İSTANBUL KİTAP FUARLARI
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayında düzenlenen Beyazıt Kitap Fuarına katıldım. Her ne kadar mekân genişlemişse de Sultanahmet Camii avlusunda düzenlenen kitap fuarlarına göre daha resmi. Hâlbuki Sultanahmet bana daha sıcak ve samimi gelirdi. Belki de üniversite yıllarımızda gençlik heyecanlarıyla katılır ve tanıştığımız yazarlarla derin sohbetlere girme imkânı bulabilirdik.
Bab-ı Ali’nin sıcaklığı sinerdi kitap fuarlarına. Bab-ı Ali dediysem ülkenin nabzının attığı yerden bahsettiğimi belirtmeliyim. Şimdilerde basın-yayın organları değişik semtlere dağılmış durumda. Kitap fuarı Sultanahmet’te bir yandan ramazanın şahs-ı maneviyesine uygun insanlar oruçlarını Sultanahmet meydanında açar bir yandan kitaplarla hemhal olurlardı. Aynı duyguları Beyazıt Kitap Fuarında bulmak mümkün müdür? Bana sorarsanız bu mümkün değil! En azından bizim gibi Sultanahmet Fuarını yaşamışlar için Beyazıt Kitap fuarının çok fazla albenisi yoktur sanırım!
Yine de ramazan ayını nasıl beklerse müminler öyle beklerler kitap fuarlarını. Dini bir merasime gider gibi hazırlıklar yapılır. Mümkünse çoluk-çocuklar da götürülür. Hatta çocukların elinden tutup özellikle kitap ve kültür ortamına şahit olsun diye götürülür çocuklar.
5 Temmuz Pazar günü öğrenciliğimden kalma alışkanlıkla yolu uzatarak Kadıköy vapuruyla Eminönü’ne ulaşıyorum. Ancak vapurlarda jeton almak için otomatik makinelerle uğraşmanız gerekiyor biraz. Hatta bu sıkıntıyı Kadıköy’e gelirken İETT’de yaşıyorum. Bilet geçmiyor. Para geçmiyor. Varsa yoksa kent kart. Kent kartınız yoksa yolda kaldınız ya da benim gibi iyiliksever bir vatandaşın insafına!
Eminönü’ne doğru yaklaşırken Boğaziçi’nin şarkısı kulaklarımda çınlıyor. Denizin ve martıların birlikte beslediği o eşsiz şarkı. Birden bastıran yaz yağmuru denizi döverken denizin ortasından çıkan kabarcıkların seyrine doymak ne mümkün!
Vapurdan inmeyi geciktirip yağmuru şiddetinin azalmasını beklesem de boşuna.
İyisi mi Eminönü’ndeki Yeni Cami’ye sığınmak…
Dakikalar sonra yağmur yavaşlıyor. Mis gibi yağmur kokusunu çiçekçiler pasajı, kuru kahveciler, mısır çarşısından gelen kokulara katıp oruçlu halimle katık yapıyorum. Doyumsuz gönül tatlarından, kokularından yarılmak istemiyorum.
Cağaloğlu yokuşundan çıkıp İran konsolosluğunun yanından Yeniçeriler Caddesine çıkıyorum.
Sultanahmet’ten Beyazıt Meydanına kadar uzanan Divanyolu Caddesi Yeniçeriler Caddesiyle birleşir. Caddeyi baştan sona kadar yürümek vakit alır. Cadde boyu sizi karşılayan türbeler, ocaklar, mezarlar, sohbetin demlendiği mekânlar ve hatırını kıramadığınız dostlarınız çıkar karşınıza ve Beyazıt Meydanına varıncaya kadar neredeyse ikindi yaklaşır! Ancak Beyazıt meydanında sergilenen kitaplara ulaşmak için acele etmek durumunda olduğumun da farkındayım.
Sağ tarafta Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamit’in türbeleriyle birlikte Türk Ocağı olarak bilinen mekânda meftun Şeyh Bedreddin, Ziya Gökalp gibi nice şahsiyetlere selam vermeden geçmek olmaz.