TÜRKİYE VE KAFKASYA
Anıl Çeçen tarafından kaleme alınan eser[1] I. Dünya Savaşı sonunda ortaya çıkan Sovyetler birliği ve buna karşı oluşan Batılı devletlerin Kafkaslar, Ortadoğu, Balkanlar… Üzerinde yaşanan gelişmeler bağlamında Osmanlı ve Türkiye devletlerinin hinterlandında gelişen olaylar üzerinde durmaktadır.
II. Dünya Savaşı sonunda iki kutuplu hale gelen Dünyanın paylaşılması ve 1945 Yalta Konferansıyla İngiltere, Sovyet Rusya ve ABD’nin benimsediği Kutuplaşma politikalarıyla baş gösteren bölgesel çatışmalar, kutuplaşmalarda Türkiye ile Balkanlar, Orta Asya, Orta Doğu ve Kafkaslarda Türk Müslüman coğrafyalar arasında yaşanan gelişmeler; yaşanan gelişmeler karşısında Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kafkas halkları, Bosna Hersek, Arnavutluk gibi devlet ve bölgelerin içinde bulunduğu kargaşa sarmalı gözler önüne serilmektedir…
Dört bölümden oluşan “Türkiye ve Avrasya” eseri her ne kadar bilimsel bir tez ortaya koyma amacı gütmediği anlaşılsa da “Türkiye ve Balkanlar”, “Türkiye ve Kafkaslar”, “Türkiye ve Asya”, “Türkiye ve Avrasya” ve sonuç bölümünde “Türkiye’nin Geleceği Avrasya’dır” konularını derinlemesine işlemektedir.
Küresel Balkanlar Projesi çerçevesinde ele alınan konuyu yazar birçok insana ütopya gibi gelebilecek düşünceler ileri sürmektedir. Ancak gelecek bir kurgu üzerinde inşa edildiği gerçeğini düşünecek olursak dikkatli okumalar yapmak ve mevcut planlar üzerine ciddiyetle eğilmemiz gerekmektedir.
Balkanlar üzerinde küresel politikalar başta Türkiye olmak üzere Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Makedonya devletlerini derinden etkileyecek gelişmelere gebe görünmektedir.
ABD öncülüğünde geliştirilen Balkanlardan Rusya ve Almanya’nın etkinliğini azaltarak bölgede hâkimiyet sağlama politikaları İngiltere ve İsrail tarafından da desteklenmektedir.
Balkanlarla derin bağları bulunan Türkiye’nin bölgedeki hatıralarını canlandırma, yeni Osmanlılık üşüncesiyle Balkan halklarınının Türkiyeyle olan bağlarını güçlendirmek amacıyla son dönemde gündeme gelen çalışmaların arka planını Türkiye’nin oluşturmamış olması ayrı bir engel ve Türkiye’yi bekleyen bir tehdit olarak algılanabilmelidir.
Balkanlarda meydana gelen Boşnak Müslümanlarının katliamına varan süreçte Sırplara ses çıkarmayan Batının son dönemde bölgede Türkiye’yi destekler pozisyon almalarını açıklamak güç olsa da yazara göre Makedonya’da kurulması muhtemel büyük bir Yahudi-İsrail devletinin çıkarları için elzem olarak anlatılmaktadır.
Türkiye’nin parçalanması planının hayata geçirilememiş olması küresel güçlerin planlarında değişiklik yapmalarına sebep olmuş Kafkas ve Balkanlar üzerinde yeni plan ve projeler üreterek önümüzdeki dönemde uygulanmak üzere harekete geçilmiştir. Buna göre Balkanların AB’den ayrılması ve batı bloğuna karşı NATO’yla birlikte ABD, İngiltere, İsrail tarafına çekilmesi için her yol denenmekte ve büyük ölçüde başarı sağlanmaktadır. NATO üslerinin Rus, Alman ve ABD öncülüğüne karşı oluşabilecek muhtemel oluşumları engellemek amacıyla 1990 sonrası Sovyet Rusya’dan ayrılan ülkelerle Varşova paktı ülkelerinin çoğunluğu NATO’ya dâhil edilmiştir.
Türkiye dünyanın merkezinde bulunmaktadır. Enerji, jeopolitik, jeo-stratejik açıdan Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu, Afrika ve Asya’ya açıla kapı rolünde kilit ülke olan Türkiye’nin alacağı tavır dünyayı etkileyebilecek denli önem arz etmektedir. Bu açıdan Atlantik küresel gücün bunu göz ardı etmesi mümkün değildir. Ancak Türkiye’nin kendine özgü bir vizyonu henüz bulunmamaktadır. Uygulanan Balkan politikası daha çok küresel güçlerle birlikte bölgede varlığını sürdürme üzerinedir. Ancak son dönemde görülen Osmanlı bakiyesi ve Yeni Osmanlılık politikaları dış kaynaklı görünmektedir.
AB’nin Balkanlarda hâkimiyetini güçlendirmesine karşı ABD ve Siyonist bloğun Türkiye’yi desteklemesi Yeni Osmanlıcılık olarak ifade edilmektedir. Bosna- Hersek katliamı yaşanırken tepki göstermeyen devletlerin son dönemde Türkiye’yi Balkanlar üzerinde desteklemelerinde bölgede nüfuz çatışmasının etkisi büyüktür.
Küresel Balkanlar Projesini hazırlayan Atlantik güçleri Avrupa Birliği ve Rusya Federasyonuna karşı Türkiye’yi desteklemektedirler.
Yazar mevcut İsraillin Arapların arasında yaşama şansının az olduğunu bu durumun Balkanlarda İsraillin yeni ve büyük bir İsrail devleti oluşturmak amacıyla Makedonya’yı hedeflediği üzerinde durmaktadır. Son yıllarda Makedonya ve Karadeniz kıyılarından İngiliz ve İsrail vatandaşlarının toprak almalarını Makedonya’da kurulacak Büyük İsrail devletine doğru gidişin habercisi ve hazırlığı olduğunu vurgulayan yazar Makedonya’da kurulması muhtemel İsrail devletinin ardından Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Romanya gibi ülkelerin küçüleceği; küçük ölçekli yeni devletlerin kurulmasının muhtemel olduğunu vurgulamaktadır. Öyle ki Türkiye’nin Balkanlarda toprağının kalmayacağı ve Batı Trakya Devletinin kurulmasıyla Türkiye’nin bir Asya devleti olacağı ve AB’ye girme şansını kaybedeceğini vurgulamaktadır.
[1] Anıl Çeçen, Türkiye ve Avrasya, Fark Yayınları, Ankara, 2006