ANLAYIŞ VE KÜRESEL KÜLTÜR
Bir yabancı ülkeden toplum bilimci bir arkadaşım, bana şu mesajı göndermiş: “Understanding among people is precondition for a peaceful worid.” (İnsanlar arasındaki anlayış barış dolu bir dünyanın ön koşuludur.)
Bu mesaj bana, Yerli Amerikalıların şu deyişini hatırlattı: “Dünya ülkelerindeki okullarda ‘Nasıl iyi insan olunur?’ konulu dersler verilmiyor.”
Düşündüm: “Anlayış” (Zihniyet, anlama yeteneği, feraset, düşünce biçimi) kavramı ile “İyi insan” kavramı arasındaki bağıntı (korelasyon) nedir?
*
Bilindiği üzere, bütün yön ve boyutları kapsamında dünya yaşamına çeşitlilik hakimdir. Dünyada yedi kıta ve 208 ülkede, her milletin kendisine özgü tarihsel ve sosyolojik yapısı içinde maddi ve manevi değerlerini içine alan, gelecek nesillere aktarılan, düşünce ve fikir olarak nitelendirilen belirli bir somut/soyut kültürü vardır. Bütün kültürler, bu dünyanın bir zenginliği olarak kabul edilir.
Her ülkenin değerli insanı da doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı ülke kültürünün özgün bir parçasıdır.
Bu bağlamda her bir insan; genetik, eğitimsel ve kültürel yapısına göre, diğer insanlardan farklı özel bir kültüre ve hayat hikayesine sahiptir.
*
Insanlık, başlangıçtan, ilk insanlar olarak yaratılan Adem ile Havva, iki oğlulları Habil ve Kabil’den günümüze uzanan tarihsel süreçlerde çok çeşitli kültür süzgeçlerinden geçmiştir.
Bugünün felsefe bilimcileri, dünyanın yerel, bölgesel ve ulusal kültürden, küresel kültür iklimine adım attığını ifade etmektedirler.
Küresel kültür; insani değerler (Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve dayanışma) ile insanlığın ortak evrensel değerlerinden (İşbirliği, mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük/tevazu, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü/tolerans ve birlik/dayanışma gibi) oluşmaktadır.
Başka bir ifadeyle: Dünya gezegeninde bilim ve yüksek teknolojinin olağanüstü gelişmesi ile birlikte başlayan postmodern insanlık yaşamında, yazılı, görsel ve sözlü basın ile sosyal medya yoluyla, insani ve evrensel değerleri kapsayan küresel bir toplum kültürü ortaya çıkmıştır.
Yeni dünya düzeninin bu olgusuna göre insanlığın gelecekteki yaşamını kurabilecek tek güç; akıl, mantık, bilgi, gerçeklik, insani ve evrensel değerler ile küresel bilgi birikimini sentezleyen “Anlayış” tır.
*
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, savaşları ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla 1945’te faaliyete geçirilen Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM), gösterdiği çabalara ragmen ne ölçüde başarılı olmaktadır?
İnsani ve evrensel değerler bütün dünya ülkelerindeki günlük hayata dahil edilmiş midir?
İnsanlığın yazılmış tarihsel karnesindeki kırık notlar düzeltilip, geçmişten alınabilecek derslere yönelik gerekli yasal düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılacak mıdır?
BM eşgüdümünde uygulamaya konulan dünya insanlığının ortalama insani gelişmişlik seviyesini geliştirici küresel eğitim projelerine uygulamalarda ağırlık ve etkinlik kazandırılacak mıdır?
Halen dünyada yaşanmakta olan dramatik ve trajik bölgesel savaşlar ile sosyal ve politik karmaşalar nasıl insani ve uygun çözümlere kavuşturulabilecektir?
Uzay Çağı’nı başlatan ve kendisine koloniler arayan dünya insanlığı - insan bu meçhul - kendisini tam anlamıyla keşfedebilecek midir?
Dünya insanlığı önümüzdeki yüzyıllarda nasıl şekillenecek - zor da olsa - dünya yaşamına ait çıkarılacak muhasebe kayıtları ile konsolide bilançolar küresel kültüre ne gibi olumlu katkılar sunacaktır?
Bu konulardaki çöreklenmiş kronik sorunları, çözüm yollarını, beklentileri, analiz ve değerlendirmeleri tarih, toplum ve siyaset bilimcileri ile bilge kişilere bırakalım.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR