DÜNYA DÜZENİ ÜZERİNE BİR BAHAR SOHBETİ
Komşularımız bilge insanlardır. Bahçede mangalda kahve sohbeti yapıyoruz. Acı kahveyi, çay sohbeti izliyor. Konulardan konulara kapılar açılıyor.
*
Bu dünyada hiçbir şey olmamış gibi yaşanabilir mi? Tarihçiler, önemli insanlardır, diyoruz: Çünkü insanlığın hafızasıdırlar; unutulmaya yüz tutan bin yıllık insanlık öykülerini dünya kamuoyu ile paylaşırlar; alınması gereken dersler ile birlikte sorunlar karşısında doğru çözüm ve çıkış yollarını gösterirler.
İnsanlık; son on bin yıllık sürecinde, birtakım dramatik ve trajik olaylarla dolu zorlu dönemleri - taş olsa çatlar - geride bırakmış; olağanüstü bir şekilde bilimsel, ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve kültürel gelişmeler göstermiştir.
Ne var ki; insanlığın sicil dosyasındaki parçalı bulutlu kayıtlar da bir hayli kabarmıştır.
*
Dünyanın çok kutuplu coğrafyasında küresel, bölgesel ve yerel güçler arasında beklenen iş birliği ve uyum, henüz tam anlamıyla sağlanamamıştır.
21.yüzyıl, bilgi ve uzay çağı olarak kabul ediliyor. Ama küresel güçler arasındaki mücadele, uzayın boşluklarına da uzanmaya başlamış görünüyor. Tarih, uzay çağında da mı tekerrür edecektir?
*
Bilindiği üzere, Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi “Alak Suresi”dir. Surenin birinci ayeti “Yaratan Rabbinin adıyla Oku!” diye başlar.
Evreni oku, dünyayı oku, hayatı oku, öğren, ilim, bilim ve irfan sahibi ol, bütün bilgileri topla, kaleme al, kitaplaştır ve insanlara dağıt.
*
Evren, bütün varlıklar ve canlılar olmasaydı; dünya insanlığı, hayata dair hiçbir şey düşünemezdi; bilgi ve fikir sahibi olamazdı; empati ve bilgelik kültürü oluşturamazdı; yeni bilgiler de üretemezdi.
*
Son yıllarda dünya kamuoyunun gündemindeki uluslararası denge, küresel güçler mücadelesi, bölgesel karmaşa, göçler, mülteciler, iklim değişiklikleri ile ilgili sorunlar dikkati çekiyor.
Bu sorunlara, 2020 yılında küresel “Covid-19 salgını” da eklendi.
*
Dünya toplumları, doğal olarak, farklı anlayışlara, bakış açılarına, değer yargılarına, beklentilere, amaç, duygu ve düşüncelere sahiptirler. Bunlar, dünya hayatının zenginlikleridirler.
Dünya, Cennet değildir: Arapların bir atasözü vardır: “ La rahate fid dünya.” (Dünyada rahatlık yoktur.)
İnsana yakışan; daima aklını kullanarak kendisini kötü duygulardan arındırıp, gönül zenginliğine sahip olmasıdır; güzel düşünmek, güzel konuşmak, güzel ve örnek davranışlar sergilemektir.
*
İnsanlık; binyıllardır hiç durmadan neden çeşitli kronik sorunlar sarmalı içindedir? Paylaşılmayan nedir? Nasıl olumlu bir yol haritası çizilecektir?
X,Y,Z kuşakları; günümüzün dünyası hakknda neler düşünmektedir?
*
Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM) tarafından dönemsel yayımlanan “dünya insanının ortalama gelişmişlik endeksi” raporu rakamları pek iç açıcı görünmemektedir.
Antik Çağ’dan günümüze kadar, bilge insanlarca çok sayıda “siyaset bilimi” kitabı yazılmıştır. Ancak yayımlanan bu kitaplarda ve bugünün dijitalleşmiş dünya yaşamı kültüründe insan faktörü yeterince ele alınmamış; değerlendirilmemiştir.
Bu durum karşısında tüm dünya insanlığının, bir planlama ve disiplin içinde, kültür çatışmalarını önleyecek şekilde bir evrensel anlayış sistemine ihtiyacı olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
*
Sonuç olarak; dünyanın kalıcı bir barış ortamına kavuşturulması gerekmektedir.
Gelinen bu aşamada, tarihin tozlanmış sayfalarından gerekli derslerin çıkarılması ve bu derslerin dünya kamuoyunca etkin bir şekilde içselleştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu amaçla; BM’ nin öncülüğünde, etkin iş birliği ve koordinasyonunda, bütün devletlerin katılımıyla birlikte kurulacak yeni bir dünya düzeninde, uluslararası platformlarda, ortak değerlere yönelik uyum sağlanması ve planlanmasına duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır.
Böylece, kültür çatışmalarına yol açılmayacak, insanlığın gelişmişlik düzeyi daha da yükselecek ve dünya düzeni de arzu edilen bir iklime kavuşmuş olacaktır.
Bunun için, insanlığın bir ortak paydası vardır. O ortak payda da insani, geleneksel, kültürel, etik, bilimsel ve evrensel değerler sentezidir.
Bu yaklaşım; uluslararası uyum, huzur, barış, refah, mutluluk ve anlayışın ön şartıdır.
*
Bu düşüncelerle, pencereden aağıda uzanan, saksağan, kumru ve serçelerin dolaştığı rengarenk bahçelere bakıyorum. Leylak, gül ve hanımelilerin tatlı kokuları buralara kadar geliyor. Akşam, yavaş yavaş gecenin karanlığının içinden geçerek dünyayı sarmaya başlıyor.
Dışarda, eserek pencerelere vuran Poyraz’ın eşliğinde güzel bir Mayıs baharı var. Şehrin sokak ve caddelerdeki insanlar; zaman denilen gizemli olgunun okyanuslarında, kalkış ve varış limanı belirsiz garip bir gemi gibi hiç durmaksızın bir yerlere akıp duruyorlar.
Uzaklardan dalga dalga gelen bir ses, anne gibi insanların saç ve yüzlerini sevgi, umut ve hayallerle okşuyor.
FACEBOOK YORUMLAR