VİRGÜLDEN ÖNCE TÜRKİYE
www.tarihistan.org
Ülkeler geleceği inşa etmek üzere politika üretirler. Devletler geleceği kurgulamak için “yarın” biliminin peşine düşmüşlerdir. Yarın bilimi tüm evrensel dinlerin geleceğini belirlemek amacıyla önem verdikleri bir kaygıdır aynı zamanda. Ancak “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın gelecekmiş gibi ahiret” felsefesini hayatın kalbine oturtan başka bir din yoktur ki; İslamiyet bugün ve geleceği şekillendirirken ölçüyü elinden bırakmak istemez.
Devletler ilkçağdan günümüze değin din merkezli ve dinin hayata, geleceğe olan değerlerini yaşamak hayata geçirmek amacıyla kendilerini görevli sayagelmişlerdir. Bu anlayış Göktürk Kitabelerinde ”Tanrı Türkleri dünyayı yönetsin diye yarattı” şeklinde ifadesini bulurken İslamiyetle birlikte “Nizam-ı alem için ilay-ı kelimetullah” şeklinde devlet başkanına verilen bir görev olarak kabul edilmiştir.
Yalnız İslamiyette değil tahrif edilmiş Musevilik ve Yunan paganizmiyle karışarak günümüze kadar gelen Hıristiyanlık inançlarında da dünyaya hakim olma idealleri yaşatılagelmiştir.
Ortaçağla başlayan İslam dünyasına karşı yönünü kesme, yok etme, sindirme politikaları yeniçağda yeni bir veçheye bürünerek Osmanlı’ya karşı “gelecek tasarımlarını” uygulamaya koymuşlardır.
Kitabi dinleri bünyesinde barındırarak tekelleşmek isteyen Hıristiyanlığın Katolik inancı Vatikan sayesinde İslam dünyasına karşı tüm Hıristiyan ve paganist dinlerle ortak hareket edegelmişlerdir.
İslam dünyasında özellikle Hıristiyanlığın pagan değerlerini gerçek din gibi benimseyen Vatikana karşı bir gelecek tasarımı var mıdır?
Türk-İslam dünyasında Alparslanın...Fatihin, Yavuzun ya da herhangi bir İslam dünyasında herhangi bir devletin Vatikana karşı bir çalışması olmuş mudur?
Bu ve buna benzer sorular her zaman tarih biliminin cazibesini arttıragelmiştir.
Alparslan’ın Malazgirt öncesi Bizans ordusundaki Uz(Oğuz) ve Peçenek Türklerini yanına çekmek için uyguladığı taktik, Fatih’in Rumları Vatikan’a karşı koruması, Kanuni’nin Marthin Luther ve Fransuva gibi Avrupa’daki dini ve siyasi liderleri kullanması, II. Abdülhamit’in Batı bloğuna karşı Alman kozunu kullanmak istemesi...Geleceği kurgulamak ve hakimiyetlerini ebedileştirmek isteyen liderlerin örnek davranışlarındandır.
Fatih Sultan Mehmet’in şehzadeliğinden itibaren İtalya ile sanatçılarla görüştüğü bilinmektedir. Vatikan’a gönderilecek ve Vatikan’da papalığın merkezini ele geçirecek dini ve siyasi bazı şahsiyetleri yetiştirerek göndermiş olabileceği varsayımı ilginç bir yaklaşım ve roman kurgusu içerisinde Fatih’e yakışan bir davranış örneği olabilir.
Şimdilerde “Think Tank” olarak ifade edilen düşünce kuruluşlarıın temel işlevi hedefledikleri konularda politikalar üreterek kurum ve devletleri yönlendirmek, inşa etmek ve bir bakıma toplum mühendisliği yaparak o yöne doğru insan ve toplumların hedeflerini değiştirerek amaçlarına ulaşmaktan ibarettir. Bu anlamda sanatın, sanatçının, medyanın rolü çok önemlidir. ABD’de Hollywood’un kurallarının daha çok CIA ve FBI tarafından belirlenmesini yadırgamamak gerekir. Kurgular toplumların bilinçaltılarını hedeflerler. Sinema, basın yayın organları da bu alanda en önemli araçlar olarak işlevlerini sürdürürler.
Türkiye başta olmak üzere Türk-İslam dünysında Batılı anlamda yaklaşım sergileyen sanat ve sanatçılarla yüksek kültürü ortaya koymak ve bu kültürü toplumların bilinçaltına yerleştirme hedefi güden çalışmalar çok az görüldü şu ana kadar. Ancak son on yıldır Türkiye’de bazı kıpırdanmalar yok değil. Bazı filmler, sanatsal çalışmalar, belgeseller, roman ve tiyatro eserleri basın yayın organlarında cılız da olsa ön plana çıkarılmaya başlanıyor. Bölge ve ülke meseleleri tüm çıplaklığı ile olmasa bile ucundan kıyısından izleyiciyi, okuyucuyu içine almaya ve bu yönde düşünen, sorgulayan bir nesil yetiştirilme hedefine doğru gidilmeye başlanıldını söylemek gerekir. Ancak Batı-ABD’ye göre elbette yeterli değildir.
Çoğu zaman aklımızdan geçen ancak kaleme alma imkanı bulamadığımız, boğazımızın haritasını yırtarcasına bir anda sökün eden düşünceler vardır ya işte böyle bir anda karşıma çıktı sözünü ettiğim düşünceler doğrultusunda yazılmış “Sol İnvictus” romanı!
Giftos Leo’nun “Sol İnvictus-Virgülden Önce” romanını okumak öncelikle cesaret istiyor. Sürprizlerle dolu sayfalar ve her zaman okuyucuyu içine alan sayfalarca gelişmeler...Vatikan, Türkiye, İsrail, tersine mühendislik,kutsal sandık, terör,ABD...İspanya, İngiltere, Fatih Sıultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim...1453’ten 2092. sayfaya uzanan maceralı bir yolculuk... Murat Arslan ve İhsan Çetin’in kaleme aldığı “Sol İnvictus-Virgülden Önce” romanı.