SÖZ BİTMEZ
NACİ YENGİN
TARİHİSTAN.ORG
Sözün bittiği yerde başlayan şiddetin bu ülkede nelere mal olduğunu yaşayarak gördü ülke insanı.
İnsanlar devletlerin psikolojisine sahip olamazlar. Bu nedenle “sözün bittiği yer” ifadesi her zaman tehlikeli ve şiddete meyilli insanları harekete geçirir bir özelliği de barındırır bünyesinde.
Söz hiçbir zaman bitmemeli ve her zaman diyalog, anlayış ve görüşmeler yolu açık olmalıdır insan ve devletlerarasında…
İsrail Türkiye ilişkilerinde söz bittiyse- ki bunun böyle olmadığını biliyoruz- terör ile ilgili konularda söz bittiyse bu durum sözünün bitmesini isteyen ve başta terörü; devletlerarası ilişkilerde gerginlik amaçlayan devlet, kişi ve kurumların işine gelecektir uzun vadede.
Her gün gazeteler, TV programları insanları ve özellikle sözün bitmesini isteyen çevrelerin ekmeğine yağ sürecek cinsten haber ve yorumlara yer veriyor.
Ocağına ateş düşen aileler zaten bu konuda yeterince tepkili ve şiddete meyilli iken konunun “intikam” derecesine vardırılarak terörle sorunları ve bölge halkını birbirine karıştırmak bu ülkeye en büyük ihanetlerden birisidir.
Takip edebildiğimiz kadarı ile teröre karşı “sözün bittiği yer” ifadesi genel kabul görmüş gibi görünmektedir. Ancak yine de bazı sağduyulu yazarlarımız “hayır asıl söz şimdi başlıyor” diyerek serinkanlı, olayların kökenine inerek sorunların daha da üzerine gidilerek çözülebileceği vurgusu üzerinde durmaktadır ki bu son derece sağlıklı bir duruş, sağlıklı bir ülke birlik ve bütünlüğü yolunda bize gerekli olan düşüncelerdendir.
Haşmet Babaoğlu’nu beğenirsiniz beğenmezsiniz. Ancak 21 Ekim 2011 tarihli Sabah gazetesindeki köşesinde tam da bu konuda; tam da sıcaklığın had safhaya ulaştığı bir ortamda… Tam da insanların intikam ve sanki vatan düşman tarafından ülkeyi işgal etmiş ve sanki Tekâlif-i Milliye Emirleri yayınlanmışçasına çalakalem sövüp saymalara, salya sümük ağlamalar; teröre lanet yağdırmalar başladığı sırada tarihe not düşme adına anlamlı cümlelerle konunun serinkanlıca ele alınması gereğini ortaya koydu.
“Söz biterse insanlık biter” şeklinde özetlediği yazısında Babaoğlu: Acı bütün ağırlığıyla üzerimize çöktüğünde "yeter" diyoruz; "artık sözün bittiği yerdeyiz!"
Derin öfke ve çaresizliğin medyadaki "son sözü" bu oldu!
Ama düşünün şöyle bir...
Yıllardır ne çok söyledik, manşet yaptık, tekrarladık bu lafı ve sonunda naylonlaştı!
İçindeki "kırgınlık" duygusunu bile aktaramaz oldu.
En kötüsü de yavaş yavaş militarist bir mesaja dönüştü.
Oysa...
En korkunç savaşlar bile eninde sonunda biter. En keskin düşmanlıklar bile çözülür, öfkeler diner.
Ama söz bitmez.
Sonunda oturup konuşmamız gerekir.
Yani kırık dökük de olsa, bazen boğazımızda tıkanıp kalsa da söze muhtacız. Söz biterse, insanlık biter!” cümleleriyle yeniden konuşmaya çağıyor bizleri.
Sözün bittiği yerde şiddet, terör ve saldırganlığın 1980 öncesi bizler yaşadık. Karşıt görüşlü çocukluk arkadaşlarımızı dövdük sövdük, dövüldük sövüldük.
Etle tırnaktan öte aynı kalbe ve aynı ruha sahip olan bu insanların söyleyeceği daha çok şey var.
Birlikte yaşayacağı binlerce yıllık gelecek var…
Bizlerin dikkate edilmesi gereken şey yüreğimize düşen her korda, toprağa düşen her fidanda bilinmelidir ki uzak ve yakın komşular; enerji, doğalgaz ve bölgede meydana gelme ihtimali olan elli ve yüz yıllık bir gelecek beklentisi içerisinde başladığını içten içe mücadele eden ancak bu mücadele sahalarını bizim gibi ülkelerde yapmaya çalışan ülke ve tarafların olduğunu bilerek hareket etmenin zamanı gelmiştir…
Bu nedenle ülkede, Kuzey Irakta, Suriye’de, Azerbaycan’da, Kafkaslarda, Balkanlarda, Afrika’da, Akdeniz, Karadeniz ve Egede meydana gelen gelişmeler hiç de içe dönük basit teröre dayalı mücadele değildir. Aksine devletlerarası geleceği planlama ve bölgeyi ele geçirme plan ve stratejilerinin birer parçası olarak görülmelidir…
Söz bitmez…
Asıl şimdi başlamalıdır konuşma…
Zaman konuşma, görüşme, birlikte ağlayıp birlikte gülme zamandır!