Kültürel kalkınmanın şifreleri
Türkiye'nin 200 yıldır en büyük eksikliği sanayileşme, modernleşme, kalkınma planları arasında düşünce, kültür, eğitim ve bilimi kullanarak kalkınma modeline henüz geçememiş olmasıdır.
Türkiye’nin eğitim ve kültürde yeterince ilerleme kaydedemediği konusunda birçoğumuz hemfikiriz. Hemfikir olmamıza rağmen bir türlü eğitim ve kültürel alanlarda istenilen gelişmeyi, ivmeyi sağlayabilmiş değiliz. Bırakın ivme kazanmayı her geçen süreçte daha da düşüşe doğru gittiğimiz ortada.
Üniversite hocaları çok dertli.
Okuduğunu anlamakta zorlanan, cümle kurmayı bilmeyen, kitap okumayı sevmeyen edebiyatçılar; Osmanlı Türkçesini yabancı dil sanan, atasına küfreden, tarihe şaşı bakan öğrenciler; felsefeyi zındıklık olarak gören çevreler, araştırmadan, kafa yormadan, çile çekmeden, hocasının kitap ve makalelerini dahi okumamış lisans, yüksek lisans, doktora öğrencilerinin varlığından üniversite hocaları dertli.
Liselerde görev yapan öğretmenler çok dertli.
Gelişim çağındaki gençlerin çoğunluğunun hedefi yok. Hayali, ideali yok. Ortaokuldan liseye gelen öğrencilerin motivasyonları, dikkatleri ok zayıf. Sosyal medya, müzik, magazin…çepeçevre kuşatmış durumda.
Ortaokul ve liselerde bulunan sosyal kulüplerin faaliyetleri yok denecek kadar az. Hedefi olan, iyi bir üniversite ve bölüm okumak isteyenler öğrenciler test çözmekten, ezberden başka bir faaliyet göstermiyor. Kitap deyince test kitabı, soru bankası akla gelir oldu okullarda. Sözel bölüm öğretmenleri çok dertli…
Sosyal Bilimler Liseleri açılırken ne güzel amaçlarla açılmıştı. Öğretmen okulları varken kısmen hedefi belli olan öğrencilerle eğitim, düşünce, okuma ve kurgulama üzerine teorik de olsa çalışmalar yapılabilmekteyken şimdilerde ne öğretmen okulları kaldı ne de Sosyal Bilimler Liseleri kurulduğu anlayışta değil.
Her şeyin temeli elbette ilköğretimdir. İlkokulda kitap okuma sevgisi ve ihtiyacı zihinlere işlenmezse bir öğrencinin ileriki yıllarda kitap okumayı, kültürü, bilimi gerekli görmesini bekleyemeyiz.
Ortaokul öğretmeni dertli, lise öğretmeni dertli, üniversite hocası çıldırmak üzere! E, o zaman eğitim sistemimizde, öğrenciye hedef gösterme, modellemede mi bazı sıkıntılarımız var?
Ne yapıyoruz da üniversiteye uzanan süreçte öğrenciler ilkokulda aldıkları eğitim, öğretim, vizyon, insan ve vatan sevgisi, kitabın, kültürün önemi gibi… Meziyetleri ortaokula, liseye ve üniversiteye taşıyamıyorlar?
Okuduğunu anlayamayan, okumanın gereksizliğine inanan bir sosyal bilimciyi düşünmek bile istemeyiz. Ancak gelin görün ki eğitim- öğretimin içinde bulunan akademisyen ve öğretmenler bu durumla her gün, her saat karşı karşıya kalıyorlar. Üstelik ne kadar çaba gösterseler de tek başlarına bunun üstesinden gelmeleri de mümkün değil.
Orta eğitim düzeyinde bir okulda idealist bir öğretmen gözetiminde kültür, sanat, edebiyat, araştırma, okuma, tiyatro, sanat, müzik, felsefe… Alanlarında çalışma yapmak, etkinlik yapmak isteyen bir kulübün ilk karşılaşacağı engel idare olacaktır.
Milli Eğitim, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve üniversitelerin ele ele verip Türkiye ve Türk Dünyasını kuşatacak köklü eğitim ve kültür programlarını ivedilikle başlatması gerektiği açıktır. Bunu ilk ayağı öğretmen yetiştirme programlarında yatmaktadır.
Öğretmenliği, kültürü, sanatı, edebiyatı, tarih… Sosyal bilimleri maddi- manevi olarak daha cazip hale getirecek şekilde yeniden düzenlemeler yapılmalıdır. Okullarda gazete, dergi yayımı, radyo, tv ve tiyatro çalışmalarına, ağırlık verilmelidir.
Ortaokul ve lise düzeyinde bazı derslerden sınıf geçme okuma, araştırma-geliştirme yapma, yapılan projelerini pratikte savunabilme sistemine göre belirlenmelidir.
Her okula kütüphane kurmak güzel bir başlangıçtır. Umarız devamı gelir.
FACEBOOK YORUMLAR