen olaylara her gün bir yenisinin daha eklendiği basından izlenmektedir.
Tarihteki savaşlar yetmiyormuş gibi şimdi de uzay savaşları projelendirilmektedir.
Bugün insanlık alemini yakından ilgilendiren en önemli sorunlardan biri de Orta Doğu krizidir.
Bu olumsuzlukların; Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM) tarafından dönemsel olarak yayımlanan “Dünya insanlığının ortalama gelişmişlik endeksi” rakamlarından da görüleceği üzere, çoğu ülkenin yeterli eğitim olanaklarından yoksun olmasından ve entelektüel kültür birikiminin sağlanamamasından kaynaklandığı ileri sürülebilir.
Bilim dallarının arka planlarında yatan felsefelerin ortaya konulamamasının da burada diğer bir etken olduğu söylenebilir.
Öte yandan sanat, edebiyat, müzik ve sporun da arzu edilen bir dünyanın şekillenmesine tam olarak katkı veremediği gözlenmektedir.
Bu genel tablo, bütün insanlığa maddi ve manevi maliyetler yüklemektedir.
Sarmala dönüşen bu ağır maliyetlere; post-insan, yapay zeka ve robotik nesnelere ilişkin uygulamaların getirebileceği yeni maliyetlerin de ekleneceği bazı platformlarda ifade edilmektedir.
.
Sonuç olarak: 193 ülkenin üye olduğu BM, İnsan Hakları Beyanamesi, toplumsal sözleşmeler, diplomasi, ikili anlaşmalar ve çeşitli sosyal kurumlar aracılığıyla günümüzde bir çok sorun geçmişe göre bir ölçüde çözüme kavuşturulmuşsa da, evrensel eksenli demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlükler ve benzeri yüce değerler, dolayısıyla ihtiyaç duyulan anlayış ve olgunluk tam olarak hayata geçirilememiştir.
Dünya sorunlarının çözümlenmesi konusunda; ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Avrupa Birliği, Arap Birliği, Hindistan, İran gibi küresel aktörler arasında beklenen iş birliği, koordinasyon ve diplomasi de yeterince kurulamamaktadır.
Dünyada barış ve huzurun sürekli bir şekilde sağlanması, uluslararası sorunların insani değerler ve evrensel hukuk çerçevesinde doğru, etkin, verimli ve adil çözümlere kavuşturulması, doğanın korunması, küresel ısınmanın önlenmesi, ekonomilerin ve ticaretin iyileştirilmesi, iç karmaşa ve savaşlara yol açmayacak tedbirlerin zamanında alınması, ülkeler ve kıtalararası mülteci göçlerinin önüne geçilmesi, toplumlarda yaşama sevincinin artırılması ve bu bağlamda uluslararası ortak bir kamuoyu oluşturulması amacıyla; BM’ye, devlet yönetimlerine, bilim insanlarına, tarihçilere, inanç liderlerine, toplum bilimcilerine, felsefecilere, sanatçılara, edebiyatçılara ve siyaset bilimcilerine büyük sorumluluk ve görevler düşmektedir.