Şehirlerimi geri verin
Karşımdaki sokağın asırlık sahipleri benden hesap soruyor gibime geliyor. Olanlardan ben sorumluymuşum, çarpık çurpuk evleri ben yapmışım, şehirleri ben yaşanmaz hale getirmişim gibi suçluluk duygusu taşıyorum!
Ben ise onların benden ne istediklerinden habersiz, umarsızca dalıyorum sokakların en uzak köşelerine! Biteviye yalnız, biteviye kahırlı!
Yarım asırdır içimde gizliden gizliye kaynamaya devam eden ancak durgun akan bir ırmağı tekrar uyandırıyor şehirlerin tarihi siluetinin değişmesi! Önüne kattığı her ne varsa bütün duygularımı taşkın akan dereler gibi alıp götürmeye başlıyor. O gün bu gündür de içimdeki ırmaklar taşmaya, coşmaya ve sel olup köpürmeye devam ediyor.
Şehrim, şehirlerimiz… Medeniyetimin durakları, imanla nakşedilen abidelerimiz.
Kaybolan, yok olmaya yüz tutan yitik medeniyetimin elimizde her ne kaldıysa yitik hazinelerimizi kurtarmamız gerekiyor.
Tarih, kültür ve insanlık; her şey gizemli bir bulmacanın karelerine sığmayan cümleler gibi bir bir dökülüyor sokaklara…
Söz, kelime, cümle, hikmet ve medeniyet karıştı kentlilerin doymak bilmeyen mideleri rantçıların kirli elleriyle buluşuyor banknotlarla!
Şehirlerin insanları şekillendirdiklerine inanırdım. Şehirlerin insanları kendine benzettiklerine inandığım gibi. Ta ki kentli olduklarını iddia edenlerin şehrimi, sanatımı, tarihimi, ruhumu benden alıp beton yığını haline getirene dek!
Ta ki dozerlerin, kepçelerin göğsüme basa basa benliğimi yok etmek için bütün teknolojik silahlarıyla karşıma çıkana dek!
Ahşap konağım, imanla nakşedilen taş binalarım, oyun oynadığım mahalle, biz kokan sokaklar, gölgesinde oturup çekirdek çitleyip türkü söylediğimiz çınar ağacımız medeniyetimiz; göz göre göre bizden çalınan insanlığımız yok olana dek bunun mümkün olamayacağına inanırdım.
Ta ki benliğimizi de elimizden alana dek!
Zamanla inancım zayıfladı şehrim dediğim, bağrıma bastığım, toprağına yüz sürdüğüm kentlere, kentlilere karşı!
Şehrimde, sokağımda, mahallemde yaşayan şehirlilere; evleri, sokakları, mahalleleri ellerinden alınırken ses çıkarmayanlara karşı inancım zayıfladı!
Boyunu rantçılara uzatmış, kâğıttan destelerini sayan; apartmanlarında köleliğe alıştırılmış ve özgürlük şarkıları söyleyen doğu, kuzey, pasifik, okyanus ve bilmem ne rüzgârına öykünenlere karşı inancım zayıfladı!
Şehrimiz medeniyetimizdir, tarihimiz kimliğimizdir, dilimiz özümüzdür diyenlerin isimleri hiçbir zaman kalın harflerle yazılmadı. İsimleri hep gizledi böylelerinin ve isimsiz birer abide gibi birer birer aramızdan çekildiler. Kentlilere, köleliğe ram olanlara, dayatılan şifreli hayatlara karşı verdikleri mücadele hep örnek gösterildi. Sahte gözyaşları döküldü arkalarından.
Haksızlık karşısında duruşları, tavırları, sözleri, satırları kimliğini ele verir insanların. Satırlar ruh dünyalarını, hülyalarını içinden geçen fırtınaları anlatır. Satırlar, medeniyet algısının da tercümanlarıdır insanlar için.
İstanbul başta olmak üzere birçok şehrin yaşadığı yağma, talan ve tarih ve mimari katliamı hala daha yaşanmaya devam ediyorsa cümleler anlamsızdır.
FACEBOOK YORUMLAR