Türkçe Üzerine Düşünmek: II
Balıkesirli Devletoğlu Yusuf, II. Murat döneminde Türkçe için adeta çığlık atıyor:
"İtdüğümçün siz bana itmen ‘itâb/ İy nice gördük ulu ‘âlimleri/‘İlm ile hem ‘âmil ü kâmilleri
Türk dilince düzdiler bunca kitâb/Ma‘nî yüzinden götürdiler nikâb/ Kimse anı görüp inkâr itmedi
Hem idenler (Türkçe söyleyenler) dahı hiç ar itmedi/ Özrini hem anda kıldılar beyân
Hayr-ı nâs olmak dilediler hemân/ Yani ma‘nî fehm olur bî-iltibâs
Menfa‘at görür pes andan cümle nâs/ Pes bularunla benim özrim biter/ Nazmıçün dahı manzume yiter
(…)
Bu kitâbun dahı lafzı Türkîdür/ Kendüden ‘âlimleri bu ürkidür/ Lîk çün ma‘nî-durur maksûd hemân
Türkî dilince n’ola ger olmaz ziyân/ Türkçe dir dersi müderrisler iy ahı/
Hem muhaddisler müfessirler dahı/ Bu-Hanife kim odur sahib-i usûl/ Ma‘nîdür Kur’ân didi bir kavl ol
Pârisice Kur’ân’ı caiz gördi pes/ Kim namazda okısan kılsan heves/ Eyle olsa her ne dilce olsa ger
Lafz alet ma‘nî olur mu‘teber”
Hatta İmamı Azamdan hareketle Balıkesirli Devletoğlu Yusuf Arapça ve Farsça ibadet yapılıyorsa Türkçe ibadetin de yapılacağını anlatır Vikâyetü’r-Rivaye’yi kitabında. Bu düşünce İmam Maturidi’nin her milletin kendi lisanınca ibadet yapabileceğine dair görüşünden yola çıkılarak ileri sürülmüş olmalıdır.
Hakan Erdem Türkçe ibadet konusuna da yer verdiği yazısında “. İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Kur’an’ı anlamanın önemli olduğunu, dolayısıyla namazda isteyenin Farsça Kur’an okuyabileceği sözünü aktarıyor. Öyleyse her dil için durum aynıdır. Kelimelerin sadece bir araç, anlamın ise amaç olduğu düşüncesini işliyor. İnsanlara hayırlı olmak isteyen nice âlimler geçmişte pek çok Türkçe kitap yazmışlar. Yazdıklarının manası açıkça anlaşılınca bütün halk bundan yarar görmüş…”[1] İfadelerini kullanır.
Her ne kadar bu tartışma 18 Temmuz 1932 tarihinde ezanın Türkçe okunması sırasında gündeme gelmiş ve halen bazı çevreler tarafından devam ettiriliyorsa da; Kur’an’ın Kureyş Lehçesiyle inmesini, diğer Arap aşiretlerinin kendi lehçeleriyle, hatta İranlı Selman Farisi’nin de Kur’an’ı Farsça okuyup ibadetlerini kendi diliyle yaptığını düşünecek olursak İmam Ebu Hanife ve İmam Maturidi’nin bu alanda görüşlerinin bulunmasına rağmen Türkiye’nin henüz tam anlamıyla gerçekten Hanefi mezhebi ve Maturidi itikadını benimsemiyor olması sebebiyle her seferinde üstü örtülmüş görünmektedir.
Bizim üzerinde durmak istediğimiz konu Türkçe’nin gelişmesi, zenginleşmesi ve bazı çevrelerin Türkçe ’ye olan düşmanlıklarını dini kılıf bularak ön plana çıkarma gayretlerini dikkat çekmektir! www.tarihistan.org
[1] Hakan Erdem , “Devletoğlu Yusuf: Türkçe der dersi müderrisler, ey Ahi”, 18 Şubat 2018 Karar gaz.