TREN GARINI KÜLTÜR-SANAT MERKEZİ YAPALIM!
1865’ten bu yana hizmet veren Manisa Tren İstasyonu ve demiryolu bir zamanlar şehir için ne kadar hayati bir öneme sahip idiyse şu anda aynı hayatiyet ve önemini sürdürüyor.
Cumhuriyet döneminde Egenin kalbi olarak 1930’lu yıllardan 1960’lı yıllara kadar Manisa şehri dikkat çekerken bunda demiryolunun payını inkâr edemeyiz. Öyle ki zaman zaman Cumhuriyet Türkiyesinin başkenti ile yarışabilecek duruma gelen Manisa 1950 sonrası bu yarıştan oldukça uzaklaşmış hatta çok gerilerde kalarak Anadolulun sıradan şehirlerinden birisi olarak yaşamaya, anılmaya başlanmıştır. Öyle ki tarihi hatıralar ve Saruhan Beyliğinden Osmanlı’ya tevarüs eden haşmetli mirası sayesinde zihinlerde, gönüllerdeki yerini koruyabilmiştir.
Son çeyrek yüzyılda sanayi yatırımları ve ekonomik refah seviyesinde görece bir artış gözlemlense de bu iyileşme ve kalkınmışlıkta şehrin yükselişinin, tanınmışlığının, kültür- sanat alanlarındaki yatırımlarda aynı ilerleme ve iyileşmelerin görüldüğünü söylemek zordur!
Göç alan şehirlerin kalkınmışlığı nüfusa endeksli ve mimari yapılaşmanın artması ile ölçülemez. Göç alan Manisa gibi tarihi ve kültürel bikrimi güçlü olan şehirlerin kalkınmışlığını vatanına, milletine, toprağına, şehrine bağlılığı ile ölçmek gerekir. Bu yolda önemli adımlar atılmaya başlanmış olsa da ancak lokal iyileşmelerden bahsetmek mümkündür. Yapılması gereken şehri bir bütün olarak ele almak ve her yönüyle kalkındırmak gerektiğini anlamaktan geçer.
Tarihi şehirleri modern dünyaya uydurmak mı yoksa modern dünya anlayışını tarihi şehirlere uygun olarak mı değerlendirmek gerekir. Bu konuda birçok örneğini gördüğümüz tarihi Avrupa şehirlerinde modernizm tarih ve kültürel dokunun, milli anlayışın emrindeyken bizde bu durum sanki tersine dönmüşe benzemektedir!
…
Sizlerle paylaşmak istediğim ve yarım sarıdır Manisalıların ortak çilesi haline gelen konu tam da yukarıda bahsettiğim durumla ilgilidir.
Malum olduğu üzere Manisa demiryolu büyüyen şehri neredeyse ikiye bölmüştür. Öyle ki bu kangrene dönüşme riskiyle karşı karşıyadır! Manisa Tren İstasyonu ve tren yolunun bir an önce şehrin dışına çıkarılmasında büyük yararlar vardır! Mevcut haliyle devam ettiği sürece şehrin ekonomik, sağlık, eğitim, spor, sosyal dokusunda büyük yaralar açmaya devam edecektir.
8 Ocak 2016 günü öğle saatlerinde bizzat şahit olduğum onlarca, yüzlerce insanın tren yolu çilesini anlatmak tren yolunun neden şehir dışına taşınmasının elzem olduğunu gösterecektir. Saat 12.45. evden çıkıp çocuğu okula bırakacağım. Ancak, İstasyon, galericiler sitesi, istasyon stadyum arası yollara giriş, Kuşlu Bahçe, İstasyonun altında yaşayan binlerce aile ve iş yerinden şehir merkezine gideceklerden oluşan yüzlerce araç konvoyunun 5, 10, 15, 20, 25…dakikalarca ve her gün günde en az üç kez aynı sıkıntıya maruz kaldığı bir şehri varın siz düşünün!
İşine, okuluna, randevusuna, mesaisine geç kalan insanlar… Harcanan yakıtın devlete ve kişilere olan maliyeti… Araç konvoyları arasında hastalarını hastaneye yetiştirme telaşı içindeki acil yardım ekipleri. Yangına yetişmeye çalışan itfaiyenin siren sesleri. Bir polis aracının takip ettiği aracın kıl payı tren yolunun öte yanına geçerek polisten kurtulması… Daha onlarca, yüzlerce neden geliyor tren yolunun şehir dışına taşınmasının gerekli olduğuna dair.
Bir an Manisa Tren Garını kültür sanat etkinliklerinin düzenlendiği tarihi bir mekân olarak düşünün! Güzel olmaz mıydı? İstenirse pekâlâ yapılabilecek çözümlerden bahsediyorum. Bu şehir her gün en az üç kez yolunun trenlerin manevra yapma keyfiyle kesilmesini kaldıracak kadar yavaş ve sabırlı değil artık. Hayat hızlı akıyor. İnsanlar daha hızlı ve rahat gidip gelmek istiyor işlerine… Günde birkaç kez önü kesilmeden yürümek istiyor tren istasyonunda. Çayını yudumlamak ve tren garında çalan bir müzik ve sanatsal bir etkinlikle nostaljik bir an geçirmek istiyor. Çok şey mi istiyor bu şehir?
Daha hızlı trenin şehri gerçekten ikiye bölen kâbus dolu günlerinin yaklaşmakta olduğundan bahsetmelim bile!