Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

BİR ÇAY SAATİ SOHBETİ

07 Aralık 2020 - 20:47

BİR ÇAY SAATİ SOHBETİ

Bizim kuşağın çocukluk yıllarında her gün akşamüstleri mahalle kahvelerinde buluşan yetişkinler, yaptıkları çay sohbetlerine, “Ne olacak bu dünyanın hali?” sorusunu ortaya atarak başlarlardı.

Bu sorunun yanıtı hep “ İyi olcek (olacak), iyi olcek (olacak) !  ” olurdu.

Kahve duvarlarının göz alıcı köşelerine  yerleştirilmiş işlemeli tahta kutulu, yeşil dantelli, ipek örtülü eski zamane radyolarından yayımlanan yurt içi ve yurt dışı günlük haber bültenleri büyük bir ilgiyle topluca dinlenirdi.

Herkes yayılan haberlere kişisel görüşlerini, duygu ve düşüncelerini, ilginç saptamalarını, çokca felsefe katarak saygılı ve samimi bir şekilde dile getirirdi.

Radyo dönemi çay sohbetleri kimi zaman sabahlara dek uzayıp giderdi.

Tarihe karışan nostaljik mahalle kahvelerinin yerini ise şimdi “café”ler alıyor.

*

Basın teknolojisi olağanüstü gelişti. Dünyada olup bitenler gazetelerden, televizyonlardan, internet sitelerinden, sosyal ağlardan ve cep telefonlarından bütün yönleri ve boyutlarıyla canlı ve görüntülü olarak izlenebiliyor.

Yeni kuşağın insanları, böylece bir çok bilgiye kolayca ulaşabiliyor; hayata dair  gözlemler ve yorumlar da haliyle farklılık kazanabiliyor.

Anlaşılan, yeterince kitap karıştırmaya ve bilimsel araştırma yapmaya da gerek kalmıyor. Çünkü üretilen bilim ve teknolojiler, bilgi kaynakları, araştırmalar evinizdeki odanıza, masanıza, bilgisayarınıza, internet sayfanıza gelebiliyor.

*

19’uncu yüzyıl entelektüellerinin felsefi görüşleri sıradanlaşıyor mu? Toplum kültürü, olgunluk, anlayış, sevgi, saygı, hoşgörü, nezaket, sanat ve edebiyat nasıl bir izlenim bırakıyor?

*

Yeryüzünde ülkeler arası uzun mesafeler yok oluyor. İnsan, bir mahalleden diğer bir mahalleye gidercesine dünyanın belli bir yerine birkaç saat içinde ulaşabiliyor, iletişim sağlayabiliyor. Işınlanma olayı da kapıda bekliyor.

Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM) raporlarına göre yaşlı dünyanın nüfusu 2050’de 9,7 milyara yükselecekmiş. Belki 10 milyar, belki daha da fazlası.

BM’nin yayımladığı dünya insanının ortalama gelişmişlik endeksi raporları pek iç açıcı görünmüyor.

Öte yandan dünya devletlerinin sayısı 204’e ulaşmış durumda. Uluslararası ilişkilerde küresel aktörler çoğalıyor;

çok kutuplu kuvvetler dengeleri kuruluyor; fonksiyonel bütünleşme hareketleri oluşuyor; bazı devletler güç ve üstünlük sağlayan stratejilere yönelik projelerle  uzaya, planetlere ve yeni galaksilere taşınmayı, koloniler kurmayı hedefliyor.

Bu gerçeklikler arasında insanlık,  yerini hızla makinalaşma olgusuna bırakıyor gibi : Yapay zeka ve robotik nesneler yaygınlaşıyor.

*

Öte yandan; uzay araştırmaları, küresel ısınma, bazı ülkelerdeki iç karışıklık, kültür çatışmaları, göçmen ve mülteci akınları, doğa ve hayvan hakları ihlalleri, çevre sorunları (deniz, göl ve ırmak kirlenmeleri), tarım alanlarında azalma, bazı hayvan ve bitki türlerinin sayıları giderek azalması ya da  ortadan kalkması, zirai üretimdeki kimyasallar, sera gazları, orman yangınları, kontrolsüz nüfus artışları, aşırı ve çarpık kentleşmeler, trafik yoğunluğu uluslararası kamuoyunun dikkatini çekiyor, gündeme yerleşiyor.

Son yılda da Covid-19 pandemi....

Bütün bunlara bağlı olarak bazı çevrelerce bir takım kıyamet senaryoları yazılıyor : Tatlı su kaynaklarında yetersizlik, kıtlık, hastalık ve salgınların yükseliş kaydetmesi, ozon tabakasındaki incelme, oksijen miktarında düşüş, kutuplardaki buz tabakalarının erimesi, doğal afetler (kasırga, hortum, tsunami, sel baskını, erozyon, heyelan, deprem), petrol rezervlerinin kısalan ömrü, nükleer ve teknolojik atıklar, çöp yığınları, gök taşı (meteor) yağmurları, vb.

Bütün konu başlıkları alt alta sıralandığında karmaşık ve çok bilinmeyenli bir denklemin içinde veya dışında kalan soru işaretlerini düşünmeden edemiyor insan...

Bu dramatik biraz da trajik büyük resimde ve açılan pencerede ortaya çıkan sonuçların yeni fırsatlara ve umutlara çevrilebileceğini söyleyenler de var.

*

21’nci yüzyıl “Bilgi ve Uzay Çağı” olarak tanımlanıyor. Toplumsal kültür çeşitlilikleri  giderek ortaklaşa “Bilgi Toplumu”na dönüşüyor.

Televizyon programlarında dünya olayları analitik olarak bütün sosyolojik boyutlarıyla ele alınıyor, çözüm önerileriyle birlikte değerlendiriliyor ve kamuoyu sürekli bir şekilde bilgilendiriliyor.

Uluslararası basın, internet ve sosyal ağlar, akıllara durgunluk veren gizemli bir faaliyet gösteriyor.

Devran döndükçe, küresel bilgi hacmi paylaşılılıp çoğaldıkça evrensel ölçekteki bilinmeyen bilgi hacmi de daha büyük ölçülerde ivme kazanacak ve keşfedilmesini bekleyecek.

Bir tarafta akıl, bir tarafta nefis ve diğer tarafta da gerçekleşecek hayaller...

Dünya hayatınının  çok bilinmeyenli denklemi ve söz konusu denklemin temel parametreleri nereye kadar uzanır bilinmez.

Bugün sonsuz bilginin derinliklerine ve boyutlarına, genetik kot ve koordinatlarına ulaşmak mümkün değil...

*

Günümüzde, geçmiş zamanların o romantik mahalle kahveleri gibi, entelektüel çay saati sohbetleri de artık kalmadı.

Ama bir yerlerdeki çay saati sohbetlerinde, “Ne olacak bu dünyanın hali?” diye soranlar yine çıkacaktır. Bu soruya verilecek  yanıtlar  ne olacaktır?

Kim bilir?

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum