“BEDEL” YAVUZ SULTAN SELİM ROMANI
Osmanlı biraz da hüznün tarihidir.
Osmanlı’ya dair araştırmalar henüz sonuçlanmış değildir. Aksine bütün yönleriyle araştırılmasına yeni başlamış gibidir.
Mesele sadece Osmanlı’nın siyasi tarihini ortaya koymak olsaydı tarihçilerin işi çok daha kolay olurdu. Bizce asıl mesele Osmanlı’nın ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve hanedan üyeleri arasında yaşanan insani yönün, olayların da ortaya çıkarılmasıdır. Osmanlı’nın yönettiği topraklar bir bütün olarak incelenmeden, Osmanlı sancak şehirlerinin tarihi ve sancaklarda görev yapan şehzadelerin hayatları, sancaklardaki uygulamalar bir bütün olarak ortaya çıkarılmadan Osmanlı tarihi tam olarak yazılmış sayılamaz.
Bir kişinin Osmanlı tarihini bir bütün olarak incelemesi mümkün olmayacağına göre alanında uzman edebiyatçı, sosyolog, iktisatçı, felsefeci gibi değişik disiplinlerin desteği ile oluşturulabilecek geniş katılımlı bir heyetin Osmanlı’yı yeniden yazması ve çağdaşı dünya devletleriyle karşılaştırmalı olarak konuya eğilmeleri beklenmelidir.
Osmanlı henüz edebiyatımızca yeterince işlenebilmiş değildir. Sanatçılarımız, ressamlarımız, mimarlarımız, yönetmenlerimiz, metin yazarlarımız, müzisyenlerimiz tarafından Osmanlı’ya dair ele alınmayan onlarca konu ve malzeme bulunmaktadır.
Halil İnalcık rahmetlinin en büyük arzularından birisi de Fatih’in romanını yazmaktı. “Rahmetlinin ömrü vefa etseydi ve yazabilseydi Fatih’in romanını müthiş olurdu diye düşünmüşümdür hep.”
Türk tarihine dair, Osmanlı’ya dair uzman kişilerin yaptıkları araştırmalar, tezlerden sonra “keşke araştırma konularını romana aktarma imkanları olabilse” diye hayıflanmadan edemiyor insan. Bu zor ve farklı bir disiplin gerektiren konudur belki ama çalışma yapanlar da yok değildir. Ancak bunun için edebi zevk, kalemin gücü ve anlatım tekniğinin de üst seviyede olması gerektiği aşikardır. İyi bir tarihçinin güçlü edebi zevkinin de bulunması beklenir. Bu nedenle kalemi güçlü, kelime ve yazı hakimiyetine sahip olan araştırmacıların kaleminden çıkan satırlarla kuru bilgi aktarıcı araştırmacıların yazıları arasındaki farkı okuyucu daha iyi anlayabilmektedir.
Dedim ya Osmanlı biraz da hüzün tarihidir. Osmanlı zaferleriyle gururlandıran, hanedan üyeleri, devlet içi çatışmalar, şehzade isyanları gibi pek çok konuda hüzne boğan haşmetli tarihimizin en önemli safhalarındandır.
“Şehzade Sultan Mehmet” çalışmam sırasında ibret ve hayret içinde yaptığım okumalardan birisi de Şehzade Alâeddin Ali ile Şehzade Sultan Mehmet (II) arasında yaşanan iktidar mücadelesiydi. Yaşanan mücadelede çocuk yaştaki şehzadelerin dahli ilk planda görülmez. Hatta belki de alttan alta yürütülen mücadeleden ilk zamanlar haberleri bile olmaz şehzadelerin. Şehzadenin yanında sancaklara giden erkanın şehzadeyi tahta çıkarmak amacıyla verdikleri mücadele devlette acziyete varacak denli sıkıntılar meydana getirmektedir. II. Murat’ın tahta çıkarmayı düşündüğü Alaeddin Ali Çelebi’nin öl(dürül)mesinde Şehzade Sultan Mehmet (II)’in tahta çıkmasıyla kendilerini devlet kademelerinde önemli mevkiler, nüfuz, ekonomik güç… peşine düşen bazı çevrelerin başı çektiği şehzadeler arasındaki taht mücadelesini okurken buna benzer bir mücadelenin II. Bayezıt’ın oğulları arasında yaşanana gelişmelerin romanlaştırılmış olması çok önemli bir adım olarak görülmelidir.
Yavuz Sultan Selim” Romanı-Bedel”[1] bir akademisyen tarafından yazılmış. Tufan Gündüz akademisyenliğin yanı sıra, roman, tiyatro, belgesel, TV dizisi alanlarında eserler veren velut bir kalem erbabı. “Nisan’ın İlk Günü” adıyla yazdığı romanı okumuş ve bir bilim insanının bu denli vukufiyetle edebi türde de başarılı olmasına hayli sevinmiştim. Tufan Gündüz’e ait 90’lı yılların sonunda okuduğum ilk kitap “Bozulus Türkmenleri” üzerine yapılmış akademik bir çalışmaydı. Daha sonra diğer çalışmalarını takip ettim. Yazarın romanlarında kullandığı üslup okuyucuyu olayın içine çekiyor. Özellikle son romanı “Bedel”de bunu ustalıkla ortaya koyuyor.
1510-1512 yılları arasını kapsadığı anlaşılan roman II. Bayezıt’ın oğulları arasında geçen taht mücadelelerini anlatıyor.
Şehzade Ahmet, Şehzade Korkut, Şehzade Selim (I) ‘in mücadeleleri, II. Bayezıt’ın tahtan çekilmek zorunda bırakılması bunların yanı sıra şehzade şehirlerinde yaşanan olaylar, şehzadelerin yanında bulunan üst düzey şahsiyetlerin şehzadeyi yönlendirmeleri, Kırım’ın Osmanlı’daki önemi, Teke, Karaman, Trabzon, Manisa gibi sancak şehirleri… Şehzadelerin II. Bayezıt’ın hasta oluşu ve Safevi Türklerinin Anadolu’daki faaliyetlerine karşı yetersiz kaldığı bunun yerine Yeniçeri ve devlet yönetiminde etkili olan çevrelerin Şehzade Ahmet’i tahta çıkararak onu rahatlıkla yönlendirebileceklerini düşünmeleri, Şehzade Selim’in (Yavuz Sultan Selim) dik duruşu ve dirayetli kriz yönetimiyle babasını ikna ederek Osmanlı tahtına çıkması… Osmanlı yönetiminde yeniçerilerin gücü, halkın durumu, kardeşler arasındaki güçlü bağlara rağmen devleti yönetme söz konusu olduğunda kardeşliğin feda edilebileceği, hüzün dolu sahnelerin yaşanması… devlet, vatan ve törenin her şeyden üstün olduğu…
Şehzadelerin aileleri, padişahın ruh dünyası… romanlar sayesinde insan unsuru daha fazla ön plana çıkarılmaktadır. Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkma sürecinde kardeşleriyle, babasıyla yaşadığı duyguyu, hüznü, kararlılığı, kahrı, sitemi, pişmanlığı, vizyon sahibi bir devlet adamının nasıl olduğunu anlamak için romanı okumak gerek.
Yeditepe yayınevi sahibi kıymetli Mustafa Karagüllüoğlu’nun Türkiye’de yayıncılık alanında ilim dünyasına, okuyucuya kazandırdığı bilimsel eserlerin yanı sıra tarihi romanlarla da bundan böyle kendisinden daha çok söz ettirecektir.
[1] Tufan Gündüz, “Yavuz Sultan Selim” Romanı-Bedel- Taht-ı Ali Baht-ı Osmani”, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2020