Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

ŞEHRE İNEN ATLAR

29 Kasım 2011 - 12:43

ŞEHRE İNEN ATLAR

NACİ YENGİN

            Son günlerde hep gitmek istediğim ancak bir türlü fırsat bulup gidemedim Spil’deki yılkı atların dolaştığı “ At Alanı” 26 Kasım günü yeniden gündeme geldi.

            Atlar şehre indi ve Üniversite Hastanesi yönünde, Uncubozköy’de görüldü.

Mevsim kış.

Hava soğuk mu soğuk…

Kalkıp Dumanlı Dağ’a çıkmak ve Spil’in tepelerinde dolaşan doru atlara selam vermek istedim… Beklide birkaç paket saman, yiyecek bir şeyler götürme isteği ağır basıyor bu tür zamanlarda...

Yoksa atların şehre inmesinin başka anlamı ne olabilir mi?

Gitmeden, onları görüp yılkı atlarıyla beraber özgürce dolaşmadan rahat edemeyeceğimi biliyorum.

Bu mümkün müdür bilemem ama dağın zirvesinde insanlardan uzak kendi hallerinde ne zamandan beri dağda yaşadıkları kestirilemeyen atların hikâyesini dinlemek isterdim soğuk kış günlerinde.

Spil’deki atların Uncubozköy’e kadar indiğini öğrendiğimde insanların duyarsızlığına isyan ettim! Atların şehre inmesi ender rastlanan bir durudur zira.

Fatih Sultan Mehmet’in “At Alanı”  olarak belirlediği, avcılık yaparak saray yaptırdığı Spil Dağında o günden kalan en önemli tanıklar atlardır.

Spil Dağı'nda yaşayan yılkı atlarının geçmişi Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. Eskiden şehzadelerin atları, iyi beslenmeleri ve koşuya alışmaları için Spil'e bırakılır, gerektiği zaman da eğitilerek şehzadelerin hizmetine verilirmiş. Sonraları tamamen serbest bırakılan atların sayısı her yıl çoğalmış.

Spil Dağı, yabani hayvan açısından oldukça zengin belli ki. Tavşan, tilki, sansar, sincap, kınalı ve çil keklik yaşarmış buralarda. Yırtıcılardan; doğan, atmaca, kartal, akbaba, ötücü kuşların büyük bir kısmı da varmış. Bu günlerde 500 civarında olduğu tahmin edilen atlar yazları rahat ve insanlardan uzak yaşasa da kış aylarında yiyecek sıkıntısı çekiyorlar. Her ne kadar koruma altında olsalar da yine de sayıları her geçen gün artan atların bakım ve beslenmesi gerektiği gibi değil!

Söylendiğine göre sürü halinde dolaşan yılkı atları, her gün saat 12'de su içmek için Sülüklü Göl'e gelirlermiş. Suya doyduktan sonra da hep birlikte "At Alanı Yolu"na...

Dağın ortasında sanki atların su içmesi için özel oluşturulmuş Sülüklü Göl berrak mı berrak görüntüsüyle atlardan ziyade insanları cezbediyor.

Spil’de insanları cezbeden yalnız göl ve atlar değil. 70 kadar şifalı bitki bulunur buralarda. Manisa Lalesini unutmak olmaz; onun yanı sıra sümbül, çiğdem, yabani karanfil, menekşe, papatya, gelincik ve daha fazlası... Kasım ayının Evliya Çelebinin ifadesiyle Dumanlı Dağa özgü ayrıcalıklı güzellikleri.

Şifalı Mesir Macununun ana maddesi bu dağda gizli. Her zaman bakir ve her zaman sizi bekleyen duruşuyla ilgiyi hak ediyor…

13. yüzyıldan beri ayakta olan Manisa Kalesini yanımıza alıp tırmanıyoruz At Alanına doğru. Taş duvarları yüzyıllara meydan okuyan Manisa Kalesinden kalan yıkılmış duvarlar atlar kadar yalnız; modern şehrin insanı kadar kimsesiz kalmış!

Kuşbakışı Gediz Ovası ayaklarınızın altına serilen renk cümbüşüyle dinginliğin, iç huzurun mekânının yine tabiat olduğunu fısıldıyor Kasım ayazıyla beraber kulaklarımıza.

Atlarla ilgili her cümlede Abbas Sayarın “Yılkı Atı” kitabı zihinleri meşgul etse de Spil’deki atların yüzyıllardır özgürce yaşıyor olması da yabana atılacak zenginliğimiz değildir hani!

Arabayla yarışa giren ancak yanlarına yaklaştırmayan, uzaktan gözlerimizle sevdiğimiz atlar su içerken ya da güneşlenirken resimlenebiliyor. Geceyi nerede geçirdikleri, yağmurda, karda nereye saklandıkları bilinmese de onlar yüzyılların deneyimi ile tabiatla baş başa özgürlüğün tadını çıkarmaya devam ediyor.

Bazen de insanların kendilerini unuttuğu zamanlarda şehre inerek ilgi çekmeyi başarıyorlar…

Mevsim kış.

Hava soğuk mu soğuk…

Atlar şehre geldiği gibi insanların üşüşmesi ile gerisin geri geriye özgürlük diyarlarına geri dönüyor…

Geride kalanlar özgürlüğe hasret duygularla atları görmeye Spil’e çıkıyorum…

Ancak bir süre insanları göreceklerini sanmam şehre inen atların! Diye de hayıflanmadan edemiyorum!

—www.tarihistan.org

 

 

Reklam