Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI VE MİSAK-I MİLLİ

29 Temmuz 2024 - 11:15 - Güncelleme: 30 Temmuz 2024 - 10:29

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI VE MİSAK-I MİLLİ

NACİ YENGİN
Lozan Barış Antlaşmasının üzerinden 101.yıl geçti. Lozan’ın 101. yıldönümünde vatan sınırları içinde bağımsız olarak yaşamanın ne kadar önemli olduğunu dünyadaki gelişmlere bakarak bir daha anlıyoruz.
Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923’te II. TBMM tarafından resmen onaylandı. Lozan üzerine lehte ve aleyhte birçok kitap, yüzlerce makale yazıldı, belgeseller hazırlandı. Ancak Lozan hakkında henüz kesin bir yargıya varıldığını söyleyemeyiz.
Kadir Mısırlıoğlu’nun kitabına verdiği isim hiçbir zaman unutulmadı. ‘Lozan Zafer mi hezimet mi’? Kadir Mısırlıoğlu hatasıyla, sevabıyla ölüp gitti. Lozan hakkında bahsi geçen kişi gibi olumsuz yaklaşım sergileyen ve bilimsellikten uzak sözler, kitap yazanlar ilginç bir şekilde ön plana çıkarılıyor! Hâlbuki Lozan üzerine yazılmış yüzlerce bilimsel çalışma var.
Lozan’da çizilen ulusal ve uluslararası çerçeve Türkiye’ye dar geliyor. Bu yüzden Lozan hakkında lehte ve aleyhte konuşanların birleştikleri ortak nokta I. Meclisin taviz vermediği Misak-ı Milli sınırları!
Lozan çok daha uzun yıllar unutulmayacak gibi duruyor. Zira Lozan hala ulusal ve uluslararası geçerliğini alanda sürdürüyor. Lozan hakkında tartışmalar henüz bitmiş değil. Türkiye’nin iç ve dış politikasında birçok konuyu hala Lozan belirliyor!
Birçok yönden doğruluğu, bilimselliği tartışılan ve zamanında yasaklı yayınlar arasında yer alan Lozan’la ilgili yayınlar hala gizemini korumaya devam ediyor.
Bundan 101 yıl sonra da Lozan’ın gündemimizi belirleyecek mi bilemeyiz. Ancak bazı yazarlarımızın köşelerinde Lozan’dan bahsetmeye devam edeceğine eminim!
Lozan’la ilgili aleyhte konuşanlar İsmet Paşa’nın şu minvalde söylediğine takılırlar: “İsmet Paşa, kaldığı otelin lobisinde Türk ve yabancı gazetecilere düzenlediği basın toplantısında diyor ki: “Büyük fedakârlıklar yaptım, her şeyi kabul ettim...” 
20 Kasım 1922’de Lozan’da masaya oturduğumuz ilk günden 4 Şubat 1923 Pazar akşamüstü görüşmelerin çıkmaza girmesine kadar devam eder I. Lozan görüşmelerinden bir sonuç çıkmamıştır. Zira I. TBMM milletvekilleri Misak-ı Milli sınırlarından taviz vermeyi yanaşmazlar.
Lozan görüşmelerine katılan gazeteci Ali Naci Karaca’nın “Lozan”  kitabının 191. sayfasında, İsmet Paşa’nın yukarıda zikrettiğimiz sözlerini şöyle aktarır:
20 Kasım 1922’de Lozan’da masaya oturduğumuzda arkamızda büyük bir Milli
Mücadele zaferi vardı. Adaların hiç olmazsa bize yakın olanlarını niye almadık?
Kıbrıs’ı niye almadık? Boğazların yönetimini neden uluslararası komisyona
bıraktık? Niye laik bir medeni kanun yapacağımızı Lozan’da söyledik?”


Lozan görüşmelerini I.TBMM kabul eder miydi bilemeyiz? Ancak I. TBMM’nin lağvedilip yerine II. TBMM açılmış olması ve Lozan görüşmelerine daha ılımlı ve yapıcı şekilde devam edileceğinin de bir göstergesi olarak kabul edilir.
Lozan görüşmeleri 23 Nisan 1923’te ikinci kez yeniden başlamıştır. Ancak II. Lozan görüşmelerinde Lozan’a giden heyetin özellikle Misak-ı Milli ve bazı konularda arkasında sağlam duracak I. Meclis milletvekilleri yoktur!
I.TBMM Meclisinin tavizsiz tutumu görüşmeleri tıkamış ve Türkiye Avrupa’nın baskı ve tazyiki altına girmiştir.  Bu yüzden II. Meclis milletvekilleri çoğunlukla Lozan’ı kabule yatkın kişilerden seçilmiş olduğu görülmektedir. 
Lozan Barış Antlaşması konusunda tüm tarafların benimsediği ortak bir doğru yoktur! Her kesim kendine göre Lozan hakkında değerlendirme yapmayı sürdürüyor.
Lozan Barış Antlaşmasına gidilirken zafer kazanmış bir ülke olarak gidiyor olmanın vermiş olduğu beklentilerin 24 Temmuz 1923’de kabul edilen antlaşma metninde karşılanamamış olmasının vermiş olduğu sıkıntılar hala devam ediyor… Bu açıdan bakıldığında ve resmi tezlerle Lozan’a katılan delegelerin yazmış olduğu hatıratlar ve bilimsel çalışmalara bakıldığında birbirleriyle uyuşmayan onca konu olduğu görülür.
Lozan’ın üzerindeki tartışmaların sona erip ermeyeceği biraz da Türkiye’nin ileri görüşlülüğü ve bundan sonra üstleneceği bölge ve ülkedeki misyonuyla ilgili olacak gibi görünüyor. 814.500 km kareye sıkıştırılmış koskoca bir imparatorluğun devamı ve temsilcisi Türkiye Cumhuriyetinin Lozan’da belirlenen sınırları ve ulusal konuları benimsemesini beklemek, Türkiye Cumhuriyetinin güçsüzleştirilmesini ve Türk milletinin Lozan’da verilen tavizleri içselleştirmesini beklemek büyük yanılgıdır!
Batının Türkiye’nin teröre karşı operasyonlarının gerçek amacının Misak- Milli sınırları olduğu konusunda bas bas bağırıyor. En azından bunu bilmek bile teselli edici…
Türkiye’nin bölge ve dünyadaki uzak görüşlülüğü ve nihai amacının ekonomik, siyasi ve kültürel hinterlandına sahip çıkmak olduğu; bu amaçla adımlar attığını bilmek gerekiyor.
Misak-ı Milli sınırları yeniden gündeme gelir mi bilemeyiz. Ancak Misak-ı Milli Türk milletinin gönlünde gönüllerde her zaman yaşayacaktır. Turan gibi, Kızılelma gibi… Misak-ı Millînin gündeme son yıllarda tekrar geliyor olmasında milli birlik ve beraberliğin sağlanmış olması, Türk devlet ve topluluklarıyla olan güçlü ittifakların da etkisi, katkısı büyüktür.
Günümüzün ulusal ve uluslararası şartları her geçen gün Türkiye’nin, Türk dünyasının lehine gelişmelerle doludur. Şartların değerlendirilmesi ve fırsata dönüştürülmesi kaçınılmazdır.
 Türkiye’nin gönlünde 101 yıldır kanayan bir yara olan Misak-ı Milli sınırlarının gerçekleştirilmesi gönül coğrafyalarıyla olan güçlü bağlarını daha da sağlamlaştırmasına bağlıdır.
Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında oluşturulacak ekonomik, askeri, siyasi ve teknolojik ve kültürel birliktelikler ölçüsünde gönül coğrafyalarımızla olan yakınlığın, ittifakların; kader birliktelklerinin artacağını şimdiden görmek umudumuzu ve heyecanımızı arttırmaktadır.
 


 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum