DÜNYA DİLLERİNE TOPLU BAKIŞ
Önder Gürcan
Bugün dünyanın beş kıtasında Birleşmiş Milletler’e (BM) üye olan 172 ülke bulunmaktadır.
Tarihçilere göre, dünyadaki yaşam ve kültür M.Ö.10 500 yıl öncesine kadar gidiyor. Bu süre içinde yeryüzünde 7000’ den fazla dünya dilinin ortaya çıkması insanı gerçekten şaşırtıyor. Bu diller, konuşma ve yazı dili olarak kullanılmıştır.
Dil gerçekten gizemli, büyüleyici ve hayranlık uyandırıcı bir olgu.
Varlığını günümüze kadar sürdürmekte ve hızlı gelişme göstermekte olan diller arasında Türkçe, Macarca, Fince, Almanca, İngilizce, Arapça, Fransızca, İtalyanca, Ispanyolca, Portekizce, Rusça, Çince (Mandarin), Japonca, Yunanca gösterilebilir.
Öte yandan, Eski Sibirya dilleri, Göktürkçe, Sümerce, Hititçe, Lidyaca, Eski Yunanca, Latince, Gotça gibi çok sayıda dil de antik ya da ölü dil (ancient/dead languages) haline gelmiştir.
Hiç kuşkusuz çeşitli ulus devletlere ve etnik kimliklere ilişkin antik diller ve yaşayan diller, evrensel kültürün alt ve temel yapısını oluşturmaktadır. Bundan sonra da bu ana diller dünyanın zenginliği olmaya devam edecektir.
*
Ne var ki Antik Çağ’daki dünya dilleri hakkında çok şey bilinmemektedir. Tarih boyunca önemli medeniyetler kurmuş olan insanların kullandıkları bu kaybolmuş diller ile ilgili yeterli somut bulgu, kanıt, bilgi veri elde edilememiştir. Ancak bu konuyla ilgili bilimsel araştırmalar antik diller uzmanlarınca (linguistique, linguistics) yoğun bir şekilde sürdürülmektedir.
*
Dünyada yaşayan bütün diller eski dillerin farklılaşarak dallanmasından meydana gelmiştir. Bu açıdan antik ve yaşayan dil aileleri arasında akrabalıklar vardır. Örnek olarak : Hint-Avrupa, Hami, Sami, Fin-Ogur, Türk (Hun) dil aileleri...Hint-Avrupa ailesinin dalları arasında Hint-İran, Baltık-Islav, Cermen, İtalik, Kelt, Yunan, Arnavut dilleri yer almaktadır.
İtalik dil ailesinin alt dallarını bugünkü Avrupa dilleri oluşturmaktadır: İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Ispanyolca, Portekizce, Romence gibi…
Arapça dili ile ilgili olarak burada ayrı bir vurgu yapmak gerekir : çünkü Arapça, dünyanın en zengin dillerinden biridir; özellikle 10.yüzyılda Arap Uygarlığı’nın gelişmesine paralel olarak evrensel dile ve kültüre büyük katkı yapmıştır.
Türk dilinin tarihsel kökenleri konusundaki bilgiler, Türk, Rus, Macar, Fin, Fransız, İtalyan ve İngiliz dilbilimciler ile antik dil uzmanları tarafından yapılan bilimsel araştırmalar sonunda ortaya çıkarılmıştır.
Buna göre Türkçe, dünyanın en eski dillerinden biri olarak milattan çok önceye gitmektedir ve yaklaşık 10 500 yıllık tarihi bir geçmişe sahiptir. Örneğin, Orhun Anıtları, Göktürk alfabesi ve dil kültürüne göre Türkçe yazılmıştır.
*
Eski Türkçe, Orta Asya Türk boyları ve devletleri arasında, Ural-Altay Bölgesi´nde konuşulmaktaydı. Eski Türkçe ile Çince içinde çok sayıda ortak kelime vardır. Eski Türkçe, Orta Asya´da doğup gelişmiş, Asya ve Doğu Avrupa´da hüküm süren Hunlar tarafından dünya coğrafyasına yayılmıştır.
Eski Türkçe, Türk (Hun) dilleri ailesi olarak üç dala ayrılmaktadır: Orta Volga boyunda konuşulan Çuvaşça, Kuzey Sibirya´da konuşulan Yakutça ve Türk-Kırgız-Tatar dilleri topluluğu…
Hunlar’dan sonra, Göktürkler, Uygurlar ve Oğuzlar Türkçenin gelişmesinde büyük rol oynamışlardır.
Türklerin 1071 yılında ikinci defa Anadolu´ya girmesiyle birlikte Türkçe, Selçuklu Devleti zamanında Anadolu´da kullanılan başlıca ana dil olmuştur.
Türkçe, M.Ö. 3 000’ den beri Anadolu’ da ve çok sayıda ülkede kullanılmaktadır. Antik Çağ’da ortaya çıkan Türkçenin; tarihten gelen ve günümüze yansıyan kökleriyle tek bir etnik kökene ve kültüre dayanmadığı, çeşitli sosyolojik yapıları içeren bir uygarlık sisteminden geldiği, kendisine özgü bir alfabeye ve dil kültürüne sahip olduğu görülmektedir. Türkçe, Batı literatüründe “ekler lisanı” olarak tanımlanmaktadır.
Ayrıca Antik Çağ Türkçesinin, kendisine özgü bir ticaret ve bir hukuk sistemine sahip olduğu dil uzmanlarınca ileri sürülmektedir.
Tarihçilere göre: Roma İmparatorluğunun kökeninde Etrüskler vardır ve Etrüsk eserleri eski Türk alfabesi ve yazısıyla benzerlik taşımaktadır. Bugün dünya üniversitelerinde okutulan Roma Hukuku’nun temellerinin "Antik Çağ Türkçesi"nin içinde atıldığına ilişkin bir görüş de tartışılmaktadır.
Bu arada Sümerlerin dili ile Türkçe arasında da bir benzerlik olduğu kabul görmektededir.
Bununla birlikte Türkçenin, Latince´nin yanı sıra Mezopotamya ve Avrupa uygarlığının kökleri ve kaynağı içinde yer aldığı tezleri henüz kanıtlanmış değildir.
Eski Türk dilleri topluluğu daha sonra Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi şeklinde iki kategoride ele alınmıştır.
Türkçenin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Osmanlı Türkçesi olarak Orta ve Kuzey Asya´da, Kuzey Afrika´da, Orta Doğu’da ve Doğu Avrupa´da geniş coğrafya alanına yayıldığı bilinmektedir.
Ancak Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsçanın yanısıra 1839’da başlayan Tanzimat Dönemi ile birlikte Fransızca dil yapısına yakınlaşmış ve dilbilgisi kuralları da bu dile göre yeniden yapılandırılmıştır.
Günümüzde kullanılan modern Türkçeye gelince: Yeni Türkçe; Türk Dil Kurumunun, Türk dili uzmanlarının, antik diller araştırmacılarının, yazarların ve basının katkısıyla somut bir gelişme göstermiştir.
Başlangıçta Yunan ve Roma (Latin) kültürünün etkisinde kalan Batı dilleri, 20. yüzyıldan itibaren başlayan küreselleşme akımı ile birlikte büyük bir ilerleme kaydetmiştir.
*
Dünya dilleri; uluslararası kültür ve çeviri dili aracılığıyla birbirlerinden karşılıklı olarak çok sayıda kelime, terim ve kavram almıştır. Böylelikle hem küresel kültür gelişmiş hem de dünya dilleri yeni anlatım teknikleri ve cümle yapıları kazanarak daha da zenginleşmiştir.
Dünyada en çok kullanılan diller İngilizce ve Çincedir. Diğer dünya dilleri ise büyük ölçüde ulusal alanda kalmıştır.
Dünya dilleri arasında öteki dillerden en çok kelime alan dil İngilizcedir. İngilizce, sahip olduğu tarihsel ve kültürel potansiyelin etkisiyle aynı zamanda “uluslararası iletişim dili” konumunu kazanmıştır.
Bu durumda dünya insanının kendi ana dili dışında en az bir-iki yabancı lisan ikinci bilmesi zorunlu hale gelmiştir.
Şu soru uluslararası dil platformlarında sık sık sorulmaktadır: “Bütün ülkeler gelecekte tek bir dünya diline gidebilir mi?”
Dünya dilleri; bilim, teknoloji, ekonomi, ticaret, sanat, edebiyat, müzik, spor ve felsefede kendi milli değerlerine sahip çıkarak bu alanlara yaptıkları özgün katkı oranında küreselleşmekte ve evrenselleşmektedir.
Dilbilim uzmanlarının deyişiyle dünya dillerinin her biri, küresel ve evrensel bir yaşam, kültür ve dil organizmasının ayrılmaz bir parçalarını oluşturmaktadır.
Bu konuda genel bir inceleme ve değerlendirilme yapıldığında gelecek yüzyıllarda dünyanın, hiçbir etnik köken ve kültüre bağlı olmaksızın küresel ve evrensel bağlamda kabul edilebilir tek bir dile gidebileceği sonucuna varılabilir.