Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TÜRKİYE ULUSLARARASI SİSTEMİN NERESİNDE?

09 Şubat 2014 - 17:52

TÜRKİYE ULUSLARARASI SİSTEMİN NERESİNDE?

NACİ YENGİN

Dünyayı yöneten "sistem"i tanımadan; sistemi elinde bulunduranların planlarını, amaçlarını görmeden Türkiye'de yaşanan gelişmeleri kontrol etmek mümkün değildir. Türkiye gibi bir ülkenin siyasi ve ekonomik sistemi beynelmilel sistemin istediği kadar demokrat, istediği kadar liberal ve istediği kadar muhafazakardır demek çok mu uçuk kaçık bir teoridir?

Türkiye gibi ülkelerin sistemleri o ülkeyi oluşturan millet tarafından belirlenemez! Sistemi oluşturan askeri, bürokrat ve ekonomik yapı Tanzimat sonrası Batı sistemini benimsemek durumunda kalarak varlığını korumaya çalışmıştır. Osmanlı sonrası oluşturulan yeni sistem Batının dünyada uyguladığı sisteme rağmen kurulan bir sistem değildir. Aksine ekonomik, askeri ve düşünsel dinamikler batı tarafından belirlenmiştir Türkiye’de.

Türkiye'de oluşturulan sistemi tartışmak tabu olmaktan çıkmıştığı günden bu yana ne idiğü tam olarak ortaya konamayan yeni sistemi kimlerin yönettiği veya yöneteceği sorusu akla gelecektir.

 Türkiye'de sistemi oluşturan değerler manzumesi diye bir genelleme yapmak mümkün değildir. Türkiye batının değerleri çerçevesinde kurulan ancak haklı Müslüman olan ülkelere göre en bağımsız ülkedir. Bu yönüyle uluslararası sisteme karşı en sert dik duruşu Milli Mücadele yıllarında göstermiştir. Aynı sert duruş batı sistem koyucularına göre beklense beklense yine Türkiye'den beklenebilir! O yüzden  batı sistemi günümüzde  Türkiye’nin durumunda olduğu gibi kendilerine göre çok fazla kıymeti harbiyesi olmayan bir gücü dahi bir kenara bırakma gibi bir hataya düşmeyecektir. Öyle ki 1960, 1971, 1980, 28 Şubat 1997...darbeleri bu düşünce ve beklentiler çerçevseinde gerçekleştirilmiştir.

Türkiye'nin kendine özgü bir sistemi var mı diye bir soruyla tartışmaya başlamak gerekir öncelikle! Türkiye'nin hali hazırdaki sistemi kendine özgü olmayıp Osmanlıdan devralınan ve Batının hegamonyası karşısında ona ram olunan ve ancak kuyruğu dik tutarak Milli Mücadele döneminde uluslararası sisteme karşı gelinerek kurulduğu izlenimi uyandıran bir yapıya sahiptir.

Türkiye hiç bir zaman demokratik, halk kitlelerinin düşünce ve değer yargılarının iktidarları tarafından yönetilmedi. Yönetilmezdi. Yönetilemedi. Yönetiliyor gibi yönetilmiş gibi yapılarak yönetildi!

Uluslararası sitem Türkiye gibi ülkelerde  uyguladığı modeli daha önceden sömürgeleştirdiği ancak sonradan sömürge zihniyetlere bırakarak bağımsızlıklarını tanıdığı ülkelerden farklı politikalar uygulamaktadır. Pakistan, Hindistan, Mısır, Cezayir... gibi ülkelerin demokratik ve kendi başına buyruk hareket etmelerini günümüzde dahi beklemek ve o ülkelerde batı sitemine karşı evrensel kurtuluş reçetelerinin çıkmasını beklemek zordur. Sömürge altında yaşayan milletlerin aydınları her ne kadar batılı sisteme karşı dursalar da batılı sistemden beslendikleri ülkelerindeki sisteme karşı tepkisel cevaplar verme, çoğu zaman radikalizme sapma gibi evrensel düşüncenin benimseyemeyeceği çıkışlar yapabilirler. Ancak ortaya koydukları düşüncelerin özellikle Türkiye ve az da olsa İran gibi ülke aydınlarının ortaya koyacağı düşüncelere göre daha sığ olacağı tezi yapana atılmamalıdır.

Türkiye gibi tarihinde sömürge nedir bilmeyen, esaret hayatı yaşamayan ülke insanlarının ortaya koyacağı uluslararası siteme karşı gelecebilecek düşünce sistemleri Batının halen uygulayageldiği ekonomik, psikolojik ve yön, yol değiştirme politikaları devreye sokmasına neden olacaktır. Günümüzde yaşanana gelişmeler tezimizi haklı çıkarır niteliktedir!

Halbuki şu gerçek unutulmamalıdır ki uluslaraası sistem Türkiye gibi sömürge mantığını bilmeyen ancak  kendileriyle ortak hareket eden aydın, yönetci, sanayici, sanatçı, liberal,laik, kemalist, islamcı, ulusalcı, cemaatçi milliyetçi çevrelerden kendi hizmetine uygun hale getirdiği bir zümre; taraftar mutlaka çıkaracaktır. Çıkarmıştır!  Sözkonusu çevrelerin ynetim ve denetimine verildiği görülen Cumhuriyet yönetimi çoğu zaman bu hakimiyetini sürdüregelmiştir. Sömürgeci mantığa teşne egemenlik haklarını, tercihlerini batıya doğru yönelten bir anlayışa sahiptir bu tür yönetimler. Köleciliğe karşıdırlar ancak köleciliğin yönetim zihniyetini kendi istek ve rızalarıyla boynunlarına asarak dolaşırlar!

Bu çelişkili hatta traji komik durum Türkiyenin kendisine biçtiği bir rol, görev olmayıp batının çoğu zaman dayattığı, bazen de gönüllü taşıyıcılarıyla benimsettiği bir anlayışın devlet kademelerine hakim olan ziniyeti göstermektedir.

Türkiye cumhuriyetle oluşturulan batılı sistemini Tek Parti döneminde “Kemalizm” olarak isimlendirmiş ve bu anlayışını çoğu zaman sağ iktidarlar eliyle sistemi güçlendime yolunu tercih etmiştir.

Bize öyle geliyor ki günümüz sistemini elinde bulunduran uluslararası sistem Türkiyede demokrat, muhafazakar bir yönetimin varlığını istediği için gerekirse kemalizm ve laiklik sorgulanır hale gelebilmektedir. Ancak bu durum sistemin zarar görmesini engeleyecek bir durumdur aynı zamanda! Türkiye’de sistemin motor gücünün kuvveti hala batılı sistemin elindedir. Uluslararası sistemin tercihlerine göre yönetimler değişmekte, düşünceler sisteme entegre edilmektedir. Görünen o ki Türkiye’de zaman içerisinde parti, demokrasi, laklik ve kemalizm karşıtları dahi günümüzde laik, kemalist ve batılı sistemin değirmenine su taşıyan birer figüran olma durumundadırlar! Osmanlının yok edilmesiyle halka rağmen oluşturulan yeni sistem batı sistemine entegre edilmiş günümüze kadar her şeye rağmen yaşatılmıştır. Ancak son dönemde daha çok islami eğilimli ve daha çok kucaklayıcı kuşatıcı bir görüntü çizen Türkiye’nin yeni sisteminde kemalizmden, laiklikten, batcılaşmadan ödün verilerek bunların gerçekleştirildiğini söylemek safdillik olur. Bazı hayalperestlerin hilafet, islam devleti, Misak-ı Milli hayalleri görmeleri erken dönemde mümkün görünmemektedir. Ancak emin olunuz ki sisteme zara vermeyecek ve batıyla zıtlaşmayacak ölçülerde sözkonusu kavramların tartışılmasına hatta bazılarının TBMM uhdesinden alınıp şahıslara -ancak uluslarası sisteme entegre olmuş muhafazakar, islamcı, demokrat, liberal- özellikleri benimseyen iktidarlareliyle verilmesi gündeme gelebilecektir!

www.tarihistan.org

Reklam