TARİHİN TÜRKİYE’YE YÜKLEDİĞİ YENİ MİSYON Osmanlı yöneticileri bu günleri görseydi ne düşünürdü acaba? Böyle bir soru tarihi bakış açısıyla çelişebilir belki ancak mevcut durumu ortaya koymak amacıyla sömürge imparatorlukları incelendiğinde ister istemez Osmanlı ile İngiltere’yi kıyaslamak gerekir! Neden mi? Nedeni basit. İngiltere sömürge imparatorluğu halen devam ederken Osmanlı, İngiltere ve onun destekçileri tarafından ortadan kaldırılmış! İncelendiğinde görülecektir ki Rusya ya da Fransa hatta ABD’nin günümüze kadar gelmesinde; varlık sebeplerinde İngiltere’nin şöyle ya da böyle katkısı, etkisi vardır! Ancak Osmanlı gibi İslam dünyasını çekip çeviren ve İngiltere’nin dünya hâkimiyetinde ona karşı durabilen tek devlet olarak ortadan kaldırıldı! Öyle de yapıldı. Osmanlı Devleti ortadan kaldırıldı kaldırılmasına da ya ondan sonra kurulan Müslüman Arap milli devletlerinin durumu nedir? Osmanlı coğrafyasında kurulan ve İngiltere, ABD, Fransa, Rusya… tarafından sömürülen ve güya bağımsız devletler gibi boy gösteren Afrika, Asya ve Ortadoğu’daki devletlerin durumuna bir bakar mısınız? Son dönemde Sudan’ın ikiye bölünmesi, Tunus’un içinde bulunduğu karmaşa, Mısır, Libya halklarının günlerdir insanca yaşama azmiyle çektiği sıkıntılar…Hüsnü Mübarek’in istifa etmesi! Muammer Kaddafinin çırpınışları!... İktidardaki diktatörlere karşı verilen mücadeleler… Tunus ve Mısırla kalmayacak gibi görülen ve Yemen, Suriye, Suudi Arabistan, Cezayir, Ürdün, Lübnan, Kuveyt, Fas...Libya, Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan… Birçok ülkeye yayılma eğilimi gösteren insanca yaşama ve sömürgeci devletlerin gölgesinden kurtulma arayışları ister istemez Osmanlı’yı hatırlatmakta ve bölge insanlarının Osmanlı’dan özür beyanı şeklinde tezahür etmektedir! Halkın taleplerinin başarılı olması durumunda yeni bir düzen ve yeni bir anlayış gelecektir İslam dünyasına. Bu anlayış ister istemez yeni bir açılımın habercisi ve yeni bir başlangıcın ilk adımları olarak değerlendirilmelidir! Ancak unutulmaması gereken en önemli sorun özgürleşmek amacıyla gerçekleştiği görülen halk ayaklanmalarında başta ABD olmak üzere Batının beklenti ve politikalarının ayaklanan halklara nasıl fatura edileceği gerçeğidir! Bölgede İngiliz-ABD işbirliğinin etkinliği hissediliyorsa da bölgenin enerji ve doğal kaynaklarının hiçbir devletin göz ardı edemeyeceği kadar önemli hale getiren sebepler bölgenin yeni savaş alanlarına ve yeni kan göllerine dönüştürülme ihtimali de akla getirmektedir. Türkiye’nin Osmanlı mirası söylemini bir kenara bırakarak insani ve kültürel hinterlandında meydana gelen gelişmelere bigâne kalması beklenemez! Siz buna ister yeni Osmanlıcı politika deyin isterse aktif dış politika! Eğer üzerine gelen bu tarihi sorumluktan kaçarsa Türkiye’nin daha uzun yıllar beklemesi gerekecek ya da her şeyi doğal seyrine bırakıp ağzını havaya açarak Medine fukarası diplomasisine geri dönecektir! Tıpkı Atatürk’ün ölümünden sonra benimsenen dış politika anlayışı gibi! Ki bu edilgen bir ülke olmaya geri dönme ve yeniden kabuğuna çekilerek benmerkezci bir devlet olarak yaşamaya devam etme anlamına gelecektir Türkiye için! Türkiye’nin almış olduğu yol ve yaşadığı demokrasi tecrübesiyle kültürel bağları sonuna kadar kullanarak gelişmeleri izleme, gelişmelerde aktif rol alma; gelişmelerin yönünü barışa, adalete, demokrasiye, çoğulculuğa doğru değiştirip dönüştürme şansı yüksektir. Her ne kadar İslam dünyasına yön verebilecek entelektüel birikimden yoksun gibi görünüyorsa da bunun aşılması zor değildir. Yeter ki ortak bir akıl ve ortak bir yol belirlenebilsin! Merkezi sistemlerin, krallıkların, diktatörlerin resmi ya da gayrı resmi yollardan çatışma halindeki ülke önderleriyle, cemaat, teşkilat ve toplum üzerine etkisi olanlarla görüşmesi elzemdir. Bu amaçla Türkiye’de yeniden yapılandırılan özel birimlerin düşünce kuruşlarının üzerine büyük görevler düşmektedir. Türkiye Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla oluşan boşluğu dolduramayan ve ayağına gelen fırsatları benmerkezci bürokrasi ve batılı devletlerin etkisinde bulunan ekonomik çevreler, medyanın engellemeleriyle çar çur ettiyse günümüzde meydana gelen gelişmeler karşısında da aynı engellemelerle karşı karşıya kalabilir! Bu nedenle medya ve ekonomik çevrelerin konu hakkında bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Kim ne derse desin tarih kendisini dönüştürmek ve gelişmeleri doğal seyrinden uzaklaştırmak isteyenlerden rövanşını alacaktır! Bu süreç dün olduğu gibi bu günde devam ediyor! Ancak Ortadoğu, Afrika gibi Arap-İslam ülkelerinde görülen bu Domino etkisi ABD’nin desteği ile başlayan halk hareketleri Türkistan ve Türk dünyası için de gerçekleşecektir. Türkiye’nin şimdiden önlemlerini alması başka devletlerin çizdiği politikaların takip edilme yanlışlığına düşülmemesi gerekmektedir! İş başa düştüğünde ah vah etmek kimseye bir şey kazandırmayacaktır! Tıpkı Atatürk’ün ölümünden sonra oluşan aktif dış politika boşluğunun henüz yeterince doldurulamaması gibi! 22 Şubat 2011 Denge gaz.