ANALİTİK DÜŞÜNCE VE ENTELEKTÜALİZM ÜZERİNE BİR KAHVE SOHBETİ
Dünyada bilim, teknoloji ve kültürün altyapısını, analitik (çözümlemeli) düşünce oluşturur. Buna göre, hayatın akışında hiçbir şey tesadüfü değildir. Her şey, neden - sonuç ilişkisiyle gerçekleşir. Karşılaşılan her bir durum, olay ve sorun, analitik düşünce yöntemiyle açıklığa kavuşturulur. Analitik düşünce, felsefi kökenden gelir.
*
Analitik düşüncenin temelinde; dinsel inançlar, insan hakları, doğa hakları, hayvan hakları, demokrasi, hukuk, adalet, vicdan, vefa, empati, sevgi, saygı, etik ve evrensel değerler yatar.
Toplumlarda, analitik düşünceli insanlar çoğunluktadır ve bu toplum kültürü açısından da çok önemli bir güçtür.
Devletlerin yönetimlerinde analitik düşünce vardır. Devletler, kritik yol ve fayda/maliyet analizleri ile güvenli limanlara ulaşırlar.
Tarihçiler ve toplum bilimciler; geçmişteki anlaşmazlıkların, savaşların ve olumsuzlukların nedenlerini, çözüm ve çıkış yollarını, analitik düşünce eksenindeki bilimsel yaklaşımlarla araştırırlar, ortaya çıkarırlar ve insanlığa gerekli dersleri verirler.
*
Batı kültüründe, Fransızca kaynaklı “entelektüalizm”, günlük yaşamda çok kullanılan sözcük ve kavramlardan biridir.
*
M.Ö. 400’lerde doğmuş olan “Entelektüalizm”; felsefi içerikli bir düşünce alanı olarak, gerçek bilgiyi bütün fiziksel, sosyolojik ve psikolojik yönleriyle somut yargıya bağlayan bir öğretidir.
Analitik düşünce, entelektüalizm öğretisine kaynaklık eder. Başka bir ifadeyle, analitik düşünce ile entelektüalizm arasında doğrusal bir korelasyon ( bağıntı) vardır.
Entelektüalizm, dünya öğretileri doğrultusunda her şeyi içselleştirerek akılcı temellere dayandırır; bilim dalları arasında gerekli bağlantıları kurar; toplumlarda telafisi zor sorunları önleyici bir disiplin ile sonsuz bilgide gerçeği arar ve bulur.
*
Türkçede ”Entelektüel” sözcüğü; bir sıfat olarak, kendi mesleki uzmanlığı dışında sanat, edebiyat ve felsefeye de yakınlık duyan “aydın kişi”, “bilge insan”, “geniş kültürlü kimse” konumunda tanımlanıyor; “fikir sorunlarıyla ilgili çalışma” çerçevesinde de kavramsallaştırıyor.
*
Dünya; Antik Çağ’dan bu yana akademisyenler, atomcular, kuşkucular, skolastikler, rasyonalistler, deneyciler, idealistler, evrimciler pragmatistler, materyalistler, varoluşçular, postmodernistler gibi dönemleri geride bırakmış ve nihayet her şeyi bilmek isteyen gizemli yeni nesil bilimciler dönemine adım atmıştır.
Ne var ki tarih; güzel dönemlerin yanı sıra, mantıksız aşırı hırs, ben-merkeziyetçilik, kutuplaşma ve bloklaşmaların yol açtığı sarmallar bağlamında dramatik ve trajik olaylarla doludur.
*
Dünya 21. yüzyılın sosyolojik, bilimsel, teknolojik, psikolojik ve kültürel dijital gündeminde; bilgisayar, internet, cep telefonu, sosyal medya, uzayda koloni projeleri, robotik ve android nesneler gibi başlıklar altında olağanüstü gelişmeler gerçekleştirilmiştir.
Öte yandan, Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BM) tarafından yayımlanan “Dünya insanının ortalama gelişmişlik endeksi” raporları pek iç açıcı görünmemektedir.
Böyle bir ikilem karşısında insanlık, rotasını hangi güvenli limanlar yönüne kıracaktır?
*
2020 yılında başlayan küresel covid-19 salgınının etkisiyle insanlığın kronik düşünce sendromlarından kurtulmaya çalıştığı; uluslararası platformlarda stratejik bakış açılarının değiştiği; yeni bir dünya düzeninin oluşturulmaya başlandığı gözlenmektedir.
Bu yeni süreçte; her türlü analitik bilgiye ulaşabilen entelektüel bilim insanlarının, felsefecilerin, araştırmacıların, düşünürlerin, eğitimcilerin, kanaat önderlerinin, bilgelerin, sanatçıların, edebiyatçı ve yazarların yeryüzü envanterindeki bütün sorunların çözüm ve çıkış yollarının bulunmasında etkin rol üstlenmeleri ve katkı sunmaları beklenmektedir.
*
İnsanlığının kutsal yürüyüşü; Antik Çağ felsefecisi Sinoplu Diyojen gibi sızlanmaya gerek duymadan; bir refah, huzur ve mutluluk öğretisi olan, toplumların hayatını düzenleyen, insanlar arasında iyi ilişkiler kurmayı sağlayan; uluslara sürdürülebilir iyilikler getiren “analitik düşünce ve entelektüalizm” ekseninde devam edebilecektir.
Ancak bu yürüyüş, “analitik düşünce ve entelektüalizm” anlayışının; Antik Çağ’da bırakılmayıp, küresel BM projeleriyle birlikte uygulamaya geçirilmesiyle mümkün olacaktır.
*
Sohbeti, Anadolu’dan bilgece bir deyişle bitirelim:
“İnsanlığın mektebi yoktur!”
FACEBOOK YORUMLAR