Lale’nin Manisa’dan dünyaya yolculuğu
NACİ YENGİN
Mazhar-ı ism-i Celâl olmasa hakkâ lâle
Bulamazdı bu kadar rütbe-i vâlâ lâle
İzzet Ali Paşa
Küçükken tarlaya gittiğimizde etrafımızı saran çiçeklerin lale olduğunu sonradan öğrendim.
Saruhan Beyliğinden önce Batı Anadolu’ya gelen Türklerin Manisa ve civarında ilk yerleşim yerlerinden birisi de Adala kazası, Menye(Gökçeören) Akören (Ağviran karyesi) köyü, Kemaliye (Mendehorya) köy ve kasabalarıdır.
Bizim köyde Çiçeklik mevkiinin lale tarlası gibi olduğunu hiç unutmam!
Türkistan coğrafyasından tüccar, derviş, abdal, baba ve alperenler eliyle Anadolu coğrafyasına getirilen lalenin Manisa ve köylerinde kendiliğinden çıkan çiçek ailesinden olması lalenin Anadolu’da kadim geçmişten itibaren varlığını da göstermektedir.
Saruhan Beyliği ile önem kazanan lale özellikle II. Mehmet’in şehzade olarak Saruhan Sancağına gelmesi ve II. Murat tarafından Manisa’da yaptırılan (1445) Saray-ı Amire’nin bahçesini süslemesi bakımından önemlidir.
Saruhan Sancağından II. Mehmet tarafından İstanbul’a götürülen ve Eski Saray ve Topkapı Sarayı başta olmak üzere Payitahtı süsleyen lale zaman içinde Avrupalı elçilerin de dikkatinden kaçmamıştır.
Mevlana’dan itibaren lale figürünün sanat, musiki, edebiyat ve tasavvuf çevrelerinde kullanılmaya başladığını görmek mümkündür: “Lâle, sevgilinin, aşığını yaralayan gül renkli çehresidir”; lâle Elif’tir, lâle Efendi’dir; lâle Hakk cemalidir.”
Muradi mahlasıyla Manisa sarayında şiirler yazan II. Murat laleyi şiirlerinde sıkça kullanmıştır: “Lâle-zârun seyrin eyler bâğ-ı dehre aldanan/Bize seyr itdür cemâlün çeşm-i hûn -bâr üstüne.”
Fatih Sultan Mehmet’in “Avni” lakabıyla yazmış olduğu şiirlerde laleler sıkça kullanılıştır.: “Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider”
(Ey ikram edici. Şarabı hemen getir ki lale mevsiminin zamanı geçmesin)
Hasbahçelerde günün yorgunluğunu atan ve saygınlık çiçeği haline gelen lale 1562’den itibaren Avrupa coğrafyasına ulaştı.
Lale motifleri mimaride sıklıkla kullanılmaktadır. Bunlardan en dikkat çekici olanı Mimar Sinan’dır. “Lâle motifleri ile dikkat çeken bir mimari eser de, II. Selim’in emriyle Mimar Sinan tarafından Edirne’de yaptırılan ve yapımı 1568-1575 yılları arasında tamamlanan Selimiye Camii’dir.”[1]
Flaman kökenli Busbecq Avusturya elçisi olarak Osmanlı ülkesinde bulundu. Viyana'ya dönerken yanında götürdüğü birçok bitkinin arasında lale soğanları da vardı. Busbecq, bu soğanları imparatorluk bahçeleri sorumlusu arkadaşı Carolus Clusius'e verip, Türker’in yetiştirdiği laleleri anlattı. Clusius, Busbecq'in getirdiği soğanlarla Avusturya'da lale üretmeye başladı.[2]
Lale, Avrupa’da o hale geldi ki adeta soylular arasında lale çılgınlığı başladı. “17'nci yüzyılın ilk çeyreğinde Hollanda'yı lale çılgınlığı sardı. Nadir bulunan laleler inanılmaz fiyatlara satılıyordu. Yetiştirilen laleler satılınca, daha pahalı lale soğanları alınıyor ve ticaret hayatın her tarafını sarıyordu.”[3]
1630’lu yıllardan sonra Hollanda’da lale ticareti başlamış ve lale soğan Osmanlı dâhil tüm dünyaya satılmaya başlanmıştır.
Osmanlı özellikle Lale Devri olarak bilinen 1718-1730’lu yıllarda Hollanda’ya yüklü miktarda lale soğanı için paralar ödemiştir.
Başta İstanbul olmak üzere lale adıyla sokaklar, semtler kuruldu. Mimari, seramik, minyatür, hat, tezhip… Birçok alanda etkisini hale devam ettiren lale son yıllarda asıl vatanına dönüş sinyalleri veriyor. Manisa başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok şehrinde lale üretimi, ticareti yaygınlaşmaya başlıyor.
Bursa, Konya, İstanbul ve Manisa el birliği yapıp lale sanat etkinlikleri, sinema, tiyatro,… Müzik ve resim etkinlikleriyle laleyi ölümsüzleştirmek ve turizm adına etkinlikler, festivaller yapmalıdır.
Manisa Mesir Festivali etkinlikleri içerisinde bir yandan sanat, turizm, sağlık, mimari ve folklorik özellikleriyle lale etkinlikleri birleştirilerek sanat ve kültür, turizm ve ekonomik hayatı canlandıracak etkinlikler yapılmalıdır. Böylece bir yandan turizm ve ekonomik hayatta canlanma görülürken diğer taraftan sağlık, kültür, sanat, tarih, edebiyat, fotoğraf… Alanlarında şehrin, kültürün tanıtımına katkı sağlanacaktır.
Lalenin yeniden köylerimizde, tarlalarımızda, Manisa’nın Dumanlı Dağında açacağı rengârenk çiçeklerini görmeyi kim istemez ki? www.tarihistan.org
[1] Elif Ersoy, “Lâle Üzerine Notlar”, Anadolu Aydınlanma Vakfı, s.15vd., http://www.anadoluaydinlanma.org/Yazilar/lale.pdf 16 Nisan 2017 kaydı
[2] Süheyl Ünver, “Türkiye’de Lale Tarihi”, http://acikerisim.fsm.edu.tr:8080/xmlui/ bitstream/ handle/ 11352/1630/%DCnver.pdf?sequence=”1 , internet bilgileri 17 Nisan 2017
Erhan Afyoncu, “Hollandalılar lale soğanlarını pişirip yemişlerdi”, http://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2017/04/16/hollandalilar-lale-soganlarini-pisirip-yemislerdi
[3] Erhan Afyoncu, agm, http://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2017/04/16/hollandalilar-lale-soganlarini-pisirip-yemislerdi