ŞEHRİN VE ZİHNİN İSTİLASI
Şehrin sokakları çok şey anlatır.
Şehrin sokaklarının bize anlatacağı o kadar çok hikaye vardır ki, dinlemesini bilene insanlık dersleri çıkar sokaklardan!
Geçen gün Konya’da okuyan bir talebemle İstasyonda otururken konu şehrin tarihi mekanlarından açıldı. Konya ile Manisa’yı karşılaştırıdık kendimizce. Moderniteyle geçmişi birlikte yürütebilen önemli şehirlerimizden birisidir Konya. Ancak Konya’nın tarihi, kültürel dokusuyla Manisa’nın bu konuda kıyas kabul etmeyecek denli farklılıkları vardır. Bir defa Konya her ne kadar Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkentliğini yapmış, Mevlana’nın makamıyla bu güne kadar özelliğini koruyabilmiş olsa da 1300’lerden sonra siyasi özelliğini yitirmiştir.
Halbuki Manisa öyle değil. Şeyhzadeler, saraylar, hanlar, haneler, Mevlevihaneler, hamamlar, türbeler, dergahlar, bargahlar, medreseler, hangahlar, şifahaneler...çınarlar, serviler, çamlar, laleler...yurdu olarak bilinen coğrafi ve stratejik önemi her geçen gün biraz daha artan bir şehirdir! Konyanın aksine 1595’e kadar medeniyete yön veren hükümdarların yetiştiği sancak şehri olmuştur.
Toz kondurmadığımız, üzerine titrediğimiz şehrimizle ilgili elde kalan kayıtlar, mekanlar; dün ile bu günü birleştiren anlayışa sahip insan ve kurumlar nerede dediğimizde işte o zaman boğazımıza tarif edemediğimiz bir şey düğümlenir ve cümlelerimiz boğazımızdan aşağıya inmez!
Soruyu soran da haklıdır, cevaplamakta zorlanan da! Şehrimize dair bir yıkımın, bir kıyımın olduğu doğrudur.
Elimizde olmayan sebeplerle günüze kadar gelemeyen tarihi eserleri yazılı ve görsel verileri kullanarak; maket, minyatür, heykel, bilgi ve belgelerimizle bir nebze olsun yaşatabiliriz.
Ancak ya bugüne kadar gelen ve bize emanet edilen tarihi, kültürel eserlerin korunması konusunda gösterilen hoyratlığa ne de demeli!
Hangi birisini sayalım ki?
Şehri ayakta tutan en önemli ruh o şehrin tarihte yaşadığı dinamizm ve kültürel değerlerle modernizmi sentezleyen anlayışı olmalıdır. Konya örneğini verirken Mevlana dinamizminin şehri kültürel ve ekonomik yönden nasıl etkilediğini ve bu etkinin modernizmle sentezlenerek günümüze kazandırılmasının ne denli önemli olduğunu urgulamamızın nedeni buydu!
Her mahalle, her sokak, her caddesinde bir türbenin, bir yatırın bulunduğu bu şehrin manevi mimarları kimlerdir?
Şehirler manevi mimarlarından yoksun bırakıldıysa kültürel gelişmişliğini tamamlayamayacağı gibi ekonomik gelişmişlik de o şehre çok fazla bir yarar sağlamayacaktır! Adeta her sokak, cadde, bulvar ve bulunduğumuz muhitlerde karşımıza çıkma olasılığını ortadan kaldırmak için özel çaba harcanmış gibi manevi mimarlarımızın ebediyete intikal eden mezarları, mezar taşları, ya yerlerinden kaldırılmış ya da talan edilmiş! Yol, ev, okul...modern mabet yapma adına insanlıktan nasibini alamamış zihniyetler birer birer yok etmiş mezarlıkları, türbe, yatır, kümbet...her ne varsa!
Sokakta oyun oynayan çocuk bir mezar taşı görmüyor, bir ezan sesi işitmiyor ve mankıbelerle karışık evliyaların, tarihi şahsiyetlerin hikayelerini ak sakallı dedelerden, beyaz örtüsüyle nur yüzlü ninelerden dinlemiyorsa o çocukta kültürel travmanın yaşanması mukadderdir. Kültür kodları istenilen ölçüde gelişemez. Şehre aidiyet duymayan insan sürüleri halinde kapitalizmin çarkları arasında, kemalist, seküler, liberal...dindar, ancak sistemin değerleriyle belirlenmiş bir ruh ve zihin dünyası arasında debelenip durur! Ne doğulu ne batılı, ne dindar, ne dinsiz ne laik ne demokrat, ne milliyetçi ne de vatansever...Hiçbir düşünce ve hayat modeli onun gönlüne, üzerine tam olarak oturmayacaktır!
Duvardaki Mezar Taşları!
Çoğumuzun hergün yanından geçip dikkat etmediği, ancak insanı üzdüğü kadar düşündüren bir manzara gösterdi Konya’da edebiyat okuyan talebem Mehmet Burak Çeri.
Devlet Hastanesinden Şehitler Mahallesine doğru giderken Tariş Manisa Üzüm Pamuk Tarım Satış Kooperatifleri binasının yola bakan duvarı mezar taşlarıyla örülmüş! Bu garabet karşısında inasan ne diyeceğini bilemiyor.
Bir bayan mezarı olduğunu düşündüğüm mezar taşıyla birkaç mezar taşı resmi bir kurumun duvarına taş niyetiyle monte edilmiş! Yazımın başından beri anlatmak istediğim aczimiz, tarihe ve kültüre; geçmişe bakış açımız saygıyla mümkün olabilir ancak. Başka ne diyebiliriz ki? “Söyleyemediğim cümlelerin hasreti dudağımda!”
www.tarihistan.org