STEVE JOPS’TAN MÜSLÜMAN’A DERSLER!
Steve Jops ölmeseydi ardından onca şey yazılıp çizilmeyecekti belli ki.
Her ölüm erken ölümdür belki ama hangi gazeteyi açsak hangi TV kanalına geçsek bir Steve Jops furyasıdır gidiyor.
Doğrusunu isterseniz biraz da kabak tadı verdi bu durum. Ancak yine de hak vermek gerek. Bütün hayatını bu sayede öğrenmiş olduk. Hangi okulda okuduğu, eğitimini yarıda bıraktığı, Apple şirketini kurduğu Macintosh markasıyla 70’lerden beri hayatımızda olan birisiymiş meğerse!
Hatta ölmeden önce binlerce kişiye hitaben söylediği şu cümleler daha çok kayda değer bulundu:
"Bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur. Sakın inancınızı kaybetmeyin...
İşiniz hayatınızın büyük bir kısmını kaplayacak ve gerçek anlamda tatmin olmanın tek yolu bir iş olduğuna inandığınız şeyi yapmanızdır. Ve harika bir iş yapmanın tek yolu ise yaptığınızı sevmenizden geçer.
Henüz bulamadıysanız, aramaya devam edin...
'Her gününü, hayatının son günüymüş gibi yaşarsan, günün birinde haklı çıkarsın.' ...
Kaybedecek bir şeyler olduğu düşünce tuzağını yok etmenin en iyi yolu insanın öleceğini hatırlamasıdır. Zaten çıplak ve savunmasızsın.
Yüreğinin sesini dinlememen için hiçbir neden yok... Zamanınız kısıtlı, bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak onu harcamayın.
Başkalarının düşüncelerinin sonuçlarıyla yaşama dogmasına takılıp kalmayın.
Başka insanların fikirlerinin gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin. Ve en önemlisi kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun.
Kalbiniz ve sezgileriniz ne yapmak istediğinizi bilirler. Bunun dışındaki her şey ikinci plânda..."
Evet, bunlar güzel ve önemli sözler. Ancak kalemin büyüsüne kapılan, hatta bunu hayat tarzı olarak benimseyenler için Jops’un önemi biraz daha fazladır sanırım.
Neden önemli olmasın ki. Daktilodan bilgisayara geçildiğinde ilk kullandığı bilgisayar Jpos’un icat ettiği Macintosh bilgisayardı.
Hiç unutmam 1985’lerden itibaren muhabir olarak çalışırken haberlerimizi daktilo ille yazar ve dizgiciye verirdik. O da saatlerce onları Macintosh bilgisayarda dizmeye çalışırdı. Bu bilgisayar aynı zamanda basım yayım için biçilmiş kaftandı. Gazete, dergi, kitap gibi yazılı basında tekelleşmişti adeta.
Ancak İstanbul’dan Anadolu’ya geçtiğimizde orada hala eski tarz matbaa ve kurşun harflerle dizgilerin yapıldığını gördüğümde şaşkına dönmüş ve biraz da küçümser edayla bakakalmıştım!
Yıllarca daktilonun büyüsüne inandım. Hala daha elle tuttuğum notları daha samimi bulur ifadelerimi daha içten anlattığımı düşünürüm. Ancak artık bu konuda ısrarcı olan ve “kardeşim ben elle ya da daktilo ile yazarım” diyen çıkmaz sanırım. Ancak 1992’de evimde daktilonun yerini almıştı Macintosh bilgisayar! F klavyesi tam bana göreydi ve daktiloyu da aratmıyordu üstelik.
Ancak son zamanlarda F klavyenin pabucu dama atıldı. Q klavye uluslararası hale gelince ister istemez ayak uydurmak zorunda kaldık. Aylarca süren uyum süreci yaşasak ta kabullendik zaman içinde Q klavyeyi.
Şunu da itiraf etmeliyim: Son zamanlarda yaygınlaşan iPhone ve iPad hala bana soğuk ve yabancı. Ancak biliyoruz ki onlarda bir gün hayatımıza girecek.
Bunları niye mi yazıyorum. Yıllar önce bir haber göndermek ve haberleri fakslamak için PTT önlerinde saatlerce bekleyen birisi olarak şu anda basın yayın ve iletişimin ulaştığı hız karşısında yaşamasam inanmayacağım kadar şaşakalıyorum da ondan!
Ancak her şeye karşın daktiloyu dünyaya tanıtan Hintliler kadar olamadık ya ona yanıyorum. Bir babayiğit çıkıp kendi yazılımımızı kullanmayı tavsiye etse hemen kabul ederim!
Kalem Suresi 1. Ayetinde geçen “And olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki…” cümlesi ile bu günkü halimizi ve övgüler dizdiğimiz insanlara bakıp ta içten içe hayıflanmamak, içinizin sızlamaması mümkün değildir!
Nerede kalem, nerede icatlar ve nerede İslam’ın öngördüğü Müslüman!
O zaman insanın şöyle haykırası geliyor. “ Ey iman edenler, iman edin ve Müslüman olun.!”